Content feed Comments Feed


Mısır'da bugün düzenlenecek cenaze törenleri öncesinde gergin bir bekleyiş hakimken, sokaklar önceki iki güne göre sakin görünüyor.

- İsrail tarafından Kıbrıs üzerinden Mısır'a silah ve mühimmat desteği gönderildiği iddia ediliyor.

- Kahire'nin doğusundan ağır silah sesleri gelirken, havaalanı tarafından ve başkanlık sarayının bulunduğu Heliopolis'ten patlama sesleri geliyor, tankların ise hızla bölgeye gittikleri görülüyor.

- BBC Arapça'nın haberine göre başkanlık korumaları komuta merkezi yakınlarından silah sesleri geliyor.

- Kahire'nin Tahrir Meydanı'nda 10 gösterici Hüsnü Mübarek'in istifası talebiyle açlık grevine başladı. Göstericiler, Mübarek'in istifa etmediği her 15 dakikada bir kişinin daha açlık grevine başlayacağını belirttiler.


- Ulusal Demokratik Parti sözcüsü "Milyonlarca insan Mübarek'in kalmasını istiyor. Onlar sokağa çıkmaya ihtiyaç duymuyorlar" dedi.

- El Cezire'ye göre sokağa çıkma yasağı saat 15.00 ile sabah 08.00 arasında olacak şekilde yeniden uzatıldı.

- İngiltere, Britanyalılara Kahire, Süveyş ve İskenderiye'den ayrılmaları çağrısı yaptı.

- İçişleri Bakanı Habib Al Adly'nin askerler tarafınadn gözaltına alındığı iddia ediliyor. Adly'nin göstericilere ateş açan keskin nişancıları yönlendirdiği öne sürülüyor.

- Kahire'de protestocuların Tahrir Meydanı'na girmelerine askerler tarafından üstleri arandıktan sonra izin veriliyor.

- Protestocular, gösterilerin başlamasının birinci haftasının dolacağı Salı günü için kitlesel eylem çağrıları yapıyor. Eylemlere katılamayanlardan ise greve gitmeleri talep ediliyor.

- Kahire ve İskenderiye'deki hastaneler, yaralılar için kan bağışı çağrısı yapıyor.

- Askerler, Tahrir Meydanı'nda toplanan göstericileri dağıtmak için havaya ateş açıyor.

-Cuma gecesi yakılan Ulusal Demokratik Parti'nin Kahire'deki genel merkez binasının çökme tehlikesi bulunuyor. Bu gerçekleşirse Ulusal Müze'nin zarar görme ihtimali var.

- Aralarında örgütün önde gelen 7 isminin de bulunduğu 34 Müslüman Kardeşler üyesi Kahire'nin 120 km kuzeybatısında bulunan Wadi el-Natroun Cezaevi'nden kaçtı.

- Çatışmalarda hayatını kaybeden birçok kişinin cenazesi bugün toprağa verilecek ve cenazelerden sonra gerginiğin artması bekleniyor.

- Mısır hükümeti, El Cezire'nin ülkedeki bütün bürolarını kapattı ve muhabirlerinin çalışma izinlerini iptal etti.

- Sabah saatlerinde Kahire şehir merkezinde bin civarında protestocu toplandı.

- El Cezire, Cuma'dan bu yana hayatını kaybedenlerin sayısının 150'yi bulduğunu bildirdi. Yaralı sayısı ise 4 binden fazla.


Mısır'da dün doruğa çıkan Hüsnü Mübarek iktidarına karşı halk ayaklanması, Mübarek'in beklendiği gibi istifa etmemesi üzerine bugün de devam ediyor. Özellikle gece saatlerinde Mübarek'in açıklamasının ardından halk yeniden sokakları doldurdu. Bugün yaşanacak gelişmeleri bu başlık altından takip edebilirsiniz:

- AP ve El Cezire'nin haberine göre işadamlarının ailelerini taşıyan 19 jet Kahire'den Dubai'ye gitti.

- İlerleyen saate ve sokağa çıkma yasağına rağmen Kahire sokaklarında 2 bin civarında protestocu var.

- Biba ve Nasser kentlerinde polis, karakollara saldıran 17 kişiyi öldürdü.

- İsrail'in Haaretz gazetesi, Mısır'da dünden beri en az 60 tezavüz olayının yaşandığını iddia etti.

- Duma Cezaevi'nde bulunan 3 bini siyasi tutuklu olmak üzere 5 bin tutuklunun hepsi kaçtı.

- Gençler mahallelerde yağmayı önlemek için yollara kontrol noktaları kuruyor.

- Kahire ve İskenderiye'de en büyük sorunlar yağma ve su kesintisi.

- Çatışmalarda yaralananların çok fazla olması nedeniyle hastanelerde tıbbi maleme sıkıntısı başgösterirken, Sağlık Bakanlığı sorunun çözümü için herhangi bir adım atmıyor.

- Muhalefet liderlerinden Baradey: Mübarek kalırsa ülke yıkılacak.

- Ülkede yağmacıların sivil giyimli polislerden oluştuğu ve polis kimliği ile silahları taşıdığı iddia ediliyor.

- Bugünkü atamalarla birlikte Mısır'da devlet başkanı, başkan yardımcısı ve başbakandan oluşan üçlünün hepsi asker kökenli kişilerden oluşur hale geldi.

- Mısır Parlamentosu sözcüsü bir erken seçim planlamadıklarını söyledi.

- Halk, Süveyş'te sokağa çıkma yasağını uygulamaya çalışan askerlere öfkelenmeye başladı.

- Kahire'nin zengin mahallelerini ve beş yıldızlı otelleri korumak üzere askeri araçlar sevk edildi.

- Sokaklarda tekbir getiren Müslüman Kardeşler üyelerini uyaran protestocuların "Müslüman, Hıristiyan, hepimiz Mısırlıyız" şeklinde slogan attığı iddia ediliyor.

- Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmed Shafik Mısır'ın yeni başbakanı olarak belirlendi.

- Hüsnü Mübarek'in iki oğlu Alaa ve Gamal'in Londra'ya gittikleri iddia ediliyor.

- Sokaklardaki göstericiler yeni devlet başkan yardımcısı Omar Suleiman aleyhinde sloganlar atmaya başladı. Suleiman, ABD'nin bölgedeki çıkarlarının önemli bir destekçisi olarak biliniyor ve Wikileaks tarafından da bu doğrultuda belgeler yayımlanmıştı.

Suleiman hakkındaki bazı Wikileaks belgeleri:

Belge1
Belge2
Belge3


- Mısır İstihbarat Tekilatı'nda uzun yıllar şef görevinde bulunan Omar Suleiman, yeni devlet başkanı yardımcısı olarak atandı.

- Müslüman Kardeşler iktidarın barışçıl devri çağrısı yaparken, örgütün önde gelen isimlerinden biri hükümette yer almayı değil, yapılacak seçimle başbakanlığı kazanmayı istediklerini belirtti.

- Kahire'de sokağa çıkma yasağına uymayan göstericiler tankların ve diğer zırhlı araçların üstüne çıkıp slogan atıyor.

- Mısır cezaevlerindeki siyasi tutukluların, kargaşadan faydalanan hükümet tarafından öldürtüldüğü iddia ediiyor.

- Kahire ve İskenderiye'de halk, dükkanları ve kamu binalarını yağmadan korumak ve trafiği düzenlemek için komiteler oluşturdu.

- El Cezire'deki görüntülerde Tahrir Meydanı'ndaki göstericilerin bir erkeğin cesedini ellerinin üzerinde taşıdıkları görülüyor.

- El Cezire televizyonu, Tahrir Meydanı2ndaki gösterilerde bugün en az 1 kişinin öldüğünü bildirdi.

- Göstericilerin İçişleri Bakanlığı'na saldırmaları sırasında en az 3 ölü olduğu iddia ediliyor.

- Kahire'deki Ulusal Müze'den dün akşam iki adet mumyanın çalındığı bildirildi.

- Başlayan sokağa çıkma yasağına rağmen Kahire sokaklarındaki kalabalık azalmıyor.

- Mısır'da sabah 08.00'e kadar devam edecek sokağa çıkma yasağı başladı.

- Ünlü ekonomist Michel Chossudovsky, kaleme aldığı makalede Mısır halkının bir "kukla" olan Mübarek'i devirmesi gerektiğini, fakat bunu yaparken "kuklanın efendisi"ni, yani ABD'yi unutmaması gerektiğini ifade ederek, ABD Büyükelçiliği ve IMF, Dünya Bankası, AB gibi oluşumların temsilciliklerinin de halkın hedefleri arasında olması gerektiğini ifade etti. Chossudovsky, bazı muhalif grupların da kendi çıkarları doğrultusunda bir değişim sağlamak üzere ABD tarafından kontrol edildiğini sözlerine ekledi.

- Kahire'deki Merkez Bankası matbaasından yoğun silah sesleri geldiğ belirtiliyor.

- Protestocular devlet televizyonu binasına doğru yürüyor.

- Kahire'de yaklaşık bin göstericinin İçişleri Bakanlığı'na girmeye çalıştığı ve polisin göstericilere ateş açtığı bildiriliyor.

- Kahire'nin güneyindeki Tura Cezaevi'nden yoğun silah sesleri geliyor.

- Sokağa çıkma yasağının başlamasına yaklaşık yarım saat kalmışken hükümet tarafından yapılan açıklamada yasağa uymayacak olanların "tehlikede" olacağı belirtildi.

- Mısırlı yetkililer tarafından bütün bankalara protestolar devam ettiği sürece kapalı kalmaları talimatı verildi.

- Kahire yakınlarındaki bir cezaevinde ayaklanan mahkumlardan en az 8'i güvenlik güçleri tarafından öldürüldü.

- El Cezire muhabirine göre sadece İskenderiye'deki ölü sayısı 36.

- El Cezire, dünden bu yana ölenlerin sayısının 100'den fazla olduğunu bildirirken, AFP ve AP ise bu sayıyı en az 45 olarak veriyor.

- Mısır ordusu, ülkenin Gazze sınırını kapattı.

- Ordu tarafından turistlerin piramitleri ziyaret etmesi engelleniyor.

- Mısır'ın Gazze sınırında bulunan Refah kentinde bir polis karakoluna düzenlenen saldırıda 3 polis öldü.

- Göstericilere yaklaşım konusunda ordu ile Hüsnü Mübarek arasında anlaşmazlık çıktığı öne sürülüyor.

- Mısır devlet televizyonunun haberine göre ülke genelindeki sokağa çıkma yasağı saat 16.00'dan sabah 08.00'e kasdasr genişletildi ve ordu yasağın ihlaline karşı daha sert önlemler alacak.

- Kahire'deki Tahrir (Özgürlük) Meydanı'nda 50 binden fazla kişinin toplandığı iddia edilliyor.

- Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Mısır'daki göstericileri eleştirdi ve Hüsnü Mübarek'e desteğini açıkladı.

- Süveyş'teki kamu çalışanları greve gittiklerini açıkladı.

- Kentteki yetkililer Süveyş'te en az 27 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.

- Muhalefet liderlerinden Muhammed El Baradey, ülke çapında düzenlenen gösterilerden gurur duyduğunu açıkladı.

- El Cezire televizyonu ölü sayısının 95'e yükseldiğini belirtiyor.

- Süveyş'teki bir çelik fabrikasında işçiler greve başladılar ve Mübarek iktidarı devrilene kadar greve devam edeceklerini açıkladılar.

- Reuters'e bilgi veren Kahire'nin El Damardash hastanesinden bir yetkili, dün saat 13.00 ile 23.00 arasında hastanelerine 30 cesedin geldiğini ve bunlardan ikisinin 4 ve 7 yaşlarında iki çocuğa ait olduğunu söyledi. Associated Press'e açıklamay yapan bir yetkiliye göre ise hafta boyunca yaşanan olaylar sonucunda kentteki ölü sayısı 10'u polis olmak üzere 35.

- Mısır devlet televizyonunun haberine göre ordu halka bugün sokaklarda toplanmama çağrısı yaptı.

- Mısır devlet televizyonuna göre kabine resmen istifa etti.

- Al-Masry Al-Youm gazetesi, Kahire'de dün kullanılan gaz bombalarının çoğunun son kullanma tarihinin 2008 yılı olduğunu ve bu durumun gaz bombasının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini arttırdığını belirtti.

- Al Arabiya'ya göre Kahire merkezinde yaklaşık 8 bin gösterici sokakta.

- İskenderiye'nin Raml Meydanı'nda en az 2 bin kişi toplandı.

- El Cezire, Süveyş'te askerlerin göstericilere ateş açmayı reddettiğini iddia etti.

- Görgü tanıklarına göre İsmailiye'de polis ile göstericiler çatışıyor.

- Mısır genelinde toplam ölü sayısının şimdilik 53'e yükseldiği belirtiliyor.

- El Cezire haberine göre dün Süveyş'teki can kaybı sayısı en az 15.

- İskenderiye kent merkezinde protestocular yeniden toplanmaya başladı.

- Askerler, Kahire'de parlamento binasına giden yolu kapatmış durumda.

- Haber ajansları tarafından, polisin sabah saatlerinde Kahire meydanlarında toplanan halka yeniden ateş açtığı bildiriliyor.

- Kahire'nin merkez meydanlarında yüzlerce protestocu toplanmış durumda.

- Ülkede cep telefonları yeniden çalışmaya başladı.

- Mısır halkının orduya destek olduğuna dair görüntüler yayınlansa da, Kahire sokaklarında yakılmış askeri araçlar da görülüyor.

- Ülkede dünün bilançosu açıklandı: En az 25 ölü, yüzlerce yaralı. Ancak El Cezire'ye göre sadece İskenderiye'de en az 23 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Mısır'dan son haberler

28 Ocak 2011 Cuma


Bu başlık altında Mısır'dan Cuma günü boyunca gelen bilgileri güncellenmiş biçimde kısa spotlar halinde yeniden eskiye doğru bulabilirsiniz:

(Cumartesi gününün gelişmeleri için tıklayınız)

- Şu dakikalarda bir açıklama yapan ABD Devlet Başkanı Barack Obama, hükümet ile halk arasında "diyalog" çağrısında bulundu.

- Kahire'den, ordunun kendilerini aldattığını düşünen halkın bu duruma öfkelendişği haberleri geliyor.

- Ordu, Tahrir Meydanı'nın kontrolünü ele geçirirken göstericiler ara sokaklasrda protestolarına devam ediyor. Mübarek'in konuşmasının ardından öfkeli halk Kahire ve İskenderiye'de yeniden sokağa çıktı.

- Hüsnü Mübarek beklenen konuşmasını yaptı, ancak istifa etmedi. Bunun yerine mevcut hükümeti istifaya çağırdı ve yarın yeni hükümeti açıklayacağını belirtti. Bu açıklamanın ardından gösterilerin şiddetlenmesi bekleniyor.

- Mübarek: Hükümeti istifaya çağırıyorum, yeni hükümeti yarın belirleyeceğim.

- Mübarek: İşsizliği düşürecek, sağlık ve eğpitim hizmetlerini geliiştireceğiz.

- Mübarek: Herkesi Mısır toplumu için iyi olanı desteklemeye çağırıyorum.

- Mübarek: Yoksul insanlaradn yana oldum ve her zaman olmaya da devam edeceğim.

- Mübarek: Değişim kaos yoluyla değil, diyalog yoluyla sağlanabilir.

- Mübarek: Özgürlük olmasa bu gösteriler olamazdı.

- Mübarek'in konuşmasının canlı olup olmadığına dair bir belirti yok.

- Mübarek: Her iki taraftan masum insanların ölmesinen üzüntü duyuyorum.

- Mübarek: Göstericileri ve halkın taleplerini yakından gözlemliyorum.

- Hüsnü Mübarek şu anda bir konuşma yapıyor.

- Mısır televizyonu, Hüsnü Mübarek'in kısa süre içinde bir konuşma yapacağını bildirdi.

- Ulusal Demokratik Parti genel mmerkezinden yayılan yangın Ulusal Müze'nin birkaç metre yakınına kadar yaklaştı.

- Parlamento Sözcüsü'nün açıklama yapacka olmasını Mübarek'in istifa ettiğinin işareti olarak yorumlayanlar var. Çünkü sözcü, devlet başkanının istifası halinde söz hakkının sahibi oluyor.

- Al Arabiya, birazdan Mübarek'in sesli nir mesajının yayınlanacağını iddia etti.

- Üç adet özel jetin yoğun güvenlik önlemleri altında Kahire Havaalanı'ndan havalandığı haberleri geliyor.

- Bu kez de İsrail Kanal 10 tarafından Mübarek'in jetiyle İsviçre'ye doğru gittiği öne sürüldü.

- Mısır Parlamentosu Sözcüsü'nün biraz sonra önemli bir açıklama yapacağı belirtiliyor.

- Hüsnü Mübarek'in ülkeden kaçtığına dair spekülasyonlar devam ederken, bu kez de Mübarek'in ailesi ile birlikte Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da bulunan Kral Halit Havaalanı'na doğru yola çıktığı ve Mısır'ın Suudi Arabistan büyükelçisinin havaalanında Mübarek ailesini beklediği öne sürüldü.

- El Cezire, Mısır'daki zengin işadamları ile önde gelen isimlerin özel jetleri ile ülkeden kaçtıklarını bildirdi.

- Kahire'deki ABD ve İngiltere Büyükelçilikleri, tanklar tarafından çembere alınarak korunuyor.

- Göstericiler, Vodafone'un ülkedeki cep telefonu iletişimini kesmesi nedeniyle çeşitli kentlerdeki Vodafone merkezlerine saldırdı.

- Süveyş'teki çatışmalarda bugün 11 kişi öldü ve 150 civarında kişi deyaralandı. Kentte yaralılar için kan bağışı çağrıları yapılıyor.

- CNN ve ABD'deki yeni muhafazakarlara yakınlığı ile bilinen FOX News, Mısır'daki ayaklanmanın kitleler gözündeki meşruiyetini azaltmak amacıyla "İslam Devrimi"ne işaret eden ve protestolara Müslüman Kardeşler'in öncülük ettiği iddiasını içeren haberler yapmaya başladı.

- Akhbar Al Arab gazetesi, Devlet Başkanı Mübarek'in Londra'ya giden özel bir jetle ülkeden kaçtığını iddia etti.

- Mısır Dışişleri Bakanlığı binasının ateşe verildiği iddiaları mevcut.

- 251 yolcu taşıyan Mısır Havayolları uçağı, bomba ihbarı nedeniyle Atina'ya acil iniş yaptı.

- Hüsnü Mübarek'in Almaza Askeri Havaüssü'nden kalkan iki uçakla birlikte ülkeden kaçtığına dair doğruluğu son derece şüpheli spekülasyonlar var.

- Kahire'deki önemli hükümet binalarının yakınında yoğun silah sesleri duyuluyor.

- Gün boyunca insanları ülkenin sakin olduğuna ikna etmeye çalışan Mısır devlet televizyonu da ptotestolara dair haber yapmaya başladı.

- Mısır Ulusal Müzesi'nin yağmalanmasını önlemek için binlerce Mısırlı müze çevresinde insan zinciri oluşturdu.

- Süveyş'teki çatışmalarda bugün 5 kişinin öldüğü belirtiliyor.

- İsrailli bir yetkili Mısır'daki gelişmeleri "artan bir endişe ile" izlediklerini, ancak orduya ayaklanmayı bastırabileceği konusunda güvendiklerini açıkladı.

- Kahire'deki çatışmalarda bugün 5 kişinin öldüğü belirtiliyor.

- Protestocular Kahire'deki Conrad Oteli'ni ve Dünya Ticaret Merkezi'ni ateşe verdiler.

- Mısır Havayolları, önümüzdeki 12 saat içinde Kahire Havaalanı'ndan yapılacak tüm uçuşları iptal etti.

- Ulusal Demokratik Parti çevresindeki 10'dan fazla polis aracı ateşe verildi.

- Göstericiler, Ulusal Demokratik Parti genel merkezini yağmalıyor.

- Başkanlık korumaları birliği, devlet televizyonu binasına doğru ilerliyor.

- Mısır'da internet erişiminin engellenmesinde Narus isimli ABD şirketinin payı olduğu iddia ediliyor.

- Mısır hükümeti, sokakları boşaltmak için sokak aydınlatmalarının elektriklerini kesiyor.

- Mısır'da gün içinde şu ana kadar en az iki kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin de yaralandığı belirtiliyor.

- Süveyş sokaklarındaki askerler, halkı dağılmaları için ikna etmeye çalışıyor.

- Kahire'de bulunan İsrail Büyükelçiliği'nin tüm personeli helikopterle tahliye edildi.

- Kahire'de asker ve polislerin birbirleriyle çatıştığına dair henüz doğrulanmayan haberler veriliyor.

- Mısır hükümeti, sokağa çıkma yasağını tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletti.

- Kuveyt Havayolları, Mısır'a uçuşlarını durdurdu.

- El Baradey'in hareketinden bir politikacı, Port Said kentinde 80 bin kişinin sokağa çıktığını ve 14 yaşında bir çocuğun öldürüldüğünü söyledi.

- Mısır Devlet Televizyonu, sokakların ne kadar sakin olduğunu göstermek için geçtiğimiz Ramazan ayında iftar vakti çekilen görüntüleri yayınlıyor.

- İskenderiye'ye ulaşan askerler, askeri araçların üzerinden protestoculara doğru "her şey yolunda" anlamına gelecek şekilde baş parmaklarını kaldırıyorlar.

- Göstericiler, Dışişleri Bakanlığı'nı kuşatmış durumda.

- Bazı askerler protestoculara katılırken, diğerleri de İletişim Bakanlığı'na doğru ilerleyen kitle karşısında geri çekiliyor.

- Ateşe verilen Ulusal Demokratik parti genel merkezinin karşısındaki ulusal müze de yangın tehdidi altında.

- Kahire'de gerçek mermilerle ateş açılmaya başlandı.

- Nasırcı (sosyalist kökenli) Karama Partisi yöneticilerinden Amin Iskander, Ulusal Demokratik parti bürolasrının ülke genelinde ateşe verildiğini, çünkü pasrtinin ülke zenginliğinin tümünü silip süpürdüğünü belirtti.

- Görgü tanıkları, göstericilerin tanklara tırmanmasının ardından askerler tarafından ateş açıldığını belirtiyor.

- Hüsnü Mübarek ya da oğlu Cemal'in yarım saat kadar önce televizyonda konuşma yapması beklenirken, şu ana kadar herhangi bir konuşma yapılmaması dikkat çekti.

- Kahire'deki El Cezire muhabiri, dışarıdan silah sesleri geldiğini söylüyor.

- Süveyş'in merkezine doğru beş tankın ilerlediği belirtiliyor.

- Kahire'deki Ulusal Demokratik Parti genel merkezi ateşe verildi.

- Ulusal Demokratik Parti'nin Kahire'deki merkezinin çevresinden dumanlar yükseliyor.

- Kahire'deki 6 Ekim Köprüsü'nde göstericiler bir polis aracını ateşe vermeye çalışıyor.

- Askerlerin, Hüsnü Mübarek'in çağrısıyla polise destek amacıyla sokağa indiği belirtiliyor.

- El Cezire'ye göre Mısır'ın yüzde 88'inde internete erişilemiyor.

- Devlet Başkanı Hsnü Mübarek, 10 dakika içinde (saat 17.42) televizyondan bir konuşma yapacak.

- Polisler, Kahire'de El Cezire'nin canlı yayın yaptığı binaya girdi.

- Kahire, İskenderiye ve Süveyş'te akşam 6'dan sabah 7'ye kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

- Göstericiler İskenderiye'nin kontrolünü ele geçirdi.

- Kahire sokaklarında askeri araçların üstüne çıkıp sevinç gösterisinde bulunan insanlar görülüyor.

- Bugün düzenlenen gösterilerde Kahire ve Süveyş'te üç kişinin ölmesi ile Salı gününden bu yana hayatını kaybedenlesin sayısı 10'a yükseldi.

- Reuters, Süveyş'te bir göstericinin hayatını kaybettiği haberini geçti.

- Associated Press'e göre Mısırlı yetkililer Muhammed El Baradey'in ev hapsinde olduğunu belirttiler.

- Mısır'dan, polislerin attığı gaz bombalarının ABD yapımı olduğunu gösteren fotoğraflar geliyor.

- 2008 yılında tekstil işçilerinin büyük gösterilerine sahne olan Mahalla bölgesinde 50 bin kişi toplandı.

- Süveyş'te halkın kentin kontrolünü ele geçirdiği ve polisleri "gözaltına aldığı" belirtiliyor.


- BBC Arapça'ya göre İskenderiye'deki göstericilerin sayısı tahminen 100 bin.

- Le Figaro gazetesi ve Sipa Press ajansı muhabirleri Kahire'de gözaltına alındı. Kurumları, kendileriyle bağlantı kuramadıklarını belirtiyor.

- Mısır devlet televizyonu, polisin tüm bölgelerde kontrolü sağladığını öne sürdü.

- Mısır devlet televizyonu protestocuların Hüsnü Mübarek'e destek amacıyla sokağa çıktığını ve "bazılarının iş talep ettiğini" iddia etti.

- Süveyş'te bir grup kadın belediye başkanlığını işgal etti.

- Kahire'deki 6 Ekim Köprüsü üzerindeki çatışmalar devam ediyor.

- Kahire'de Giza bölgesi ile Tahrir Meydanı'nı birbirine balayan Qasr al-Nil Köprüsü, yaklaşık 20 bin gösterici tarafından işgal edildi.

- Kahire'deki Galaa Sokağı'nda bir general göstericilere katıldı.

- Muhalif liderlerden Ayman Nour başından yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

- Süveyş'te polis merkezi işgal edildi ve şu ana kadarki gösterilerde gözaltına alınanlar serbest bırakıldı.

- Kahire'deki 6 Ekim Köprüsü'nde başına gaz bombası isabet eden iki kadının öldüğü belirtiliyor.

- Tahrir Meydanı yakınlarında küçük bir kız çocuğunun öldürülğü iddia ediliyor.

- Kahire'deki Tahrir Meydanı'ndan çekilen polis çatılardan kalabalığa gaz bombası atıyor.

-Dimyat kentinde de göstericiler Ulusal Demokratik parti binasını kuşatmış durumda.

- Kahire Havaalanı'nda polis ülkeye gelen tüm gazetecileri gözaltına alıyor.

- Mansoura kentinde sokağa çıkan 40 bin kişi Ulusal Demokratik Parti binalarını tahrip ediyor.

- Muhammed El Baradey'in gözaltına alınmadığı, ancak polis tarafından camiden çıkmasına izin verilmediği belirtiliyor.

- İskenderiye'de göstericiler Ulusal Demokratik Parti merkezini ele geçirdi.

- İskenderiye'de bir grup polis, göstericilere gaz bombası atmayı reddediyor.

- BBC Arapça'nın haberine göre Süveyş'te yaklaşık 4 bin gösterici valilik binasını kuşatmış durumda.

- Al Masry Al Youm gazetesinin haberine göre Kahire'de göstericilerin sayısı 40 bini buluyor.

- İskenderiye'de güvenlik güçlerinden bir grubun göstericilere katıldığı öne sürülüyor.

- Cep telefonu operatörü Vodafone, Mısır hükümetinin tüm operatörlere "bazı bölgelerde" cep telefonu irtibatını kesmeleri talimatını verdiğini ve yasalar gereği bunu uyguladıklarını açıkladı.

- Güvenlik güçleri Kahire'deki birçok caddede araç trafiğini de engellerken, sokaklarda asker varlığı da görülmeye başladı.

- Kahire'deki al-Fatah Camii'nden çıkan binlerce kişi, polisin gaz bombalı müdahalesine rağmen engellenemedi. Göstericiler Avukatlar Sendikası civarında yürümeye devam ediyor.

- BBC, El Cezire ve Al Arabiya muhabirleri polis tarafından dövülürken, şu ana dek en az 10 gazeteci gözaltına alındı.

- İsmailiye'de sayılarının 50 bini bulduğu iddia edilen göstericiler iktidardaki Ulusal Demokratik Parti merkezini tahrip ediyor.

- El Ezher Camii önünde 20 bin civarında protestocu bulunuyor.

- El Cezire Arapça'nın haberine göre Muhammed El Baradey gözaltına alındı.

- Al Arabiya ve BBC'nin haberlerine göre göstericiler başkanlık sarayına doğru yürüyor.

- Bir El Cezire muhabiri Kahire'de sivil polisler tarafından dövüldü. Dört Fransız gazeteci de gözaltına alındı.

- Polis, muhalif hareketin liderlerinden Muhammed El Baradey'in bulunduğu bölgeden hareket etmesine izin vermiyor.

- Kahire merkezindeki Ramses Meydanı'nda al-Nur Camii'nden çıkan binlerce gösterici ile polis çatışıyor. Şehrin Mohandiseen bölgesinden toplanan en az 10 bin kişi ise şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti.

- İskenderiye kentindeki çatışmalarda can kaybı olduğuna dair henüz doğrulanmayan haberler var.

- Gösteriler ve polisin gaz bombalı müdahalesi başladı. Reuters haberine göre Kahire'deki El Ezher cami önünde polisler ile binlerce protestocu çatışıyor. İskenderiye'deki bir caminin önünde de benzer olaylar yaşanıyor.

- Henüz teyit edilmeyen ve Twitter vasıtasıyla yayılan haberlere göre sivil polisler, Kahire'de halkın toplanması olası meydanlara benzin döküyor ve gösteri girişimi halinde meydanları ateşe vererek buralarda toplanılmasını engellemeyi amaçlıyor.

- Sabah saatleri itibari ile normal zamanlarda polislerin bulunduğu noktalar da dahil Kahire’nin neredeyse hiçir noktasında polis varlığınını gözlemlenmemesi dikkat çekti.

- Associated Press haberine göre ise özel bir terörle mücadele biriminin üyeleri Kahire’nin stratejik noktalarına yerleştirilmiş durumda.

- Ülkede gece yapılan baskınlar sırasında Müslüman Kardeşler Sözcüsü Essam El-Erian ve örgütün önde gelen liderlerinden Mohammed Moursi'nin de aralarında bulunduğu Müslüman Kardeşler örgütünün önde gelen 20 kadar ismi gözaltına alındı.

- Ülkede internet trafiği, yerel saat ile gece 00.34’te kesildi. SMS trafiğinin akıbeti de aynı.

- Cuma günü için planlanan gösterilerde birlikte hareket edecek olan Müslüman ve Hıristiyan göstericiler Facebook üzerinden 30 cami ve kilisede toplanma çağrısı yapıyor.


Mısır’da “büyük gün” olarak tanımlanabilecek Cuma öncesinde internet ve cep telefonlarının trafiği tamamen kesilirken, gece yapılan baskınlarda birçok Müslüman Kardeşler üyesi gözaltına alındı. Kahire skaklarında ise sabah saatlerinde sessizlik hakim. Associated Press haberine göre ise özel bir terörle mücadele biriminin üyeleri Kahire’nin stratejik noktalarına yerleştirilmiş durumda. Birlikte hareket edecek olan Müslüman ve Hıristiyan göstericiler ise Facebook üzerinden 30 cami ve kilisede toplanma çağrısı yapıyor.

Ülkede internet trafiği, yerel saat ile gece 00.34’te kesilirken, internet güvenik sistemleri şirketi Renesys’in yetkililerinden Jim Cowie, böyle bir şeyin nasıl yapılabileceği konusunda şaşkın olduklarını ve yaptıkları teknik araştırmada ülkedeki internet bağlantı oranının gerçekten de sıfır olduğunu söyledi.
Gece yapılan baskınlar sırasında gözaltına alınanlar arasında Müslüman Kardeşler Sözcüsü Essam El-Erian ve örgütün önde gelen liderlerinden Mohammed Moursi de bulunuyor.

Sabah saatleri itibari ile normal zamanlarda polislerin bulunduğu noktalar da dahil Kahire’nin neredeyse hiçir noktasında polis varlığınını gözlemlenmemesi dikkat çekiyor. Sadece İçişleri Bakanlığı binası önünde trafik polisleri ve sivil korumalar yer alıyor.

Henüz teyit edilmeyen ve Twitter vasıtasıyla yayılan haberlere göre sivil polisler, Kahire'de halkın toplanması olası meydanlara benzin döküyor ve gösteri girişimi halinde meydanları ateşe vererek buralarda toplanılmasını engellemeyi amaçlıyor.


Not: Çeşitli haber kaynaklarından derlenerek çevrilmiştir.


Sina Yarımadası’ndaki Sheikh Zowayed kentindeki protestolarda Mohamed Atef isimli göstericinin başından vurularak hayatını kaybetmesi ile birlikte Mısır’da Salı gününden bu yana devam eden protestolarda hayatını kaybedenlerin sayısı 7’ye yükselirken, protestoların öncülerinden olan 6 Nisan Gençlik Hareketi, Mısır halkına Cuma namazı sonrasında kitlesel gösteri çağrısında bulundu. Hareket tarafından yapılan çağırıda, tüm Mısırlılar Cuma günü “tiranlığı yenmek için el ele sokağa çıkmaya” davet edilirken, “Bugün hedeflerimize daha yakınız. Halkın arzusu hükümeti devirmektir. Zafer vakti yaklaşıyor” denildi. Açıklama, şu ifadelerle devam etti:

“Yetkililerin yaptıklarına rağmen taleplerimizde ısrarcı kalacağız. Bizi durduramayacaklar. Yurttaşlara yönelik zorbaca davranışları, diktatörlüğün ve adaletsizliğin sonunun yaklaştığının kanıtı. Hareket eylemcilerinin ve ülke çapında hapsedilen gençlerin selametinden, güvenlik güçleri sorumludur. İçişleri Bakanlığı’nı tutuklananları hemen serbest bırakmaya çağırıyoruz.”

6 Nisan Gençlik Hareketi, polisleri de işkence etmemeleri konusunda uyarırken, “sonunda halkın onları işledikleri suçlar için cezalandıracağını” belirtti.



Öte yandan Mısır Kıpti (Mısırlı Hıristiyan) Ortodoks Kilisesi , Kıptilere protestolara katılmama çağrısı yaparken, “medeni biçimde barışçıl protestolara katılanları” durdurmayacağını belirtti. İsmini açıklamayan kilise yetkilisi, şu ana dek gösterilere katılan birçok Kıpti’nin gözaltına alındığını ifade etti. Buna karşın Kıpti diasporası ise protestolara desteğini açıkladı. ABD Kıpti Birliği Başkanı Michael Mounir, kilisenin gösterilere katılmama çağrısını reddederken, protestocuların taleplerinin tüm Mısırlılar için olduğunu dile getirdi. İsviçre’de yaşayan bir Kıpti aktivist olan Ezzat Boules ise kilisenin çağrısını tasvip etmeyerek, bu tür çağrıların Kıptileri toplumdan izole edebileceğini vurguladı.

Ülkedeki en büyük muhalif örgüt olan ve Salı günü Kahire'deki Tahrir Meydanı'nda düzenlenen ve yoğun çatışmaların yaşandığı gösterilere katılmadığını belirten Müslüman Kardeşler de Cuma günü yapılacak gösterilere katılacağını açıkladı.





Not: Çeşitli haber kaynaklarından derlenerek çevrilmiştir.

Mısır halkı geri çekilmiyor

26 Ocak 2011 Çarşamba


Mısır’da dün başlayan gösterilerde şu ana kadar en az bin kişi gözaltına alınırken, gün içinde çeşitli kentlerde sokakları dolduran göstericiler akşam saatlerinde Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in partisi olan Ulusal Demokratik Parti’nin Süveyş’teki binasına saldırdı. Başkent Kahire’nin Boulaq gölgesindeki çatışmalarda da bir gösterici ve bir polisin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Böylece gösterilerin başlamasından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 6'ya yükseldi.

Mısır Göstericileri Savunma Cephesi isimli demokratik kitle örgütü üyesi avukatlardan Khaled Ali, dünden bu yana en az bin göstericinin gözaltına alındığını belirtirken, gözaltıların en yoğun olarak Kahire, İskenderiye, Mansoura ve Süveyş’de gerçekleştiğini ve gözaltına alınan kişilerin aileleri veya avukatları ile görüşmelerinin engellendiğini ifade etti. Gözaltına alınanlar arasında bugün sendika binası önündeki bir gösteride gözaltına alınan Mısır Gazeteciler Sendikası üyesi 26 gazeteci de bulunuyor.

Süveyş’te ise göstericiler Ulusal Demokratik Parti binasına molotof kokteylleri ile saldırırken, binanın yakılması polis tarafından gerçekleştirilen gaz bombalı müdahale ile engellendi. Yaklaşık 8 bin göstericinin dün yaşanan ölümleri protesto etmek amacıyla sokağa çıktığı kentteki göstericileri takip eden Al-Masry Al-Youm fotomuhabiri Moustafa Bahgat ise, polis tarafından ateşlenen plastik mermi ile bacağından yaralandı.

Bu arada ABD ve İsrail’in Hüsnü Mübarek’e desteği de devam ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Mısır’ın “yakın ve önemli bir müttefik” olmaya devam ettiğini açıklarken, İsrail İşçi Partisi’nin önemli isimlerinden Binyamin Ben-Eliezer de gösterilerin bir devrime dönüşmesini olası görmediklerini, ülkenin yakında sakinleşeceğine inandıklarını ve şu an için yapabilecekleri tek şeyin Mübarek’e olan desteklerini ifade etmek ve gösterilerin bir an önce sona ermesini dilemek olduğunu söyledi.

Gösterilerin Tunus’ta olduğu gibi Cuma namazı dolayısıyla Cuma günü yoğunlaşması bekleniyor. Hatırlanacağı üzere Tunus’ta Devlet Başkanı Zeynel Abidin Ben Ali, 14 Ocak Cuma günü yoğunlaşan gösteriler sonrasında ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı.





Not: Çeşitli haber kaynaklarından derlenerek çevrilmiştir.


Mısır’da Polis Günü için yapılan protesto çağrıları karşılık buldu ve binlerce kişi sokaklara çıktı. Süveyş’deki gösterilerde bir kişi silahla vurularak hayatını kaybetti.

Protestolar dolayısıyla Mısır’ın başkenti Kahire’nin en büyük meydanı olan Tahrir Meydanı’nda yaklaşık 15 bin kişi toplanırken, bu gösterilerin 1977 yılındaki ekmek ayklanmasından sonra on yıllardır yapılan en büyük protestolar olduğu belirtiliyor. Polis ise göstericileri gaz bombası ile dağıttı, bazı göstericileri ise coplarla ağır biçimde dövdü. Garden City Mahallesi’nde de birçok ev göstericilerin saklanma olasılığı iddiasıyla basıldı. Tahrir Meydanı’ndaki gösterilerde protestoculasr kendilerine su sıkan bir itfaiye aracıyla iki polis aracını da tahrip ettiler. Yine aynı meydanda 50 kadar polis göstericiler tarafından dövülüp alıkonulurken, bir polisin silahı da protestocularca alındı.



Süveyş kentinde ise sokağa çıkanların sayısı 8 bini buldu. Polisin göstericilere gaz bombaları ve gerçek mermilerle müdahale etmesi sonucunda 20 yaşındaki Mustafa Reda Mahmoud Abd El Fattah isimli genç kalbinden aldığı kurşun yarasıyla hayatını kaybetti. Ölen gösterici sayısının iki olduğuna, bir başka göstericinin de polisin attığı gaz nedeniyle yaşamını yitirdiğine dair iddialar da mevcut. Kahire'nin Tahrir Meydanı'nda da bir askerin göstericiler tarafından başından vurularak öldürüldüğü iddia ediliyor.

Kahire ve Süveyş’in yanı sıra Garbiya, Mahalla el-Kubra gibi şehirlerde de sokaklara çıkan halk “Kahrolsun Mübarek, Suudi Arabistan seni bekliyor” gibi sloganlar atarken, Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in fotoğraflarını parçaladılar. Ülkedeki tekstil sektörünün merkezi olan ve Nisan 2008’de tekstil işçileri tarafından gerçekleştirilen ve üç kişinin ölümü ile sonuçlanan büyük gösterilere sahne olan Mahalla el-Kubra kentinin al-Bahr caddesinde yaklaşık 5 bin kişi yürüdü.



İskenderiye’de de sokağa çıkan yaklaşık bin kişi Moharram Beik’den Mansheya bölgesine bir yürüyüş gerçekleştirirken göstericilerin yürüyüşü polis tarafından engellenemedi.

Ülkede göstericilerin örgütlenmesini engellemek amacıyla birçok internet sayfası bloke edilirken, Twitter’a erişimde de sorunlar yaşandığı iddia ediliyor. Göstericiler, özellikle hükümetle işbirliği yaptığını iddia ettikleri cep telefonu operatörü Vodafone’a öfkelerini dile getiriyor.

Mısır’daki gösteriler akşam saatlerinde de devam ediyor. Ülkedeki gösterilere Müslüman Kardeşler’den Devrimci Sosyalistler’e kadar geniş bir politik yelpazeden insanlar katılıyor.

Bu arada Devlet Başkanı Mübarek'in eşi Suzanne Mübarek'i taşıyan uçak da Londra'nın Heathrow Havaalanı'na indi.

Gece saatlerinde Tahrir Meydanı'nda binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen süresiz oturma eylemi ise polis müdahalesiyle dağıtıldı ve müdahale sırasında çok sayıda yaralı olduğu belirtiliyor.





Not: Çeşitli haber kaynaklarından derlenerek çevrilmiştir.

Mısır 25 Ocak'ı bekliyor

23 Ocak 2011 Pazar


Tunus’ta Ben Ali’nin halk ayaklanması ile ülkeden kaçmak zorunda bırakılmasının ve Cezayir ile Yemen’de de halkın Tuuns halkı ile benzer taleplerle sokaklara çıkmasının ardından Mısır’da 25 Ocak Salı günü büyük bir heyecan ve gerginlik ile bekleniyor. Ülkede Polis Günü nedeniyle ulusal tatil günü olan 25 Ocak tarihinde sendikalar ve çeşitli partiler ile kitle örgütleri tarafından halka sokağa çıkma ve İçişleri Bakanlığı önünde buluşma çağrısı yapılırken, sosyal medya vasıtasıyla da 25 Ocak 2011 tarihi sıklıkla “devrim günü” olarak zikrediliyor. İktidardaki Ulusal Demokratik Parti’ye ve 1981 yılından bu yana iktidarda olan Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e karşı tepkinin giderek arttığı ülkede muhtemelen polislerin çoğunun 25 Ocak Polis Günü nedeniyle çalışmayacak olması da bir fırsat olarak görülüyor. Polis yetkilileri ise yapılacak eylemlerin illegal sayılacağını ve buna göre hareket edileceğini açıkladı. Salı günü için protesto çağrısı yapan gruplar arasında Kifaya Hareketi, Ulusal Değişim Derneği, Hashd Hareketi, Karama (Sosyalist kökenli bir hareket), 6 Nisan Gençlik Hareketi, Devrimci Sosyalistler, Değişim İçin Mısırlı Kadınlar, Adalet ve Özgürlük Gençliği yer alıyor. Özellikle Facebook’ta yer alan ve yaklaşık 12 bin üyesi olan “We are all Khaled Said/Hepimiz Khaled Said’iz” sayfası üzerinden örgütlenen göstericiler, 7 Haziran 2010 tarihinde bir internet kafedeki kimlik kontrolü sırasında polislerle tartışan ve iki polis tarafından dövülerek ve işkence edilerek öldürülen Khaled Said şahsında, ülkedeki polis şiddetine de tepki gösteriyor.

Brezilyalı karikatürist Carlos Latuff ise bu kez Tunus'un yaratabileceği domino etkisi ile 25 Ocak’ta gerçekleşebilecek olası bir devrimi çizdi.









Karikatürlerle Tunus ayaklanması

22 Ocak 2011 Cumartesi


Toplumsal mücadelelere duyarlılığı ile bilinen dünyaca ünlü karikatürist Carlos Latuff, bu kez kalemini Tunus'ta yaşanan isyan ve Ben Ali'nin devrilmesi sonrasındaki süreç için kullandı. Latuff, karikatürlerinde Fransa gibi devletlerin Tunus'taki diktatörlüğe verdiği desteği, satranç masasında Ben Ali figürlü piyonunun devrilmesiyle kara kara düşünen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi resmederek eleştirirken, devrik lider Ben Ali'nin yerine Başbakan Mohammed Ghannouchi'nin geçmesi de Latuff tarafından eleştirilen konulardan oldu. Latuff'un en dikkat çeken karikatürlerinden birinde ise çizerin daha önce Filistin direnişinin simgelerinden olan kefiye ile çizdiği Ernesto Che Guevara'nın yıldızlı beresi bu kez Tunus bayrağındaki yıldızı taşır olmuş. Tunus halkının Ben Ali'nin partisi RCD'yi ülkeden "süpürmesi" de Latuff'un karikatürleri ile anlattığı gerçekler arasında.






















Küreselleşme Araştırmaları Merkezi üyesi Mahdi Darius Nazemroaya, ABD, AB, Fransa ve İsrail’in Tunus’taki çıkarlarına ve ayaklanmaya yaklaşımlarına dair bir yazı kaleme aldı. Nazemroaya, yazısında devrik lider Ben Ali’nin söz konusu ülkelerin “sadık bir müttefiki” olduğunu ifade ederken, yazının dikkat çeken noktalarından biri de Tunus’tan kurtarma operasyonu ile çıkarılan İsrailli “turistler” oldu. Nazemroaya’nın söz konusu İsraillilerin Mossad ajanı olduğu ve Yedioth Ahronoth gazetesine dayanarak dile getirdiği ülkelerine gitmeden önce üçüncü bir ülkeye nakledildiklerine dair iddiası, bu kişilerin aktarıldığı ülkenin hangisi olduğu sorusunu akıllara getirirken, naklin yapıldığı gece Tunus’taki Türkleri taşıdığı belirtilen bir uçağın Türkiye’ye gelmesi de dikkat çekti. Ancak bazı uluslararası basın organlarında İsrailli yetkililerin ağzından bu ülkenin Almanya olduğu iddia edildi:

Aralık 2010, Arap dünyasında bir dönüm noktasının başlangıcına şahit oldu. Tunus’taki protestolar özgürlükten yoksunluk, enflasyon, işsizlik ve ücretlerin düşürülmesi nedeniyle başladı.

Arap dünyasının dayatılmış liderleri, şu ana dek tam bir devrim olmayan Tunus halkının ayaklanmasının farkına vardılar.
Halk ayaklanması, Arap egemenlerinin bedenlerine soğuk titremeler getirdi ve onları kendilerinin halk tarafından benimsenmeyen saltanatlarının devamlılığına dair korkuya düşürdü. Eski yönetimin kalıntıları da onları yeni hükümetin oluşturulmasına katmaya çalışıyor.

Diktatörlük ve neo-liberalizm çiftine karşı bir Arap ayaklanması

Tunus halkının ayaklanması, Zine Al-Abidine Ben Ali’nin korkunç polis devletine karşı yanıtın bir parçası. Tunus ayaklanması kısmen, Ben Ali’nin Tunus’ta uygulamaya koyduğu iğrenç neo-liberal kalkınma modeline de bir yanıt. Bu bakımdan ABD ve AB, Tunus’ta Ben Ali tarafından uygulanan insafsız ekonomik tedbirlerin birincil destekçileriydi.

2011’e kadar Tunus, ve ABD, AB, Dünya Bankası ve IMF tarafından sürekli biçimde ideal bir devlet ve bir başarı ve kalkınma modeli olarak gösterilmekte ve pazarlanmaktaydı. Tunus’taki insan hakları ihlalleri, cinayetler ve baskı hiçbir zaman bunlar ya da bunların yetkilileri tarafından eleştirilmedi.

Ben Ali’nin kaçtığı 14 Ocak 2011 tarihinin sonrasına dek Kuzey Amerika’da, Batı Avrupa’da Avustralya’da ve Arap dünyasında anaakım medya Tunus’taki vahşi baskıdan hiçbir şekilde bahsetmedi. Tersine, anaakım medya Ben Ali yönetiminin suçlarının çoğunu akladı ve bunun yeriene Tunus’tan bir başarı öyküsü olarak bahsetti. Ben Ali Tunus’tan Suudi Arabistan’a kaçtıktan sonra, The Guardian gazetesi Ben Ali’nin Tunuslulara yönelttiği baskının türüne dair bir genel bakış sundu:

“Karışıklık hüküm sürüyor. Arap dünyasında ilk kez bir halk kendiliğinden ve barışçıl şekilde sokağa çıkarak bir lideri zorladı. Ancak Zine Al-Abidine Ben Ali’nin kaçmasına rağmen inatçı vahşi polis güçleri kaçmadı. Gün boyu gelişigüzel sarı taksileri dolduran devrik lidere sadık milisler başkenti ve bazı mahalleleri turladı ve havaya rastgele ateş etti. Silahlı haydurlar zorla evlere girdi ve yağmaladı ya da sokaklarda ateş açtı.

Tunus’ta gece hareketi durduran sokağa çıkma yasağının sona ermesinden sonra sabah erken saatlerde bazı şehir sakinleri açık olan birkaç kafeden birinde kahve içmek için temkinle dışarı çıktı; çoğunlukla da kavşaklarda konumlanan tankların gölgesinde. Öğle vakti başkent Tunus’taki bir hastane morguna beşi polis olan 13 ceset girmişti. Muhalefet partisinin bir üyesi, ‘Bunlar Ben Ali’nin eski işkencecileri tarafından yapılıyor, silahlar var, kaos yaratmak istiyorlar’ dedi.

Ülke genelindeki yerleşim alanlarında, yöre sakinleri Ben Ali’nin polislerinin önderlik ettiği haydutlara karşı kendilerini savunmak için koruma ekipleri oluşturmuş. Kuzeyde yer alan bir orta sınıf mahallesi olan La Marsa’da yol, ateş edip uzaklaşan arabaların hızlanmasını ve evlerin yağmalanmasını engellemek için kırık kapı, saksı, bidon parçaları, kiremitle, kaldırım taşlarıyla donatılmış. Güzel Sanatlar okuak isteyen iyi giyimli bir öğrenci olan 18 yaşındaki Ömer, aceleyle oluşturulan bir grubun parçası olarak sabah 3’e dek korumalık yapıyor ve ‘Okul arkadaşlarımın ve babamın da aralarında olduğu 30 kişiyiz. Sopalar ve ne bulduysak onlarla silahlandık ve ordu kim olduğumuzu anlasın diye beyaz kol bantları takıyoruz’ diyor. Ömer, bir tank tarafından korunan gösterişli bir alışveriş merkezinin dışında dikilip konuşurken bir asker onu bölgede yağma yapan ve içinde penceresinden ateş eden adamlar bulunduran bir taksinin olmasından dolayı gitmesi için uyarıyor.

Yaşlı bir kadın, ‘Ben Ali’yi milislerini ülkeye saldığı için hiçbir zaman affetmeyeceğiz. Yönetiminin yolsuzluğundan daha çok bu nedenle onu affetmeyeceğiz’ diyor.

Bu arada, gösterilerin sürdüğü tamamen baskıyla dolu dört haftanın dehşeti gün yüzüne çıkmaya başlıyor. İnsan hakları grupları 17 Aralık’tan bu ayan en az 150-200 ölü olduğunu tahmin ediyor. Yoksul, kırsal alanlarda rastgele yakalanan gençler başlarından vurulmuş ve teşhis edilemesinler diye evlerinden uzağa atılmışlar. Polisler de, Kasserine ve çevresindeki yoksul mahallelerinde kadınlara evlerinde tecavüz etmiş.

İnsan Hakları Ulusal Konseyi Başkanı Sihem Bensedrine, ‘Bunlar halka karşı rastgele şeyler, bir çeşit misilleme. Yoksul bölgelerde hiçbir şeyle ilgisi olmayan kadınlar ailelerinin gözleri önünde tecavüze uğradılar. Erkekler silahlarla engellendi, kadınlar gözlerinin önünde tecavüze uğradı’ diye konuşuyor. Geçen Pazartesi Kasserine ve Thala’dan bir avuç dolusu olay haberi geliyor. Yönetim tarafından tecavüz sıklıkla bir işkence yöntemi olarak kullanılmış, muhalif kadınlar İçişleri Bakanlığı binasında tecavüze uğradıklarını söylüyor; erkekler de öyle.

Hak savunucuları aynı zamanda öldürülen ve köylerinden uzağa, mezarlık alanlara atılan ya da yol kenarına veya hastane önüne bırakılan kişiler hakkında bilgi toplamış. Bu vurma olaylarının son on günde gerçekleştiğine inanılıyor. Kendisi de dövülen ve geçtiğimiz günlerde dönene kadar sürgünme zorlanan Bensedrine, ‘Bu cesetlerin çoğu henüz teşhis edilebilmiş değil, kasten köylerinden uzağa atılmışlar. Aileler, gençlerinin tutuklandığını düşünüyor. Hiçbir zaman dönmeyeceklerini bilmiyor. Ben Ali iktidarında dayakla, tacizle, tehditle bir eziyet yönetimi olduğunu, ancak kitlesel öldürme olaylarının gerekli olmadığını anlamalısınız. Son dört hafta farklı, bu bir katliam, bu başka bir şey ’ diyor.

Psikiyatr ve kadın hakları aktivisti olan Ahlem Belhadj, Tunusluların Ben Ali’nin gidişinin neşesiyle kendilerini çarpılmış hissettiklerini söylüyor. Belhadj, kendiliğinden protesto hareketinin ve kendini ateşe vererek bunu başlatan üniversiteli işsizin, 23 yıllık despotizmin ardından iş fırsatı olmaksızın bastırılmış, küçük düşürülmüş halkın umutsuzluğunu gösterdiğini belirtiyor. Belhadj, ‘Açlık grevleri ülkesine dönüştük; başka bir politik veye toplumsal muhalefet aracı kalmadı. İnsanlar için kendilerini yakmak aşırılık: bu, ‘öteki’nden, rejimden böylesi bir korku olduğunu gösteriyor, insanlasrın öfkelerini yalızca kendilerine yöneltebildiklerini gösteriyor. Bu, bir mücadele yöntemi olarak kendi kendine zarar verme’ diye konuşuyor.

Ortopedi cerrahı ve geçici hükümete önerilen bir sendikacı olan Khelil Ezzaouia, kaousun kontrol altına alınacağını ve hak ihlallerine, politik reform ve yolsuzluklara dair komisyonlar kurulacağını umuyor ve ‘Ben Ali sayfasının kapandığını göstermek için kalıcı bir geçiş hükümeti olacak ve halkı rahatlatmak için güçlü sinyal yayacak” şeklinde konuşuyor.

Günler öncesine dek rejimin iktidar araçlarından olan ulusal devlet radyosunda, DJ ilk kez özgürce konuşuyor, ancak diktatörün devrilmesinin keyfinin, milislerin saldırıları korkusuyla hafiflemek zorunda olmasına üzülmeli.

Bir müzk şovu sunucusu 1960’ların direniş şarkılarından birini çalmadan önce ‘Bizimki zor bir mutluluk’ diyerek iç çekiyor.” (Angelique Chrisafis, Eski rejimin milisleri kavgayı sürdürürken Tunus’ta kargaşa, korku ve dehşet, The Guardian, 16 Ocak 2011)

ABD, Fransa, AB ve Arap diktatörleri neden suskun?


Lübnan’daki Sedir Devrimi’ni, Ukrayna’daki Turuncu Devrim’i, Gürcistan’daki Gül Devrimi’ni, Kırgızistan’daki Lale Devrimi’ni, Moldova’daki Twitter Devrimi’ni ve İran’daki Yeşil Devrim’i sınıflandırmak ve bunların çığırtkanlığını yapmakta hızlı davranan ABD ve müttefikleri, Tunus halkının protestolarına gelince aynısını yapmadı.

Venezüella ve İran’da seçim kargaşası olduğunda ABD ve AB demokrasiye dair açıklamalar yapmakta ve Karakas ile Tahran’ı eleştirmekte hızlı davranmıştı. Şimdiy dek aynı standartlar Tunus2un 2009 seçimleri ve Aralık ayında başlayan protestolar hakkında uygulanmadı.

Fransa, ABD, Suudi krallığı ve İsrail, bunların hepsi Ben Ali diktatörlüğünün sürdürülmesinde işlevsel oldular. Ben Ali gerçekte ABD ve müttefiklerinin çıkarına hizmet etti. ABD, Fransa ve AB’nin Ben Ali yönetimindeki Tunus’taki derin yolsuzluk ve adam kayırmayla da bir sorunları yoktu.

İsrail’le birlikte ABD ve Fransa hükümetleri, Tunus halkına ve Tunus halkının özgürlük isteğine yönelik baskıda suç ortağı olmuştur. Tunus halkının ABD, Fransa ve İsrail’e yönelik öfkelerinin kabarmasının nedeni bu. ABD ve Fransa büyükelçiliği önündeki protestolar, ABD ve Fransa’nın özgürlüklerinin baskılanmasındaki rolüne dair Tunus halkının farkındalığının göstergesidir.

Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı, sadece Ben Ali’nin yararına açıklamalar yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Al-Arabiya haber kanalına Ben Ali ve özgürlük isteyen sivil protestocuları vahşice bastırması konusunda “taraf olmadıklarını” söyledi. ABD, Tunus halkının haklarını tanımak için ancak Ben Ali’nin kaçmasını bekledi. ABDhükümeti ve yetkilileri yıllar boyunca ABD ekonomik çıkarlarına boyun eğen tüm diktatörlere alışılagelmiş desteklerinde olduğu gibi tamamen aksi biçimde davrandılar, sürekli olarak Ben Ali’ye destek açıklamaları yaptılar.

Kişisel sahiplik veya aile ilişkileri yoluyla Arap meyasını büyük bir kısmını kontrolünde tutan Suudi krallığı, Ben Ali’nin iktatoryal rejimi yararına Arap kamuoyunu yönlendirme çabasıyla Tunus halkının protestolarını itibarsızlaştırmak için tüm gücünü kullandı. Sonrasında Ben Ali iktidarının devam edeceğine dair umut kalmayınca Suudi krallığı Ben Ali’yi Suudi Arabistan’a davet etti.

Eski sömürgeci usta: Paris, Ben Ali’ye Tunus halkın ezmesi için yardım önerdi

Ben Ali rejiminin devrileceği belli olmadan önce Fransa, Tunus halkının özgürlük taleplerinin ezilmesi için yardım etmek istedi. Fransa Dışişleri Bakanı Michèle Alliot-Marie, teklif hakkında sonraki günlerde alenen yalan söyledi.

Oysa The Guardian, şunları kaydediyordu:

“Fransa Dışişleri Bakanı Michèle Alliot-Marie bugün, Tunus’un devrik devlet başkanına devrilmeden günler önce düzeni sağlaması için yaptığı yardım etme önerisini savundu. Alliot-Marie, ulusal meclisin dış ilişkiler komisyonu tarafından geçen hafta yaptığı açıklamaları izah etmeye davet edildi. Bakan, ayaklanmanın kontrol altına alınmasında Fransız güvenlik güçlerinin “dünyada bilinen” uzmanlıklarını paylaşmayı önermişti.

Ben Ali Cuma günü Tunus’tan kaçtığından beri Fransa, kendisini devrik liderden uzak tutmaya çalıştı, sığınmasını reddetti ve kendisi ile ailesinin Fransa’daki varlık ve paralarının bloke edilmesi emrini verdi.

Alliot-Marie bugün, muhalefetin istifa etmesi yönündeki çağrılarını savuşturdu ve diğer ülkelerdekilerle birlikte Fransız parlamenterlerin ‘olacak şeyleri görmediğini’ söyledi.

Alliot-Marie, ‘Hadi yüzleşelim, hepimiz, politikacılar, diplomatlar, araştırmacılar, gazeteciler Yasemin Devrimi ile şaşkınlığa uğradık’ diye konuştu. Alliot-Marie, teklifinin ‘yanlış yansıtıldığını’ ve baskıyı desteklemeyi değil, Tunus halkına yardım etmeyi amaçladığını belirterek, ‘Geceyi bir uçakta geçirdim ve kendimi iyi ifade etmemiş olmam muhtemel. Kendimden şüphelenmeye başladım, ancak ardından önerimi aslında düşündüğüm şey olduğunu vebazı insanlar tarafından yorumlanan şey olmadığını görmek için yeniden okudum’ ifadelerini kullandı. Alliot-Marie, yorumlarının çarpıtılmasıyla ‘karalandığını’ sözlerine ekledi.

Daha önce Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin danışmanlarından birinin, Alliot-Marie’nin ‘duruma dair kendi analizlerini’ açıkladığını iddia etmesiyle bakan Élysée Sarayı tarafından yalnız bırakılmış gibi görünmüştü.” (Kim Willsher, Fransız bakan Tunus’a güvenik gücü önerisini savunuyor, The Guardian, 18 Ocak 2011)

Gerçekte Paris, ben Ali’ye gizli biçimde yardım gönderdi. ABD ve İsrail de toplumsal müdahale araçları ve silahlar gönderdi.

Tunus’ta Mossad ve İsrail

Tel Aviv’in çıkarlarına gelirsek; Tunus, İsrail’in Filistinli ve Arap eylemcilere karşı istihbarat çalışmaları, cinayetleri ve veri toplaması için bir açık alandır. İsrail, demokratik muhalefete karşı baskılara, Ben Ali’yi iktidarda tutmak için yardım etmiştir. Arap dünyasından demokratik bir devlet çıkmasını engellemek İsrail’in stratejik girişiminin parçasıdır. Gerçek Arap demokrasinin çıkmasının engellenmesi konusunda aynısı ABD ve AB için de söylenebilir. Tunus ayaklanması gerçekten de İsrail hükümetini sözümona “ziyaretçilere”, “acil kurtarma” yapmaya zorlayacaktı:

“20 İsrailliden oluşan bir grup, şiddetli ayaklanmanın hükümeti devirmeyi başardığı Tunus’tan Cumartesi akşamı kurtarıldı. Karmaşık operasyon, Dışişleri Bakanı’nın da aralarında olduğu birkaç İsrailli yetkili tarafından yönetildi. Turistler, uçakla İsrail’e uçmadan öncelikle üçüncü bir ülkeye nakledildi. “ (Ronen Medzini, 20 İsrailli Tunus’tan kurtarıldı, Yedioth Ahronoth, 15 Ocak 2011)

İsrail hükümetinin Tunus’tan tahliye ettiği bu sözümona İsrailli “ziyaretçiler” Mossad ajanlarıydı.

Tunus hâlâ ilgi odağında

Neo-liberal model Tunus’a yoksulluk ve mutsuzluk getirdi. Bu gerçekler ABD, Fransa ve tunus’un ekonomik önlemlerini övenler tarafından reddedilmekte. ABD ve Fransa bir kez daha gerçek demokrasiye saygısızlığını devam ettirmekte. Paris ve ABD’nin Tunus halkına saygı duyduklasrına ve onları önemsediklerine dair tüm sözleri sadece ikiyüzlü bir meydan okumadır.

ABD ve Fransa tarafından demokrasi ve adil seçimler çağrısı ancak Ben Ali ülkeden kaçtıktan sonra yapıldı. Eğer ABD ve Fransa’nın, Arapların kendi kaderlerini tayinine dair çağrılarında en ufak samimiyet varsa, bu çağrılarını Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas, Mısır, Libya, Ürdün ve Yemen’e de yayarlar. Arap dünyasının ötesinde, bu çağrılarını Afganistan gibi NATO garnizonu ülkelere de yayarlar.

Anaakım medya da Tunus’taki olaylara dair çalışmalarına henüz başlıyor, ancak ABD ve AB’nin ekonomik kiralık katilleri olan Ben Ali’nin ve kafadarlarının yaptıklarını göz ardı eden dar bir bakış açısıyla. Wikileaks ile hiçbir bağlantısı olmamasına ve şimdiye dek tamamen devrim olmamasına rağmen, Tunus’taki isyan “Wikileaks Devrimi” olarak adlandırılmaya başlandı.

Tunus henüz özgür değil. Tunus ulusal birlik hükümetinde Ben Ali rejiminin isimleri hakim ve bu isimlerden birçoğu hükümette yer alıyor. Ayaklanma, henüz bir devrime dönüşmüş değil.

ABD, Fransa, AB, Suudi krallığı, Arap diktatörlüğü ve İsrail hep birlikte, kendi çıkarlarına hizmet edecek yeni Tunus hükümetinin, eski rejimin kabuğunu almasını garanti etmeyi planlıyor. Ben Ali’yi başkanlık sarayında tutan yapı hâlâ duruyor ve onun iktidarını destekleyen yabancı ilgisi etkisini koruyor. İktidarı muhafaza etmeyi başarabilirler.

ABD ve Fransa, tunus’a ekonomik ilgilerini yitirmiş değiller. Ne de neo-liberal modelin Tunus’ta geçersiz ve hükümsüz olduğu ilan edildi. Tunus’taki Fransız ilişkilerinin devamı teşebbüsü olarak Fransa, saltanatının sonuna dek sadık bir müttefiki olmasıra rağmen Ben Ali’ye ülkeye sığınmasını teklif etmedi.





http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=22850 adresinde yayımlanan makaleden çevrilmiştir.


Tunus'ta Devlet Başkanı Ben Ali'nin ülkeden kaçmasını sağlayan halk ayaklanmasına birçok ülkedeki sol partiden destek açıklaması geliyor. Son olarak Portekiz Komünist Partisi, Mısır Komünist Partisi, Irak Komünist Partisi ve Malta Komünist Partisi tarafından yapılan yazılı açıklamalarla Tunus halkının mücadelesi selamlandı.

Portekiz Komünist Partisi (PCP) tarafından yapılan açıklamada, Tunus’ta yaşananların “tüm dünyada kapitalizmin derinleşen krizinden ve çalışanların, halkların haklarına karşı vahşi saldırganlıktan” ayrı düşünülemeyeceği ifade edilerek, “Gençliğin ve Tunus halkının mücadelesinin evrimi şunu gösteriyor ki, en geniş halk kitlelerinin mücadelesi ve seferberliği yoluyla işçi haklarındaki tarihsel geriletme girişimlerine direnmek mümkündür” denildi. Açıklama, “PCP’ye göre Tunus’ta devam eden mücadele, bir toplumsal mücadelenin özgürlük ve demokrasi mücadelesinden nasıl ayrılmaz olduğunun somut bir örneği. PCP, şiddetli baskıyı kınayarak Tunus’taki emek örgütlerine, devrimci ve ilerici güçlere Tunus halkının haklı taleplerinin tatmini ve özgürlüğün fethi mücadelesinde dayanışmalarını ifade eder” ifadeleri ile sona erdi.

Mısır Komünist Partisi açıklamasında da düzenin kalıntılarının kökten kazınması, ekmek ve özgürlük için “şehitlerin kanıyla bedel ödendiği” dile getirilerek, “Yurdun kaderinin biçimlendirilmesinin emekçiler ve onların temsilcilerinin katılımları olmaksızın gerçekleşemeyeceğini kanıtlayan emek güçlerini selamlıyoruz. Tunus, bugün ve yarın özgürlük ve adalet için yol açıyor” denildi.

Tunus halkına desteğini açıklayan pasrtilerden biri de Irak Komünist Partisi oldu. Parti açıklamasında, Tunus’ta ayaklanama sırasında halkın “kanı ve canıyla büyük fedakarlık yaptığı” ve unutulmaz kararlılık, adama ve fedakarlık örnekleri sunduğu belirtildi. Tunus halkının Ben Ali’nin ülkeden kaçmadan önce verdiği sahte sözlere kanmadığına ve “ekmek ve özgürlük” sloganlarını yükselttiğine dikkat çekilen açıklamada, “Tunus’un cesur kitleleriyle, yurtsever ve demokratik güçleriyle güçlü dayanışma duygularımızı ifade ederken ve kazandıkları zaferin mutluluğunu paylaşırken, onlasr gibi bu zaferin sadece başlangıç olduğunun, kesin ve nihai zaferin mücadelenin Ben Ali’nin otoriter rejiminin tamamı devrilinceye kadar sürmesine bağlı olduğunun farkındayız; Tunuslu kitlelerin attığı anlamlı slogana uygun olarak: Ayaklanma, düzen devrilene kadar ayaklanma!” denildi.

Malta Komünist Partisi (PKM) tarafından yapılan açıklamada ise Tunus’un Avrupa işçi sınıfı için bir örnek olabileceği vurgulanarak, ülkede yaşananlar geçtiğimiz sene içinde Tayland’da yaşanan olaylarla karşılaştırıldı. Açıklamada, Tayland’daki olaylarda da insanların öldürüldüğü ve komünistlerin tutuklandığına dikkat çekilerek, “Malta Komünist Partisi, Avrupa Birliği’nin Tayland’daki olaylarda olduğu gibi bu sorunda da açık bir konum almamasını tekrar esefle karşılar. Tunus Komünist Partisi’nin yeni hükümet kurma görüşmelerine katılması ve daha önce yapıldığı gibi bunun dışında tutulmaması gerektiğine inanıyoruz. Hükümetteki değişim, işçi sınıfının ve Tunus halknını çıkasrına olmalıdır. Burjuvazinin, devrimci süreci engelleme girişiminde olduğu gerçeğini üzüntüyle karşılıyoruz” ifadeleri kullanıldı.


Çeşitli kaynaklardan derlenerek çevrilmiştir.

Tunus’ta Devlet Başkanı Ben Ali’nin ülkeden kaçmasının ardından kurulmaya çalışılan birlik hükümetinde Ben Ali’nin partisi Anayasal Demokratik Birlik’in de (RCD) yer almasının planlanması Tunus İşçilerin Komünist Partisi’nden (PCOT) tepki görüyor. PCOT tarafından yapılan açıklamada, yeni süreçte yapılması gerekenler sıralandı. Lübnan Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) tarafından yapılan yazılı açıklamalarda da Tunus’ta mücadelenin devam ettiği vurgulanarak, dayanışma duyguları iletildi.

PCOT açıklamasında, Ben Ali diktatörlüğünün ülkedeki protestoları bastırmak için her türlü yöntemi kullandığı, ancak bunda başarısız olduğu belirtilerek, “Aksine bu yöntemler, kapsamını genişletem protestoları ateşledi ve göstericilerin toplumsal taleplerini özgürlük ve iktidar isteyen politik taleplere dönüştürdü” ifadeleri kullanıldı. Ayaklanmanın 20. gününde Ben Ali tarafından verilen “bir daha aday olmama” sözüne kimsenin inanmadığının ve protestoların devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada, protestocuların, “İş haktır, hırsızlar çetesi”, “Rüşvet çetesi, elini ülkeden çek”, “İş, özgürlük, onur”, “Kahrolsun hırsızlar partisi, kahrolsun halka zulmedenler” gibi sloganlar kullandığına dikkat çekildi. PCOT açıklamasında, Tunus’un halkın demokratik taleplerini ve çıkarlarını temsil eden yeni bir demokratik hükümete ihtiyacı olduğu dile getirilirken, bu türden bir sistemin mevcut sistemden doğamayacağı belirtildi. Açıklama, “Halk meclisinin görevi, kurumları ve kanunlarıyla demokratik cumhuriyet temellerine dayanan yeni anayasa taslağını hazırlamaktır. Kitlesel protestolar hâlâ devam ediyor. Kimse protestoların ne kadar devam edeceğini ya da gidişatını öngöremez. Tunus, halkın ayaklanması ve özgürlük, haklar ve onurlarını yeniden kazanma istekleriyle şekillenen yeni bir tarihsel sürece girmiş durumda” ifadeleriyle devam ederken bu durumun, muhalefetin, özellikle de muhalefetin en radikal kanadının sorumluluklarını arttırdığı dile getirildi. PCOT’nin ulusal meclis oluşturulması çağrısının yinelendiği açıklamada partinin talepleri şu şekilde sıralandı:

- Diktatörlüğün halka karşı baskı seferberliğine derhal son verilmesi.
- Tüm mahkumların serbest bırakılması.
- Baskı, talan ve cinayetlerden sorumlu herkesin tutuklanması ve soruşturulması.
- Yurttaş özgürlükleri, ifade, örgütlenme ve toplama özgürlüğü üzerindeki her türlü sınırlamanın kaldırılması. İşsizlik ve yoksulluğu azaltacak acil ekonomik tedbirlerin benimsenmesi. Gelir güvencesi, sağlık hizmeti ve sendikaların tanınması.

Bu arada Tunus’taki ayaklanmaya uluslararası destek de devam ediyor. Lübnan Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi (Marksist-Leninst) tarafından yapılan yazılı açıklamalarla dayanışma duguları ifade edildi. Lübnan Komünist Partisi tarafından yapılan açıklamada, Tunus’ta yaşananlar “Tunus halkının tarihsel bir zaferi” olarak nitelendirilirken, “yoksulların intifadası” selamlandı. Açıklamada, Ben Ali’nin ülkeden kaçtığı 14 Ocak tarihinin sadece Tunus için değil, Cezayir, Mısır, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Kuveyt için de yeni halk hareketinin başlangıç noktası olduğu vurgulanarak, “Solu ve demokrasi güçlerini, demokrasi, toplumsal gelişim ve eşitlik temelleri üzerinde yükselecek yeni rejimin kurulması yolunun takipçisi olmaya davet diyoruz” denildi.

Yunanistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) açıklamasında ise, gerici rejimin 17 Aralık günü başlayan protestolara yönelik yanıtının baskıyı şiddetlendirmek ve 70 kişiyi öldürmek, çok sayıda komünist ve solcuyu tutuklamak olduğu belirtildi. Tüm bunlara rağmen halkın tepkisinin devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, Başbakan Mohammed Ghannouchi’nin akıl karıştırmak ve direnişi yavaşlatmak için seçime gidileceğini belirttiği vurgulanarak, “Ancak kitleler ve gençler, yönetimin ayaklanmayı bastırmak için orduyu ve tankları sokağa çıkarmasına rağmen direnmekte ısrar ediyor. Yunanistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist), Tunus’un savaşan halkıyla dayanışmasını ifade eder ve Yunanistan’ın sol güçlerini Tunus halkının mücadelesini birlikte desteklemeye çağırır, tüm politik tutukluların serbest kalmasını talep eder” denildi.


http://democracyandclasstruggle.blogspot.com/2011/01/tunisie-hamma-hammami-rcd-degage.html
http://democracyandclasstruggle.blogspot.com/2011/01/historic-victory-of-people-of-tunisia.html
http://democracyandclasstruggle.blogspot.com/2011/01/solidarity-with-tunisian-revolt-by.html
adreslerinde yayımlanan açıklamalardan yararlanılmıştır.

ABD-Fransa: Tunus'tan elinizi çekin!

17 Ocak 2011 Pazartesi


ABD merkezli Barış ve Demokrasi İçin Mücadele örgütü, yaptığı yazılı açıklama ile Arap ülkelerindeki diktatörlüklere ABD tarafından verilen desteğe dikkat çekerek, Tunus ayaklanmasının IMF ve Dünya Bankası politikalarının sonucu olduğunu belirtti. Örgüt, ABD'nin Tunus ayaklanamsı konusundaki "tarafsızlığı"nın gerçeği yansıtmadığı vurgusu yaptı:


"Tunus'taki demokratik devrimi destekliyoruz.

Tunus halkına, baskıcı ve çürümüş rejime karşı mücadelelerinde dayanışmamızı beyan ediyoruz.

İşsiz gençler, öğrenciler, sendikacılar, avukatlar ve muhalefet partilerinin tümü, şehirlerde ve kırlarda sokağa indiler ve bir Arap ülkesinde ilk kez diktatörü devirdiler.

Tunus'ta her zaman yüzeysel bir demokrasi vardı. İktidar partisi 1989'da parlamentodaki bütün sandalyeleri ve 1994, 1999 ve 2004 seçimlerinde doğrudan seçilen bütün sandalyeleri kazandı. Devlet Başkanı Zine El Abidine Ben Ali, bir önceki otokrat Habib Bourguiba'yı tahtından indirdiği 1987'den beri görevde. Ben Ali, ömür boyu başkanlığı ortadan kaldırdı, ancak sonrasında 1989 ve 1994'te rakipsiz olarak seçime girdi, 1999'da yüzde 99.44, 2004 seçimlerinde yüzde 94.5 ve üç rakibinin olduğu 2009 seçimlerinde ise yüzde 89.6 oy aldı.

ABD hükümetinin yıllık insan hakları raporu, Tunus'taki durumu şöyle özetliyor:

Yurttaşların hükümetlerini değiştirme haklarına dair belirgin sınırlamalar var. Ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri, güvenlik güçlerinin tutuklulara, hükümlülere ve keyfi biçimde gözaltına alınanlara işkence yaptığını ve fiziksel tacizde bulunduğunu belirtiyor. Güvenlik güçleri dokunulmazlıkla hareket ediyor ve üst düzey yetkililer tarafından onaylanıyor. Uzun tutukluluk süresi ve kimseyle görüştürülmemeye dair bilgiler de mevcut. Hükümetin, ifade ve basın özgürlüğüne ciddi anlamda kısıtlamalar uygulamış ve Ekim 2009 seçimleri ilişkileri daha da kötüleştirmişti. Hükümet, açık eleştiriye hoşgörüsüz kalmaya devam etti ve eleştirinin önüne geçmek için tehdidi, ceza soruşturmalarını, hukuk sistemini, keyfi gözaltıları, ikamet kısıtlamalarını ve seyahat kontrollerini kullandığına dair yaygın bilgiler mevcut.

Tunus, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından hazırlanan 2009 Dünya Basın Özgürlüğü raporunda, 173 ülke arasında bir önceki yıl sahip olduğu 143. sıradan 154. sıraya geriledi. OpenNet Girişimi, Tunus hükümetinin ABD üretimi yazılımı kullanarak siyasi ve toplumsal internet sitelerini yaygın olarak filtrelediğini ortaya çıkardı.

Devlet başkanı ve beyin takımının çürümüşlüğü dillere düşmüştü. Bir Wikileaks belgesine göre ABD büyükelçisi bir Tunuslunun ülkenin artık polis devleti olmadığına, mafya tarafından yönetilen bir devlet olduğuna yas tuttuğunu ifade ediyordu. ABD büyükelçisinin gizli belgedeki yorumu şöyleydi: Nakit, hizmet, toprak, mülk ya da evet, senin yatın olsun, Ben Ali ailesinin buna göz diktiği söyleniyor ve anlatılanlara bakılırsa istediğini elde ediyor.

Politik olarak "içeriden" olanlar lüks içinde yaşarken, hayat ülkedeki büyük çoğunluk için zor. 2005 yılında, üniversite mezunu gençlerin yüzde 46'sı mezuniyetlerinden 18 ay sonra iş sahibi olamıyordu; yüksek lisans mezunlarının ve yüksek teknik bölüm mezunlarının yaklaşık yüzde 50'si işsizdi. Ve IMF ve Dünya Bankası baskısına karşılık olarak hükümet gıda ve akaryakıt desteklerini azalttı veya sona erdirdi, işi olanları da ezdi.

Tunus'un baskı şöhretine rağmen, Washington'ın ülkeyle uzun bir geçmişe dayanan iyi ilişkileri var. İki ülkenin ortak askeri tatbikatlara dair faal bir programı mevcut. Tunus, ABD'den doğrudan askeri yardım alan beş ülkeden (diğerleri İsrail, Mısır, Ürdün ve Kolombiya) biri. Nitekim son olarak Aralık 2010'da, Ben Ali'ye karşı ayaklanma inşa aşamasındayken, ABD kongresi Ben Ali diktatörlüğüne 12 milyon dolar güvenlik desteği sağlanması yetkisi verdi.

11 Ocak tarihinde ülkede gösteriler şiddetle devam ederken ve rejim bunu ölümcül baskıyla yanıtlarken ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ABD'nin taraf olmadığını açıkladı. Ve Fransa Dışişleri Bakanı, Fransız polisinin "durumu kanuni yaptırım teknikleriyle yatıştırma"da Tunus polisine yardım edebileceği önerisinde bulundu. Beyaz Saray ancak Ben Ali ülkeden kaçtıktan sonra, 14 Ocak'ta barışçıl gösterilere karşı uygulanan şiddeti kınadı. O zamana kadar Tunus hükümetine verilen destek, teröre karşı ortak ve İsrail'in Filistinlilere yönelik eziyetine karşı Arap görüş birliğine katılmayan ılımlı ses olması vesilesiyle meşrulaştırılıyordu.

Rejimin iki ana destekçisi olan Washington ve Paris'i ellerini Tunus'un üzerinden çekmeye ve Tunus halkının bütün demokratik haklarını ve sosyal adaleti sağlayacak toplumu inşa etmesine izin vermeye çağırıyoruz. Tunus güvenlik güçlerinin bütün baskı yöntemlerini sonlandırmasını istiyoruz ve askerin yönetime el koymasına karşı çıkıyoruz. Tunus halkının, tüm siyasi partilerin katılacağı özgür ve adil seçimler yoluyla sivil hükümeti kurma hakkının önünde hiçbir engel olmamalı. Buna ek olarak IMF/Dünya Bankası'nı Tunus'ta gıda ve akaryatkıt desteklerinin düşürülmesine dair baskısını sona erdirmeye çağırıyoruz. Bu tür politikalar ABD tarafından her zamanki gibi reform olarak tanımlanıyor, ancak bunlar sadece Tunus halkının ızdırabını derinleştiriyor.

Diktatörünü devrilmesini Tunus'ta kökten değişime neden olup olmayacağını göreceğiz. Ancak Orta Doğu'daki ABD destekli otokratlar şüphesiz ki endişelenmeli. Bu, her yerde gerçek demokrasiyi arayan insanlara ilham verebilir, Mısır'dan Ürdün'e, Suudi Arabistan'a, ABD'ye kadar."


http://www.cpdweb.org/tunisia.shtml adresinde yayımlanan açıklamadan çevrilmiştir.

Ben Ali, Suudi kralına sığındı

15 Ocak 2011 Cumartesi


Tunus'ta halk ayaklanması karşısında daha fazla direnemeyerek dün ülkeden kaçan Devlet Başkanı Zine el Abidine Ben Ali, Akdeniz üzerinde karmaşık bir yolculuk gerçekleştirdi. Uçağı önce Libya’nın güneyine giden Ben Ali’nin bir sonraki durağı Paris oldu. Paris’ten kalktıktan sonra İtalya’da yakıt ikmali yapan Ben Ali’nin uçağı son olarak Suudi Arabistan’ın cidde kentine indi. Suudi kralı Abdullah’ın misafiri olarak ülkeye giden Ben Ali’ye, daha önce de 1979 yılında ülkesinden kaçan Uganda diktatörü Idi Amin’e sığınma hakkı tanıyan kral tarafından aynı hakkın tanınması bekleniyor.

Suudi Arabistan’ın resmi haber ajansı Suudi Press Agency’de yayınlanan bir açıklamada Suudi krallığının Devlet Başkanı Ben Ali ve ailesini “iyi karşıladığı” belirtildi. Haberdeki “Devlet Başkanı” vurgusu dikkat çekerken, “teknik olarak” bu durumun doğru olduğunu, Ben Ali’nin ülkeden kaçmasına rağmen şu ana kadar istifa etmediğini hatırlatmak gerekiyor.

Bu durumda Tunus’ta bundan sonra ne olacağına dair tahmin yürütmek için ülkenin anayasasına bakmak gerekiyor. Ben Ali 1987 yılında başbakan olduktan bir süre sonra anayasaya dayanarak o zamanki Devlet Başkanı Bourguiba’nın ülkeyi yönetmek için yeterince sağlıklı olmadığını açıklamış ve kendisi başkanlık koltuğuna oturmuştu. Tunus anayasasında bu durumla ilişkili iki farklı hüküm yer alıyor: Bunlardan 56. madde, yani birincisi devlet başkanının “kalıcı engel”ine dair. 57. madde ise “devlet başkanının ölümü, istifası ya da tamamen ehliyetsizliği”ne dair.

Ben Ali’nin kaçışı, görünüşe göre “kalıcı engel” maddesi ile ilgili ve Başbakan Mohammed Ghannouchi’nin, Ben Ali’nin dönüp dönmeyeceği ile ilgili suskunluğunun nedeni de bu. Ghannouchi, yasal olarak Ben Ali’nin görevlerini üstlenmiş olsa da bu konuda iki şerh mevcut: Ghannouchi, parlamentoyu feshedemez ve devlet başkanının “engeli” sona erene dek mevcut hükümet kalmak zorunda.

Ben Ali, ilginç biçmde ülkeyi terk etmeden önce Ghannouchi hariç bütün hükümeti feshetti. Bu durumda Gahnnouchi’ye muhalefet üyelerinin de yer alabileceği bir “ulusal birlik” hükümeti kurma şansı veriyor.

Ben Ali, alternatif yolu seçer, yani hemen istifa ederse meclis başkanı otomatik olarak devlet başkanı olacak. Bu yol, 45 ila 60 gün içerisinde yeni devlet başkanlığı seçminin yapılmasını da gerektiriyor. Ancak örgütlenmek için az bir zamanı kalacak olan muhalefet, muhtemlen bu durumun gerçekleşmesini istemeyecektir.

Başbakan Ghannouchi de ülkede pek sevilen isimlerden değil. 1999 yılından bu yana görevde olan Ghannouchi, Ben Ali’nin uzun süreli yandaşlarından biri olarak görülüyor. Tunuslu protestocuların onu da devirmeyi istediği konuşuluyor, fakat bunun gerçekleşmesi halinde anayasal konum daha da belirsiz hale gelecek.

Görünürde ideal bir çözüm olmasa da, anayasal sürecin göz önünde bulundurulması halinde Ghannouchi’nin kuracağı geniş tabanlı ve kısa erimli bir hükümetin kötünün iyisi olabileceği düşünülüyor. Ben Ali kısa süre içinde istifaya razı olursa bu durum Ghannouchi’nin koltuktaki yerini sağlamlaştırmasının önüne geçecek ve Nisan-Mayıs ayları civarında seçim imkanı tanıyacak. Ben Ali’nin istifası halinde, anayasaya uygun davranılırsa Ghannouchi’nin devlet başkanlığı rolü de sona erecek.

Diğer yandan, Ben Ali’nin görev süresinin sonu olan Ekim 2014’e kadar istifa etmeyip Suudi Arabistan’da yaşayacağına dair bir kabus senaryosu da var. Bu durum Ghannouchi’ye neredeyse dört yıllık zaman diliminde konumunu pekiştirmesi fırsatını verecek ve Ben Ali’nin kafasında da böyle bir düşünce olabilir.

Ben Ali’yi misafir olarak ağırlamak, Kral Abdulah’a Tunus siyasetini perde arkasından yönlendirme imkanı da tanıyacaktır. Kral Abdullah mesela Ben Ali’nin istifa etmesini ülkesinde kalmasının şartı olarak sunabilir ya da Ben Ali’yi “sürgündeki devlet başkanı” olarak koruyup onurlandırabilir.

http://www.al-bab.com/blog/2011/blog1101b.htm#ben_ali_is_still_president adresinde yayımlanan metinden yararlanılmıştır.


Tunus’ta halk ayaklanması devam ederken Fransa Maoist Komünist Partisi tarafından yapılan yazılı açıklama ile Mağrip halkları ile dayanışma çağrısı yapıldı. Açıklamada, bölgedeki iktidarların daha önce ulusal kurtuluş mücadelesine öncülük etmiş olsa da, kurtuluş mücadeleleri sonrasında sömürgeciler ile işbirliği içinde oldukları vurgulandı:

“Bağımsızlık mücadelelerle, ulusal kurtuluş savaşlarıyla kazanıldığından bu yana bürokratik ve diktatoryal rejimlerin faşist doğası Mağrip'te başarılı olmakta.

Ulusal kurtuluş için kahramanca mücadeleler nasıl oldu da Mağrip halkına karşı faşist diktatörlüğe dönüştü?

Lenin’in, Komünist Enternasyonal’in ikinci kongresindeki sözlerini anımsamak iyi olacak:

“Sömürge ülkelerinin burjuvaları ile sömürgecilerin burjuvaları arasında bir uzlaşma sağlandı; öyle ki çok sık ve muhtemelen çoğu durumda ezilen ülkelerin burjuvazileri ulusal hareketi desteklerken aynı zamanda emperyalist burjuvazi ile mutabakat içindedir; bir başka deyişle devrimci hareketlere karşı onunla birlikte mücadele eder.”

“Komünistler olarak biz, temsilcileri, biz köylülüğün ve ezilen geniş kitlelerin devrimci ruhunu eğitirken ve örgütlerken bize itiraz etmeyecek olan sömürge ülkelerindeki böylesi hareketlerin gerçekten de devrimcileşeceği kurtuluş hareketlerini desteklemeliyiz. Bu koşullar karşılanmaz ise, komünistler burjuvazinin reformuna karşı savaşmalıdır.”

Fransa, Cezayir’i 1830’da sömürgeleştirdi. Tunus, Fransa’nın mandası halini aldı. 1912 yılında sırada Fas vardı. Halkın mücadelesi durmadı (Rif Savaşı, Tunus’taki ayaklanmalar, ulusal kurtuluş savaşı), tüm bu hareketlere ulusal burjuvazi öncülük etti.

Bağımsızlıktan sonra hareketlerin liderleri, Tunus’ta Bourguiba, Fas’ta II. Hasan, Cezayir’de ordu kendi burjuva diktatörlüklerini yürürlüğe koydu.Bu, Fransız barış anlaşmalarının pazarlık sözleşmeleri, kendilerine çıkarlarının büyük bölümünü muhafaza imkanı tanıyan emperyalistler tarafından desteklendi. Muhaliflere ve özellikle de komünistlere göz açtırılmadı. Tunus’ta Bourgubia siyasi muhaliflerini öldürttü, Komünist Parti’yi ve Tunus Genel Emek Sendikası’nı (UGTT) bir müddet yasakladı.

Cezayir’de servet hakim klik tarafından kendine ayrıldı. Fas’ta II. Hasan’ın demir diktatörlüğü muhaliflerini tasfiye etti ve onlara eziyet etti, özellikle de Ilal El Aman Maoist hareketine.

Yoksulluk durmadan arttı, buna üç Magreb ülkesinde muhaliflere, emekçilere, sendikacılara, öğrencilere, ilerici avukatlara, komünistlere, özellikle de Tunus’taki Tunus İşçileri Komünist Partisi’ne (PCOT) ve Fas’taki Maoistlere yönelik vahşi baskılama eşlik etti.

Bugün yüksek fiyatlara, işsizliğe, kötü barınma koşullarına, faşist baskıya, emperyalist sistemin ve kapitalizmin “bekçi köpeği” liderlerine karşı halk ayaklanmaları daha güçlenmiş, Tunus ve Cezayir’de alabildiğine yaygın hale gelmiş durumda. Bu, iktidara gelen ulusal burjuvazinin bağlı olduğu emperyalist sistemde, kapitalist sistemde kendi çıkarlarını savunduğunu gösteriyor.

Burjuvazinin bir kanadının yerine (laik olsun ya da olmasın) bir diğerini koyamayız, çünkü bu hiçbir zaman sömürü ve baskı düzenini sorgulamayacak.

Bu sorunu sadece düzeni sonlandırmaya yönelik savaş çözebilir.

Arabulucular bu kavgada ayak bağıdır. Yalnızca proletarya önderliği Halkın Birleşik Cephesi’ne (şehir ve kır emekçilerini, öğrencileri kapsayan) öncülük etmesi, savunmayı örgütlemesi zafere götürebilir, bir başka deyişle burjuvaziyi alaşağı edebilir.

Yaşasın Tunus, Cezayir ve Fas halklarının sermayenin diktatörlüğüne karşı mücadelesi!

Yaşasın emperyalizme karşı halk savaşı!”



Tunus’ta cezaevinde bulunan muhalif rap şarkıcısı El Général’in direnişe adadığı şarkı:





http://democracyandclasstruggle.blogspot.com/2011/01/down-with-with-guard-dogs-of.html adresinde yayımlanan açıklamadan çevrilmiştir.

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi