Content feed Comments Feed

Yunanistan Eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis, Project Syndicate için Yunanistan’da meydana gelen orman yangını felaketine ilişkin bir yazı kaleme aldı. Varoufakis yazısında, AB tarafından Yunanistan’a dayatılan kemer sıkma politikalarının yaşanan felaket üzerindeki etkisine işaret ederek, bu politikalara karşı AB vatandaşlarının birleşik mücadelesinin gerekliliğine vurgu yaptı.


Geçen Pazartesi Attica’nın başına devasa bir facia geldi. İlk işaretini, kuşluk vaktinde kızımı Avustralya’ya yolcu etmek üzere bulunduğum Atina Havaalanı’nda gördüm. Güçlü bir ağaç yanığı kokusu, güneşin çağrısıyla, ancak kalın, göğe yükselmiş bir dumanın neden olabileceği beyazımsı sahte tutulma benzeri bir gündüz karanlığının sardığı gökyüzüne bakmama sebep oldu.

Akşamın ilk saatleriyle birlikte haberler ardı ardına gelmeye başladı. Birçok arkadaşımızın ve bazı akrabalarımızın Doğu Attica’daki evleri yok olmuştu. Orman yangını, zincirini koparmış, Atina dışındaki Mati köyü ve Rafina kasabasını biçmiş ve bölge sakinlerini denize doğru kaçmaya zorlamıştı.

Kayıpları, siyasi hareketimiz DİEM25’ten aktivistlerin kötü durumundan bahsedilmesiyle öğrendim. Alevler, Mati’deki evlerini sokaklarındaki diğer tüm evlerle birlikte yok etmiş; ancak en azından canlarını kurtarmışlardı. Güçbela. Karşı komşuları ölmüştü; ertesi sabah cesetleri, yürek burkan bir bir araya gelmenin ortasında 3 yaşındaki kızları ile birlikte birbirine sarılmış halde bulunmuştu.

Ve kara haberler akmaya devam etti. Evleri paramparça olan bir arkadaşım ve kocası kayıplar. Evi deniz kenarındaki bir uçurumun üstünde olan kuzenim, aşağıdaki kayalık sulara 70 metreden atlamak zorunda kaldı; neyse ki balıkçılar tarafından kurtarıldı. Ancak aynı sahilin çok yakınına gelen 26 başka insan, suya ulaşamadan duman ve alevlere yenik düşmüş. Belirsiz sayıda kayıp insanın yanı sıra ölü sayısı 81’e ulaşmış durumda. Kelimeler kifayetsiz.

Bu neden oldu? Kuru bir kış, sıcaklığı 39 derece olduğu ve rüzgârın 130 kilometreyle estiği bir günde yangın felaketini ateşleyecek biçimde büyük miktarda kuru orman ve çalı yarattı. Ancak bunun üstüne, Kara Pazartesi’mizdeki hava, kontrol edilemeyen yangını ölümcül bir cehenneme çevirmek için Yunanistan devleti ve toplumunun kronik başarısızlıklarıyla işbirliği yaptı.

Savaş sonrası Yunanistan ekonomik modeli, herhangi bir yerde ve her yerde (koyak ve çam ormanlarını da içeren) anarşik ve plansız bir gayrimenkul imarına dayandı. Bu bizi, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi, yaz aylarında ölümcül orman yangınlarına ve kış aylarında ani su baskınlarına karşı savunmasız (daha geçen kış, eski bir dere yatağına inşa edilen evlerinde 20 insan öldü) bıraktı.

Bu kolektif başarısızlık, Yunan devletinin daimi hazırlıksızlığıyla yardım gördü ve kızıştırıldı: örneğin, kış ve ilkbaharda tarla ve ormanlarda biriken çıraları temizlemekteki ya da bölge sakinleri için acil kaçış rotaları oluşturmak ve bunları kalıcılaştırmaktaki başarısızlığı. Ayrıca, deniz kıyısındaki yazlıklar çevresindeki sahilin, plajın özelleştirilmesi amacıyla yasadışı biçimde çitle çevrilmesi gibi, oligarşinin alışılagelmiş suçları da var. Konuştuğum görgü tanıkları, birçok kişinin, zenginlerin kendileriyle denizin arasına koyduğu tel örgülerle mücadele ederken öldüğünü ya da ağır yaralandığını söylediler.

Ve son ama çok önemli olarak, burada insanlığın kolektif sorumluluğu var. Bu facia, hızlı iklim değişikliğinin, bizim insani zaaflarımızı cezalandıran doğal fenomeni hızla dolduruyor olmamızdan başka hiçbir şeyi göstermez.

Çoğu zaman olduğu gibi, orman yangını Yunanistan’ı kasıp kavurduğunda hükümet kundaklamayı ima etti. Bu kalleşliği göz ardı edemesem de ikna olmuş değilim. Yunan hükümetleri geleneksel olarak rantçıları, kundakçıları, teröristleri ve hatta yabancı ajanları suçlamayı kullanışlı bulmuştur. Haberlere egemen olan bu kışkırtıcı iddialarla yetkililer, kendi hazırlıksızlıklarını ve uygun yasaları ile güvenlik düzenlemelerini benimseme ve uygulama konusundaki başarısızlıklarını kabullenmekten kaçınmışlardır.

Kemer sıkma ve Yunanistan’ın devam eden “Büyük Buhran”ı müdahalenin etkisizliğinde ne rol oynadı? İtfaiye teşkilatları, yurttaş koruma daireleri, ambulans hizmetleri ve hastanelerde son derece personel eksikliği var. İtfaiyeci ve yangın söndürme uçağı sayısını üç katına çıkardığımızda yangınları durdurulamayacak olsa da, kamu hizmetleri, toplulukları ve maneviyatının on yıl boyunca azaltılmasının cefasını çeken bir ülkenin iklim değişikliği ile daha beter hale gelen bir felakete kendini iyi hazırlaması güçlükle beklenebilirdi.

Gazeteciler bana, Avrupa Birliği’nin yardım edip etmediğini soruyor. Gerçek şu ki, biz Avrupa Birliği’ne girip drahmiyi Euro ile değiştirmeden önce ve bunun sonrasında da yıkıcı yangınlar yaşadık. AB, alevler ile mücadelemizde hiç rol oynamadı, görevi de değil, ayrıca yangınlardan ya da Yunan toplumunun 70 yıl boyunca doğal çevreyi kötüye kullanmasından sorumlu da tutulamaz. Ancak Yunanistan’ın resmi kreditörlerinden oluşan Troyka’nın –Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu- son 10 yıl boyunca Yunan devletini böylesi durumlarda ihtiyaç duyduğu kaynak ve imkânlardan etkin bir şekilde mahrum ettiği tartışma götürmez.

(Aynı gazeteci soruyor) Öyleyse bu, Atina için başkaldırma ve Yunanistan’ın bekasına zarar veren kemer sıkma ve harcama kesintilerinin sona ermesini talep etme zamanı değil mi? Tabii ki! Her an, Yunanistan’da daimi bir insani kriz yaratan saçma kemer sıkma politikaları ve insan düşmanı toplumsal politikaları şeklindeki deli gömleği üzerinden Troyka’ya karşı koymak için doğru zamandır.

On yıl boyunca, tüm sel ve orman yangınlarında kaybettiklerimizden çok daha fazla insanı, AB müessesesinin neden olduğu trajedide kaybettik. 2011 yılından beri 20 binden fazla insan intihar ederken, AB’nin Yunanistan’a zorla kabul ettirdiği ekonomik kriz nedeniyle çalışma yaşındaki on Yunan vatandaşından biri göç etti.

Yangın kurbanlarımız için Brüksel’de timsah gözyaşları akıtılacağını ve Yunanistan hükümetinden de benzer ikiyüzlü duruşu bekliyorum. Ancak Yunanistan’a eziyet eden örgütlü insan düşmanlığında, tek bir günde neredeyse 100 insanın ölmesi nedeniyle bir tersine dönüş beklemiyorum. Avrupa genelindeki ilericiler örgütlenmedikçe, yerel sorumluluğunu kabul etmedikçe ve AB düzeyinde baskı uygulamak için bir araya gelmedikçe hiçbir şey değişmeyecek; Yunanistan’ın Altın Şafak’ı, İtalya’nın Lega’sı, Almanya’nın Hıristiyan Sosyal Birlik ve Almanya İçin Alternatif’i, Sebastian Kurz’un Avusturya hükümeti ve Polonyalı-Macar bağnaz irtibat noktası gibi gururla insan düşmanı olan politik güçlerin daha fazla güçlenmesinden başka. Bu bağlamda, Yunanistan orman yangınları, Avrupalılar olarak bizlerin kolektif sorumluluğunun trajik bir hatırlatmasıdır.


https://www.project-syndicate.org/commentary/factors-behind-deadly-greek-fires-by-yanis-varoufakis-2018-07 adresinde yayımlanan söyleşiden çevrilmiştir.

Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Gerçeğin Günlüğü'nü, Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi