Content feed Comments Feed

Chossudovsky: Savaşa dur deyin!

28 Kasım 2010 Pazar

Kanadalı ekonomi profesörü Michel Chossudovsky, Güney ve Kuzey Kore arasında yükselen gerginliğin yarattığı tehlikeye dikkat çekerek, Kore Savaşı'nda Kuzey Kore'nin nüfusunun yüzde 30'unu yitirdiğini hatırlattı ve ABD, Kanada ve NATO ülkeleri halklarına olası bir savaşa karşı durma çağrısı yaptı:



Dünya tehlikeli bir kavşakta.

ABD, Kuzey Kore'ye savaş açmak için bahane arıyor.

Kuzey Kore'nin, küresel güvenliğe tehdit oluşturduğu söylenmekte.

Truman Doktrini'nden Obama'ya. 1950'ler Kore'sinin tarihi, Kore halkına karşı geniş kapsamlı savaş suçlarının işlendiğini doğruluyor. General Curtis Lemay'in açıklaması ile doğrulandığı gibi:

"Üç yıl veya bu civarda bir süre boyunca nüfusun yüzde 20'sini öldürdük."

Kuzey Kore, nüfusunun yüzde 30'unu 1950'lerde ABD öncülüğündeki bombalamalar sonucunda yitirdi. ABD askeri kaynakları, yoğun bombalamalarla geçen üç yıllık süreçte Kuzey Kore nüfusunun yüzde 30'unun öldürüldüğünü doğruluyor:

"Kuzey Kore'nin 78 şehrini ve binlerce köyünün yok edilmesi ve sayısız sivilin öldürülmesinden sonra Generel Lemay, 'Üç yıl veya bu civarda bir süre boyunca nüfusun yüzde 20'sini öldürdük' açıklamasını yaptı. Şu anda, 38. paralele zorlanmış kuzey halkının, 1950-1953 arasında 37 ay süren 'sıcak' savaş süresince 8-9 milyonluk nüfusunun yaklaşık üçte birini kaybettiğine inanılıyor, muhtemelen bir ülkenin bir başkasıyla savaşına bağlı olarak ortaya çıkan emsalsiz bir ölüm yüzdesi."

İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere nüfusunun yüzde 0.94'ünü, Fransa yüzde 1.35'ini, Çin yüzde 1.892unu, ABD ise yüzde 0.32'sini kaybetti. Kore Savaşı boyunca Kuzey Kore nüfusunun yüzde 30'unu yitirdi.

Kuzey Kre'deki sivil ölümlerine dair bu rakamlar Lancet (uluslararası bir tıp dergisi, ç.n.) tarafından yapılan çalışmayla Irak için derlenenlerle de karşılaştırılmalı. Çalışma, ABD öncülüğündeki işgali takiben (Mart 2003-Haziran 2006 arasında) 655 bin Iraklı sivilin öldüğünü tahmin ediyor.

ABD, Kanada ve NATO ülkeleri halklarını hükümetleri üzerinde baskı oluşturmaya davet ediyoruz.

Kuzey Kore'ye yönelik bir savaş bütün bölgeyi içine çekecektir.

Barış yurtseverdir.

Kore'ye karşı savaşa hayır deyin.

Askeri gerginliğe hayır deyin.


http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=22131 adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.


El Cezire televizyonu, Sri Lanka'da geçtiğimiz sene binlerce Tamil'in ölmesiyle sonuçlanan çatışmalara dair yeni fotoğraflar ele geçirdi. Fotoğraflarda, askerler tarafından gözleri ve elleri bağlanarak öldürülmüş ve bir traktörün arkasında üst üste yığılmış birçok ceset görüntüsü yer alırken, yan yana yatan cesetlerden birinin ise Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları lideri Velupillai Prabhakaran'a ait olduğuna inanılıyor. Bir fotoğrafta ise ilk gençlik yıllarında oldukları sanılan çıplak bir kadın ve genç erkek cesedi yer alıyor.

Fotoğraflar El Cezire'ye Tamiller ile ilişkisi olan ve fotoğrafları Sri Lanka ordusu içindeki kişiler vasıtasıyla elde ettiklerini iddia eden şahıslar tarafından ulaştırıldı. Aynı zamanda eski İnsan Hakları Bakanı olan Sri Lankalı milletvekili Rajiva Wijesinha, fotoğraflara dair "bağımsız" bir soruşturma başlatıldığını belirterek, "Biz, bütün iddiaların soruşturulacağını her zaman söylemişiszdir. Devam eden tahkikatımızın tamamen bağımsız olduğuna inanıyoruz" diye konuştu. Ancak Avustralya Tamil Meclisi sözcüsü Dr. Sam Par, vahşete dair uluslararasın bağımsız bir soruşturma başlatılmasına izin verilmesi için Sri Lanka hükümetine dış baskı yapılması gerektiğini ifade etti. Pari, bu baskıyı apma sorumluluğunun Sri Lanka ile ticaret, turizm gibi şekillerde ilişki içerisinde olan ülkelere düştüğünü dile getirerek, "Bu nedenle söz konusu hükümetler Sri Lanka'ya yönelik ticari yaptırımlar ve seyahat yasaklarını hayata geçirirlerse, Sri Lanka hükümeti de savaş suçlarına dair bağımsız uluslararası soruşturmaya izin vermeye mecbur kalacak" dedi. Sri Lanka Devlet Başkanı Mahinda Rajapaksa, Mayıs ayında hükümetlerinin Sri Lanka ordusunu "terörizmi yenilgiye uğrattığı" gerekçesiyle cezalandırmayacağını söyleyerek, "Eğer uluslararası toplum Sri Lanka'yı terörizmi yenilgiye uğrattığı için cezalandırmayı istiyorsa ben bunu yapmayacağım" ifadelerini kullanmıştı.

Sri Lanka, Birleşmiş Milletler'in en az 7 bin sivilin öldüğünü tahmin ettiği Tamillere yönelik saldırıya dair bağımsız uluslararası soruşturma taleplerini ısrarla reddediyor. Başka tahminlere göre ise kayıp rakamı 20 bin civarında ve ölümlerin çoğu hükümetin bombardımanı sonucu gerçekleşti.

Sri Lanka soruşturma çağrılarına, "Alınan Dersler ve Uzlaşma Komisyonu" adını verdiği ve aklama aracı olarak eleştirilen bir komisyonun soruşturması ile yanıt veriyor. Hem Human Rights Watch, hem de Uluslararası Af Örgütü ise soruşturmaya katılmayı komisyonun bağımsızlık ve tarafsız tahkikat konularında uluslararası standartları karşılamadığı gerekçesiyle reddediyor. İnsan hakları örgütleri, yeni görsel kanıtların bağımsız soruşturmayı gerektirdiğini vurguluyor.

Ocak ayında da Sri Lanka askerlerini Tamil Kaplanları savaşçılarını infaz etmelerine dair görüntüler yayınlanmıştı.

Uyarı: Aşağıda yer alan bazı fotoğraflar rahatsız edici içerikte olabilir.




http://english.aljazeera.net/video/asia/2010/11/2010111010021857352.html adresinde yayımlanan haberden yararlanılarak hazırlanmıştır.


Geçtiğimiz günlerde bir panelde yaptığı Keşmir’in özgür olması gerektiğine dair açıklamalar nedeniyle “isyana teşvik” suçlamasına maruz kalan ve gözaltına alınıp yargılanma tehlikesi yaşayan Hindistanlı yazar Arundhati Roy, ülkesindeki milliyetçi grupların boy hedefi haline geldi. Pazar günü Roy’un evinin önünde gerçekleşen bir gösteride, göstericiler evin bahçesine girdiler ve bazı eşyaları kırdılar. Roy, medyanın da olaylara çanak tuttuğunu belirterek yaşananlara ve endişelerine dair bir açıklama yaptı:

Yaklaşık 100 kişiden oluşan bir kalabalık bu sabah (31 Ekim 2010 Pazar)evimin önüne geldi. Bahçe kapısını aştılar ve eşyaları kırdılar. Keşmir’e dair görüşlerim nedeniyle benimle ilgili sloganlar attılar ve beni bana ders vermekle tehdit ettiler.

Onlar gelmeden önce NDTV, Times Now ve News 24 canlı yayın araçlarının olayı canlı yayınlamak üzere orada olduğu göze çarpıyordu. Tv haberleri, kalabalığın ağırlıklı olarak BJP’nin (Bharatiya Janapa Party – Hindistan Halk Partisi: Ülkenin muhafazakar, liberal, milliyetçi görüşlere sahip olan ikinci büyük partisi; ç.n.) kadın kolları olan Mahila Morcha’dan oluştuğunu söylüyor.

Onların gitmesinin ardından polis bize gelecekte civarda gezinen canlı yayın araçları görmemiz halinde kendilerini haberdar etmemizi tavsiye etti, çünkü bunun bir kalabalığın yolda olduğunun işareti olduğunu söyledi. Bu yılın Haziran ayında, gazetelerde yer alan Press Trust in India’da (PTI) kaynaklı yanlış bir haberin ardından iki motosikletli adam evimin camlarını taşlamaya teşebbüs etti. Onlara da televizyon kameramanı eşlik ediyordu.

Bir piyes peşindeki medyanın bu kesimleri, kalabalık ve suçlular arasında ne türden bir anlaşma var? Kendisini önceden “sahnede “ konumlandıran medya, saldırı ve gösterilerin şiddet içermeyeceğine dair garantiye sahip mi? Suç olan bir haneye tecavüz (bugün olduğu gibi) veya daha da kötüsü olursa ne olur? Bu durumda medya suç ortağı olur mu?

Bazı tv kanallarının ve gazetelerin bana karşı kalabalıkların öfkesini kışkırttığını düşünürsek bu soru önemli.

Sansasyonculuk yarışında, haber vermek ile haber üretmek arasındaki çizgi bulanıklaşıyor. Birkaç kişi televizyon ratingleriene kurban olmak zorunda kalırsa ne olacak?

Hükümet, bana ve Keşmir’e Özgürlük panelindeki diğer konuşmacılara karşı isyana teşvik suçlamasını devam ettirme niyetinde olmadığının sinyallerini vermekte. Böyle olunca, görüşlerimden dolayı beni cezalandırma görevi sağcı fırtına birlikleri tarafından üstlenilmiş gibi görülmekte.

Bajrang Dal (Hindu milliyetçisi Dünya Hindu konseyi /VHP’nin gençlik örgütü; ç.n.) ve RSS (Hindu milliyetçisi Ulusal Gönüllüler Örgütü; ç.n.) açıkça bana ülkenin her yanında davalar açmayı da içeren her anlamda “ayar çekeceklerini” açıkladı. Bütün ülke ne yapabileceklerini, ne kadar ileri gidebileceklerini geçmişten beri görmekte.

Peki hükümet bir derece olgunluk gösterirken medyanın bazı kesimleri ve demokrasi savunucuları kendilerini kalabalığın adaletine inananlara mı kiralamış?

BJP’nin Mahila Morcha’sının beni, Ajmer Sharif’de birkaç insanın öldüğü, birkaçının da yaralandığı bombalı saldırıya dair CBI (Hindistan ulusal güvenlik teşkilatı, FBI’ın Hindistan’daki muadili; ç.n.) iddianamesinde adı geçen RSS aktivisti Indresh Kumar üzerindeki dikkati dağıtmak için kullandığını anlıyorum.

Ancak anaakım medyanın bazı kesimleri neden aynısını yapıyor?

Benimsenmeyen görüşleri olan bir yazar, bir bombalı saldırı şüphelisinden daha mı tehlikelidir? Ya da bu bir ideolojik olarak hizaya getirme meselesi mi?


http://www.zcommunications.org/statement-on-media-and-mobs-by-arundhati-roy adresinde yayımlanan açıklamadan çevirilmiştir.

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi