Content feed Comments Feed


İsrail’deki futbol maçları Gazze saldırısı süresince ertelendi. Maçların geçen hafta yeniden başlamasının ardından taraftarlar yeni bir tezahüratla ortaya çıktı: Kalabalık “Gazze’deki okullar neden hâlâ kapalı?” diye bağırıyor. Karşıdan ise “Çünkü bütün çocuklar yere serildi” cevabı geliyor.

Katışıksız barbarlığı bir yana, tezahürat İsrail’in Gazze’de etkileyici bir zafer kazandığına dair İsrail Yahudileri arasındaki inancı yansıtıyor-ölü sayısıyla ölçülen bir zafer-.

İsrailli pilotlar ve tank amirleri evlerinde saklanan ya da BM okulu barınağına tıkışan yetişkin ve çocuklar arasında ayrım yapmadılar, derhal tetiğe basmayı seçtiler. Bu nedenle öldürücü saldırının arkasında bıraktığı 1314 Filistinli ölümünün 412’sinin, yaklaşık üçte birinin çocuk olması hiç şaşırtmadı.

Bu son saldırı İsrail’in –Hamas’tan farksız olarak- kolayca şiddete başvurduğunun ve sivillerle savaşçılar arasında ayrım yapmadığının altını çizdi (sadece İsrail’in kullanımındaki silahlar çok daha öldürücü). İsrail hükümetinin basit bir biçimde ceset sayılarıyla, özellikle de aralarındaki çocukların sayısıyla makul gösterilemeyecek son Filistinli ölümleri için birçok kez Hamas’ı sorumlu tutmayı denemesinin önemi yok. Ölümlere ek olarak, 1855 Filistinli çocuk yaralandı ve muhtemelen on binlercesi travmatize oldu, birçoğu ömür boyu.

Tüm çocukların bir öyküsü var. Bedevi bir arkadaşım yakın zamanda Gazze’deki akrabalarını anlatmak için aradı. Kuzenlerinden biri, komşularında yiyecek bir şey kalıp kalmadığına bakması için 5 yaşındaki kızının yakınlardaki bir eve gitmesine izin vermiş. Kız, açlıktan ağlıyormuş. Caddeyi geçmeye başladığı anda yakınında bir füze patlamış ve uçuşan şarapneller kızı öldürmüş. Annesi o zamandan beri yatağa bağlanmış, ağlıyormuş ve “Kızımın aç ölmesine izin verdim” diye çığlık atıyormuş.

Kanlı saldırı yeterli değilmiş gibi, İsrail güvenlik güçleri İsrail’deki Arap nüfusu arasında düşmanlık alevini yaymaya çok hevesli görünüyor. İsrail’in yüzlerce Filistinli yurttaşı, İsrail saldırısını protesto ettikleri için gözaltına alındılar ve 200’den fazlası hâlâ tutuklu. Bu gözaltıların öuhtemelen yüzlerce çocuğun daha sahik olacağı psikolojik etkilerini örnekle anlatmak için bir olay yeterli.

Ateşkesten birkaç gün sonra, siyah kar maskeleri giyen birkaç adam Muhammad Abu Humus’un evine zorla girmiş. Onu Gazze’deki cinayetleri protesto etmesinden dolayı gözaltına almışlar. Adamlar kapıyı çaldıklarında sabahın dördüymüş ve tüm aile uyuyormuş. Eve girdikten sonra, onlar evi ararken, tüm giysileri, çarşaflarsı, oyuncaklşarı ve yerdeki mutfak gereçlerini fırlatırken, Abu Humus’un eşi Wafa ve çocukları Erfat (12), Shahd (9), Anas (6) Majd (3) evin bir köşesinde durmuşlar. Silahlı adamlar babalarını alıp giderken çocuklar yaşlı gözleriyle onları izlemişler.

Şans şu ki, uzun süredir barış aktivisti ve El Fetih üyesi olan Abu Humus, bizim kişisel arkadaşımız. 2001 yılında Ta’ayush Arap-Yahudi Ortaklığı’na katıldı ve o zamandan beri cansiperane biçimde sayısız barış gösterileri ve başka birleşik eylemler organize etti. Son sekiz yıl boyunca, birbirimizin evlerinde çok saatimizi geçirdik ve çocuklarımız birbirlerine saygı duyarak ve birbirlerini severek büyüdüler. Sadece bir ay önce Yigal’in oğlunun bir Kudüs sinagogundaki Bar Mitzvah(*) törenine katıldığına inanmak zor.

Muhammad ve Wafa Abu Humus çocuklarına yıllardır barış aşkı ve tutkusu aşılamaya gayret ediyorlar ve güvenlik güçleri bunu tahrip edememiş olmasına karşın, bir gecede oluşturdukları nefret küçümsenemez. Doğrusu, çocukları Yahudi komşuları hakkında ne düşünecek? Hangi duyguları besleyecekler? Ve Gazze’de ebeveynlerinin, kardeşlerinin, arkadaşların, komşularının öldürülmesine şahit olan çocuklardan ne bekleyebiliriz?

Filistinli çocukların üzerinde duruyoruz, çünkü pek çoğu geçtiğimiz ay öldürüldü ve dehşete düşürüldü. Hatta İsrailli çocuklar da acı çekti, özellikle de uzun zamanlarını bir roketle vurulmak korkusuyla sığınaklarda geçirenler.

Bu çekişmenin her iki tarafındaki çocuklara yollanan mesajlardan biri diğer tarafın kana susamış bir canavar olduğu. İsrail’de bu derhal birçok Yahudi lisesinde yapılan yapmacık anketlerde ikinci gelen şahin Binyamin Netanyahu ile birlikte baş aday olan zenofobik (yabancı düşmanı) Avigdor Lieberman’ın başkanlığını yaptığı Yisrael Beytenu Partisi tarafından kazanca dönüştürülüyor.

Bir başka deyişle, nefret bu savaşın büyük galibi. Irkçı kalabalıkları harekete geçiriyor ve futbol tezahüratının gösterdiği gibi masum çocuklarla basit bir empatiyi bile boşvererek diğerine kesinlikle yer bırakmıyor. İsrail’in savaş ağaları mutlu olmalı: bir sonraki savaşın tohumları kesinlikle ekiliyor.

(*) : Bu tören Yahudi erkek çocukları 13, kız çocukları ise 12 yaşına girdiklerinde, çocukluktan gençliğe geçişi temsil eder şekilde, bu durumu kutlamak amacıyla yapılır. Dini bir ritüeldir. Çocuklar bu törenden itibaren dini cemaate kabul edilirler.

Yigal Bronner: Chicago Üniversitesi’nde Güney Asya Dilleri ve Uygarlık Bölümü’nde ders veriyor.

Neve Gordon: İsrail’in Ben-Gurion Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı ve California Üniversitesi Yayınları’ndan 2008 yılında çıkan “İsrail’in İşgali” kitabının yazarı. İnternet sitesi israeloccupation.com

http://www.counterpunch.org/gordon01272009.html adresinde yayımlanan Yigal Bronner ve Neve Gordon'un ortak yazılarından çevrilmiştir.


0 Responses to Bronner & Gordon: Nefret döngüsünü ateşlemek

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi