Bir mektup, benim Batı’daki köktenci saldırıları teşvik ettiğimi söylüyor. Editöre Mektuplar köşesinde görmediğiniz bir posta. Öncelikle, mektupta okurlardan Jack Hyde bana İsrail’in Gazze katliamını arkasında olası (gerçek) neden hakkında bir tüyo veriyor. Zarfa Ottawa Üniversitesi’nden ekonomist “İsrail güçleri tarafından Gazze Şeridi’ne yapılan askeri müdahale açık denizlerdeki stratejik gaz rezervlerini kontrolü ve sahipliği ile doğrudan ilişki taşıyor” diyen Michel Chossudovsky’den bir rapor da eklemiş. Bu kesinlikle komplo değil. Ama bu Obama ve onun erkekleri ile kadınlarının önümüzdeki birkaç gün içinde inceleme ihtiyacı duyabilecekleri şey.
Chossudovsky’ye göre, Yaser Arafat’ın Filistin Özerk Yönetimi tarafından 1999 yılında Gazze kıyılarındaki petrol ve arama hakkı 25 yıllığına British Gas ve onun görünüşe göre iki Lübnanlı ailenin sahibi olduğu Atina merkezli ortağı Consolidated Contractors International Company şirketlerine verilmiş. Gazze-İsrail sahil şeridindeki petrol rezervlerinin yüzde 60 kadarı Filistin’e ait.
Fakat Hamas’ın 2006’daki seçim zaferinden ve 2007’de Gazze’deki darbesinden beri, Batı Şeria’da mahsur kalan zavallı yaşlı ‘Devlet Başkanı’ Mahmud Abbas, Akdeniz’i sadece Cenin yakınlarındaki bir tepeden görebiliyor olmasına rağmen Hamas hükümeti by-pass (bertaraf) edildi. Birçok müzakereden ve İsrail ‘savunma’ yetkililerinin Filistinlilerin gaz karşılığında ürkütücü Hamas’a gitmesi olası nakit para yerine mal ve eşyalar almayı tercih edebileceğini iddia etmelerinin ardından, Gazze’deki kuyulardaki Filistin gazının İsrail’in Askhelon (Aşkelon) limanına sualtı boru hatları vasıtasıyla iletilebileceği hükmünü içeren, gaz satışlarının kontrolünü İsrail’e devreden anlaşma önerilmişti.
Ancak Haziran 2008’de, yani İsrail gazetesi Haaretz’e göre İsrail’in Gazze istilasına dair planlarının başladığı zaman İsrail, British Gas’a aniden görüşmeleri yeniden başlatmayı teklif etti. Ve Chossudovsky’nin söylediği gibi, Gazze’nin açık deniz alanlarından doğalgazın satın alınması için görüşmeler yeniden başladı. İsrail tankları şimdi Gazze Şeridi’nin dışına sürülüyor, ancak İsrail deniz araçları hâlâ sahili kontrol ediyor ve burada bariz bir soru ortaya çıkıyor: İsrail Batı Şeria’daki Filistin topraklarını elinde tutarak uluslararası hukuku ihlal edebiliyorsa, Gazze’deki Filistinlilere ait gaz sahalarının egemenliğini nende elinde tutamasın? İsrail, Kudüs’ü ilhak edebiliyorsa Gazze’nin deniz sahasını neden ilhak etmesin?
Daha az erdemli bir malzeme şu anda posta çantamda bulunuyor. Lübnanlı arkadaşlarım bana Filistinli kadınların İsrail’in iğrenç kontrol noktalarında beklediği ve İsrailli askerlerin Filistinlilere ateş ettiği fotoğrafların Yahudi soykırımı arşiv fotoğrafları ile “karşılaştırıldığı” bir blogu gösterdiler. Ancak eski fotoğraflardaki kadınlar ve çocuklar utanç verici Auschwitz ölüm yokuşunda sıralanmıştı ve silahını ateşleyen Nazi askerinin siyah-beyaz görüntüsü, orijinal fotoğrafın sağındaki iki figürü silmek için ustaca kırpılmıştı (kadrajlanmıştı): çocuğunu tutarak çömelmiş arkadan vurulan bir Yahudi kadını. Evet, İsraillilerin Gazze’de savaş suçu işlediğine inanıyorum. Ve Lübnan’da. Ancak Filistinlilerin bu kıyaslaması düpedüz kendi kendini baltalamaktır, çünkü yalan üzerine kurulmuş.
Mesela “Ein Karem, Kudüs mültecileri”nden gelen ve posta zarfımın dışına düşen el ilanından ne anlamalıyım? Aslında İsrail’in etnik temizlikteki ilk eyleminde 1948 Filistin’inden sürülen bu Filistinliler, Gazze ve Filistin’deki son olaylardan dolayı İsrail “parçalara ayrılmalıydı”, çünkü “İsrail güçleri tarafından yapılan vahşi eylemler İkinci Dünya Savaşı’nda işlenenlerden çok ötedeydi.” Siz tanrılar! İkinci Dünya Savaşı sırasında 60 milyon insan katledildi ve öldürülen Yahudi sayısı mülteciler de dahil bugünkü bütün Filistinlilerin sayısına eşit.
Ancak bu, etrafta dolanan tek saçmalık değil. Benim “orantılılığın bayatlamış esprisini” kullanarak “aşırı köktencileri batı ülkelerinde saldırılarını sürdürmeleri için kışkırttığımı söyleyen”, yazarının ismi ve adresi yazılmamış bir mektup geldi. Müslümanların Gazze’deki İsrail vahşetiyle çileden çıkarıldığını umursamayan okur bana şunu soruyor: “Son savaşta İngilizlerden çok daha fazla Alman sivili öldürülmedi mi? Bütün İngiliz komutanları savaş suçlusu olarak mı gösterilmeliydi? Abuk sabuk konuşma!”
Tabii ki bu eski bir uydurma. Şimdi, görünen o ki, öldürülen her 1 İsrailliye karşılık Gazze’de 100 Filistinliyi öldürmek sorun değil, çünkü “biz” İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların öldürdüğü İngiliz sivillerinden daha fazla Alman sivilini öldürdük. Burada, Almanlar incelikle nasıl Filistinliler haline geldiğine, İsraillilerin (ve merhametsiz komutanlarının) nasıl hava Mareşali Haris kimliğine sokulduğuna dikkat edin.
Bu hafta Wimbledon’daki bir adresten gelen ve Beyrut büroma ulaşan, tamamen tırnak içine alınmayı hak eden çok daha şaşırtıcı bir mektup var:
“Sevgili Bay Fisk, geçenlerde French News Tv ile yaptığınız bir mülakatı gördüm. Sahip olduğunuz büyük uzun burunu (aynen böyle yazıyordu) görünce hayrete düştüm. Hamas Neo-Nazi canilerinin bir dahaki sefere İsraillilerden gizlenmek için bunu kullanacağı doğru mu? Saygılarımla…”
Bir kez daha Filistinliler, Alman Nazileri haline geliyordu. Bu ırkçı pisliği yanıtlar mıyım? Evet, yasal işlerin olağan tehdidiyle az çok yaparım diye düşündüm. Ama kesinlikle –mülakatı yapan muhabirle tekrarlanmış bir taahhüt olarak- İkinci Dünya Savaşı’ndan söz etmeyeceğime söz veriyorum.
http://www.independent.co.uk/opinion/commentators/fisk/robert-fisk-plots-sense-and-nonsense-the-view-from-the-post-bag-1514542.html adresinde yayımlanan yazıdan çevrilmiştir.
Robert Fisk: İngiliz gazeteci ve yazar. The Independent gazetesi Ortadoğu muhabiri. Hayatının 30 yılını Ortadoğu’da geçirdi. “Büyük Uygarlaştırma Savaşı: Ortadoğu’nun Fethi”, “Dönüş Olmadığının İşareti: İngiltere’yi Ulster’de İflas Ettiren Savaş”, “Savaşın Çağında: İrlanda, Ulster ve Tarafsızlığın Bedeli”, “Ulusa Acımak: Savaştaki Lübnan” ve “Savaşçının Çağı: Seçilmiş Yazılar” kitaplarının yazarı.
0 Responses to Komplolar, algılar ve saçmalıklar: posta çantasından bir manzara (Robert Fisk)