Content feed Comments Feed

Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle, ABD’li tarihçi Barbara Allen ve Kanadalı sosyalist John Riddell tarafından Ekim Devrimi’ne giden süreçte kitlelere çağrı amacıyla oluşturulan bildiri ve açıklamaların çevirileri bir seri halinde yayımlanmaya başlandı. Bu serinin ilki olan ve Bolşeviklere yakın öğrenciler tarafından oluşturulan ve savaşa karşı olan öğrencileri, Rusya işçi ve köylüleri ile bir araya gelerek geçici devrimci hükümeti iktidara getirmeye davet eden “Kahrolsun savaş, yaşasın devrim” başlıklı bildiriyi aşağıda okuyabilirsiniz.


Devrimci öğrencilere çağrı, Aralık 1916;

‘Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!’

Rusya’nın devrimci öğrencilerine.

Zaferin şanı, sadece cesur olana verilir,
Mücadelede düşen, mahcubiyet nedir bilmez…
Gençlik; şarkımız size söyleniyor-
Sonsuz görkemimiz size…


Yoldaşlar! İşin zor ve sıradan olduğu gericilik yılları boyunca, çözüme doğru giden kesin eylemler talep eden sorgulamalar yoktu. Bu sebeple, öğrencilerimiz arasında ortaya çıkan ayrışmalar, yeterince iyi tanımlanmış yöntemle gün ışığına çıkamadı. Öğrenciler arasında bayağı, burjuva haller gelişti ve yozlaşmış bir yapının pis kokulu çürümüşlüğünde bunlar daha güçlü hale geldi. Ancak şimdi bu haller var gücüyle açuığa vurmuştur. Böylesi haller, eksiksiz bir ideolojik iflası ve genel öğrenci kitlesinin pervasız oportünizmini kanıtlar.

Bir zamanlar, devrimci demokrat hallerinde birleşmiş görünüyorlardı. Şimdi, toplumdaki sınıfsal çelişkiler şiddetlenmişken, öğrenciler iki karşıt gruba ayrılmıştır. İlki, son zamanlarda daha güçlü hale gelen ve Rusya liberal burjuvaları ile ideolojik açıdan bağlantılı olan burjuva-oportünist gruptur. İkincisi devrimci-sosyalist gruptur ve dünya proletaryasının enternasyonalist, sınıf temelli ideolojisine haizdir.

İlk gruba seslenmeye dair hiçbir arzumuz olmaksızın, fikirlerimizi paylaşan fakat çeşitli nedenlerle hâlâ proletarya örgütlerindeki sosyalist çalışmaların kenarında duran yoldaşlara sesleniyoruz. Geçmişte öğrenci kitlesinin büyük bir kısmı sadece bu çalışmaları destekliyordu, fakat günümüzde devrimci dünya görüşü, buna uygun düşen adımları atmayı zorunlu kılar. Olaylar, duygudaşlıktan vazgeçmeyi, öğrencilerin burjuva kesimleri ve Rusya burjuvazisiyle tamamen birleşmeyi ya da düşünce ve sözlerden, kesin devrimci eyleme doğru geçmeyi ve günümüz köleliğini alaşağı etmek için büyük mücadele veren proletarya ile kendilerini bağlantılandırmayı dayatır.

Evet, öğrenciler gayet ‘sempatizandı’: ‘Halkın’ çıkarları üzerine çok fazla konuştular, ancak büyük değerleri adına en ufak şeyi yapabilmeye dair düşüncelerle çok fazla zaman harcadılar. En iyilerinin hepsi mahvoldu. Bilincini ve iradesini ‘aç ve kölelerle’ birleştirerek, mevcut çarın talancı tazı sürüsüne karşı zorlu ve kahramanca mücadelenin sırat köprüsüne doğru ilerlediler.

Kutsal dava için kaybedilenlerin ebedi hatıralarına

Rezil hapishanelerde işkence görenlerin ebedi hatıralarına

Bize yaşam bilgisini verenlerin ebedi hatıralarına


Öğrenciler? Kendilerini, kesin bir ideolojik konumlanışa sahip olduklarına inandırmışlardı ve bununla, eylemsizliklerini ve zayıf iradelerini gerekçelendiriyorlardı. Tanımlanmış bir ideolojik ‘konumlanışı’ uzun zaman önce yitirdiklerinin farkında değillerdi. İdeolojik-toplumsal inançların sağlam temelleri üzerinde değil, pespaye oportünizmin kirli bataklığı üzerinde duruyorlardı. Böylece uzun zaman yaşadılar. İdeolojik moral çöküntüsünün zehirlenmiş havasını soludular. Kibirleriyle, pek yüce ‘konumlanışları’ ve (hareketsiz) hallerinin mutlak değerine ilişkin nutuk çektiler. Öğrenciler, gitgide bataklığın daha derinine saplanırken yıllar geçip gitti.

Egemen sınıfların ve onların hükümetlerinin yağmacı politikaları sonucunda dünya savaşı patlak verdi ve bu, herkesin hızla yanıtlaması gereken ağır soruları gündeme getirdi. Bu hemen ele alınması gereken sorunlara ve gözler önüne serilen korkunç olaylara Rusya’daki çeşitli toplumsal katmanlar farklı tepkiler verdi. Şu ana kadar, öğrenciler arasında bu sorulara yönelik tek bir tutum olmamış, olamamıştır. Burjuva basın, “ulusal birliğe” dair ne kadar yalan söylerse söylesin, halk (proletarya ve köylüler) savaş istememektedir.

Öğrencilerimizin devrimci azınlığı, ‘toplum’ denen şeyle değil, halkla aynı fikirdedir. Öğrenciler, birinci devrimin (1905) barikatlarında hakla birlikteydi, gericiliğin zorlu yıllarında onlarla birlikte acı çektiler ve onlarla birlikte, halkı sadece araç olarak gören burjuvazinin alçak düşmanlığını durdurmaya çalıştılar. Öğrenciler, proletaryayla birlikte, Enternasyonal’in kızıl bayrağını bütün ülkelerin burjuvazilerinin toplu saldırısından ve sosyalizmin bazı eski öğretmenlerinden savundu. Bazı öğrencilerin şovenizm eliyle kandırıldıkları ve savaşı etkin bir şekilde kabul ettikleri ve tamamen devlet ile onun para çantaları anlamına gelen ‘vatanı’ savunmak için hayali zalimlerin önüne attıkları doğrudur.

Dünya kıyımı başladığı andan itibaren, sadece ‘karşı koymamaktan’ daha iyi bir şey bulamayanların arasında, daha önceleri devletin sınıf egemenliğinin en güçlü ifadesi olduğunu ve mevcut hükümetinin burjuva egemenliğini ifade ettiğini söyleyenler bile vardı. Bunlar, tek haklı savaşı, proletaryanın burjuvaziye ve Kanlı Nikolay tiranlığına karşı, günümüz kölelerinin günümüz zalimlerine karşı savaşı olarak görüyorlardı.

‘Karşı koymama’ kararlarıyla, kendilerini yoldaşlarının çoğundan ayırdılar. Proletaryaya sırtlarını döndüler, çözülme ve sefahata yöneldiler. Savaşın 28 ayından sonra, sanki ezilenleri savunmak için kaldırmış oldukları ellerinin, çarlıkla kardeşçe bir kucaklaşmayı ördüğünü dehşetle fark ettiler. Aldatılmış olduklarını ve hükümdarlarla dost olmanın sonu gelmeyen, sürüncemeli uzun savaşın başlıca nedeni olduğunu anladılar.

İkinci Enternasyonal, enternasyonalistler ile nasyonal sosyalist unsurlar arasındaki çelişkilerin çok şiddetli olmadığı barış zamanında dahi devrimci eylem örgütü rolünü oynamaya uygun değildi. Ağırlıklı kısmı, emperyalist savaş durumunda acil devrimci eylemlerin gerekliliğinin bilincinde değildi. Dünya Savaşı başladığında, oportünizm ile tüketildi ve proletaryayı devrimci eyleme çağırma isteğinden yoksun hale getirildi. Belirsiz pratik konumlanışı sayesinde, sıklıkla radikalleşen entelijansiyanın sempatisini kazandı. Barış zamanında bile insanlar üzerindeki militarizm boyunduruğunu çıkarıp atamazsa, yaratılmış ‘büyük’ kıyım zamanında bunu yapmaya çok daha az muktedir olacaktı. Birleşik dünya burjuvazisi, Enternasyonal ile karşı karşıya kaldığında daha yürekli adımlar atmak gerekiyordu ancak tek bir eylem arkasında birleşemedi. İkinci Enternasyonal’in pratik konumlanışının iflası, yürekli eylemler gerçekleştirmesi gerektiğinde örgütlülüğünün ve iradesinin hâlâ ne kadar zayıf olduğunu gösterdi.

Bu tarihsel ders boşa gitmedi. Kan ve gözyaşı denizinden, yaralıların iniltilerinden devrimci proletaryanın ve eylemin uluslararası örgütü olarak Üçüncü Enternasyonal ortaya çıkacak. Birinci Zimmerwald Konferansı toplandığında, gelecekteki Enternasyonal’in güçlerini bir araya getirme girişimi olarak Avrupa proletaryasına yönelik ‘manifesto’sunu sıcak karşılamıştık.

Savaşın en başından itibaren, enternasyonal işçi sınıfının tekil parçaları arasındaki örgütsel bağlantı koptu. İşçi sınıfı, kendisine karşı birleşmiş olan burjuvaziye karşı sosyalist zaferlerini korumaktan başka bir şey yapamazdı. Şimdi örgütsel dağılma evresinden çıkarak, devrimci eylem temelinde birleşme evresine geçiyor. Bundan böyle yoldaşlar, her birimiz tarafından sahip olunan inançlar, sosyalist örgütlere katılma derecemizle ölçülecektir. Şu andan itibaren bizim yanımızda olmayan her kimse bizim karşımızdadır.

İşe koyulun yoldaşlar! İllegal sosyal demokrat işçi örgütlerine girin! Savaşa ve savaşın faillerine karşı mücadele için kendi öğrenci örgütlerinizi yaratın! Bu örgütleri, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi ile bağlantılandırın. Bunların içinde sosyalist ve devrimci propagandayı güçlendirme ruhuyla yasal demokratik örgütlerde de çalışabilirsiniz. Harekete geçmek ve konuşmak için inisiyatif alın! Mümkün olan her şekilde, insanların tüm Rusya’nın despotunun süngüsünden özgürleşebilmeleri için parçalar halindeki yanılsamaları yok edebilirsiniz. Çalışın! Çalışın yoldaşlar!

Duydunuz: “Emekçi erkek ve kadınlar, anneler ve babalar, dullar ve yetimler, yaralanmış ve sakat kalmış olanlar ve savaşın tüm kurbanlarına sesleniyoruz; tüm sınırlar, kanla ıslanmış alanlar, şehir harabeleri ve ceset dağları boyunca elinizi birbirinize uzatın: ‘Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!’ Bunlar, ilk Zimmerwald Manifestosu’ndan sözler. Bunları duydunuz mu? ‘İki yıl dünya savaşı. İki yıl yıkım. İki yıl kana bulanmış kurbanlar ve kudurmuş gericilik. Bunun sorumluluğunu kim taşıyacak? Barut fıçısına yanan meşaleyi atanları kim arkasında saklar? Kim savaş istedi ve uzun zamandan beri buna hazırlandı? Egemen sınıflar yaptı!’

Duyuyor musunuz yoldaşlar: ‘Mezara yatırılmış milyonlarca insan, mateme sokulmuş milyonlarca aile, dul ve yetime döndürülmüş milyonlarca aile, harabe üstüne yığılmış enkaz ve kültürel değerlerin yok edilmiş eşsiz nesneleri ile savaş çıkmaz bir sokağa girdi.’ ‘Ne fatihler ne de fethedilmişler var. Daha kesin olarak hepsi yenildi, kan kaybıyla zayıf düştü, harap oldu, tükendi. Bunlar, dehşet dolu savaşın sonuçları. Dolayısıyla, egemen sınıfların emperyalist dünya egemenliğine dair hayalleri gerçek olmayacak.’

Duyuyor musunuz yurttaşlar: ‘Barışta, kapitalist sistem emekçiyi tüm yaşam zevklerinden mahrum bırakır. Savaşta her şeyden, yaşamından bile mahrum bırakır. Cinayetler yeter! Acılar yeter! Yıkım yeter! İnsanların katline olabildiğince çabuk bir şekilde son vermek için tasarrufunuzda olan bütün araçları kullanın! Savaşın acilen son bulmasını talep edin! Mahvedilmiş ve harap olmuş insanlar – kendinizi mücadeleye sürün! Daha cesurca hareket edin! Çoğunluk olduğunuzu ve eğer isterseniz baskın kuvvet olabileceğinizi hatırlayın. Savaşa yönelik nefretin ve toplumsal kurtuluşa dair arzunun tüm ülkelerde büyüdüğünü hükümetlere gösterin. Böylece halklar arasında barışın vakti yaklaşacak. Kahrolsun savaş!’

Bunlar ikinci Zimmerwald Manifestosu’ndan sözcükler: ‘Mahvedilmiş ve harap edilmiş halka.’ Bu, sosyalizmin davetkâr sesi! Büyük olayların eşiğindeyiz. Beklemiyorlar. Oyalanmayın yoldaşlar! Geç kalmamaya dikkat edin! Enternasyonal’in öncü birliği katliamı, iğrenç köleliği durdurmak, yeni yaşam biçimleri yaratmak için kanla bulanmış alana şimdiden girmiş durumda. Bütün yeni ve büyük güçler, devrimin zaferi için ve halkın isyan festivaline doğru ilerliyor. Onları sırtlarından hançerlemeyeceğiz. Arkalarından takip edeceğiz. Bu nedenle ileri yoldaşlar! Uzlaşmaz mücadelenin şerefli, kızıl bayrakları altındaki Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi saflarında yer alan işçilere ayak uydurun!

Çarist monarşiyi hesap vermeye çağırın! Kahrolsun savaş! Yaşasın devrim! İleri! Geçici devrimci hükümet için! Rusya Demokratik Cumhuriyeti için! Sosyalizm için! Yaşasın devrimci işçilerin Üçüncü Enternasyonal’i!

http://links.org.au/1917-view-from-streets-down-with-war-long-live-revolution adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.

Bir sonraki bildiri için: https://gercegingunlugu.blogspot.com/2017/02/1917-rusya-devrimi-bildirileri-2-halkn.html

Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Gerçeğin Günlüğü'nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız

0 Responses to 1917 Rusya Devrimi Bildirileri-1: Kahrolsun savaş, yaşasın devrim!

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi