TUDEH (İran Kitlelerinin Partisi), İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında ölmesinin ardından yazılı bir açıklama yaparak, Reisi’nin ülkedeki muhaliflere yönelik işlenen suçların ve komünistlere yönelik katliamların önemli aktörlerinden biri olduğunu vurguladı ve rejimin mevcut durumdan endişe duyduğunu belirtti.
İbrahim Reisi, İran İslam Cumhuriyeti'nin suçlu bir temsilcisiydi
ve son kırk yıl boyunca İran’daki özgürlük savaşçılarının öldürülmesinde kilit
rol oynamış bir temsilciydi. 24 Ağustos 1987 tarihinde İslami hükümet tarafından
cezaevlerine gönderilen ve aralarında Hüseyin Ali Niri ve savcı Murtaza
İşrakî'nin de bulunduğu “Ölüm Komitesi” ile görüşme yapan Hüseyin Ali Muntazeri’nin
(Reisi’ye ‘cellat’ lakabını veren kişidir; ç.n.) yaptığı bu görüşmeye ilişkin
Ağustos 2015'te ortaya çıkan konuşma, Evin hapishanesindeki dönemin Enformasyon
Bakanlığı temsilcisi Mustafa Purmuhammedi (sonradan Adalet Bakanı olan; ç.n.),
dönemin savcı yardımcısı İbrahim Reisi ve İslam Cumhuriyeti yöneticilerinin
aşağılık ve insanlık dışı doğasını ifşa etti. Muntazeri, toplantıda, siyasi
tutukluların idamını İslam Cumhuriyeti'nde ‘o zamana kadar işlenen en büyük suç’
olarak nitelendirmiş ve bu toplantıda hazır bulunan ve aralarında bu komitenin
üyelerinden biri olan İbrahim Reisi’nin de bulunduğu ‘İdam Komitesi’ne hitaben
şunları söylemiştir: ‘Bana göre bu, devrimin başlangıcından bu yana İslam
Cumhuriyeti’nde işlenen en büyük suçtur ve tarihte bizi mahkûm edecekler... ve
gelecekte sizi tarihin suçluları arasına yazacaklar.’
1987'deki katliam sırasında, farklı fikir ve görüşlere sahip
ve farklı siyasi gruplardan binlerce siyasi mahkûm, Humeyni’nin ve İbrahim Reisi
gibi suçluların emriyle ölüm mangalarına teslim edildi. Ülkemizin modern
tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu katliam sırasında İran’ın kitle partisi,
İran’ın anti-otoriter hareketinin en önde gelen liderlerini, ülkenin önde gelen
yazar ve çevirmenlerini, işçi ve emekçi hareketinin aktivist ve kadrolarını,
yurtsever subaylarını, öğrenci ve kadın hareketinin aktivist ve figürlerini
kaybetti.
İbrahim Reisi, İslam Cumhuriyeti'nin suçlu ve azgın ‘yargı’ aygıtına
başkanlık ettikten sonra rejim kaynaklarına göre bile kaba bir seçim şovunun
ardından, tüm ülkede seçilme yeterliliğine sahip kişilerin %52'sinden
fazlasının (Tahran'da %74’ünün) seçimlere katılmaması ve sandıklara 4 milyondan
fazla geçersiz oy atılmasına karşın Ali Hamaney'in emri ve Devrim Muhafızları
ile rejimin güvenlik organlarının doğrudan ve kapsamlı müdahalesiyle rejimin
cumhurbaşkanı olarak atandı. İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanlığı dönemi, işçi ve
emekçi protestolarının yoğunlaştığı, ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ hareketi de dâhil
olmak üzere İslam Cumhuriyeti hükümetine karşı yaygın halk mücadelelerinin
yaşandığı, barışçıl halk protestolarının kanlı bir şekilde bastırılmasının yanı
sıra muhaliflerin ve özgürlük savaşçılarının yaygın bir şekilde idam edildiği
bir dönemdir. Ve aynı zamanda ekonomik krizin, eşi benzeri görülmemiş
enflasyonun, on milyonlarca İranlının yoksulluk sınırının altına
sürüklenmesinin, artan işsizliğin ve İran toplumunda yoksulluk ile zenginlik
arasındaki vadinin derinleştiği ve kapsamının genişlediği dönemdi.
İslam Cumhuriyeti hükümetinin ve bu hükümetin başı olarak İbrahim
Reisi’nin politikaları, ülkemiz insanlarının yaşamlarında çok daha zor bir
durum yaratmıştır. Cumhurbaşkanı’nın hükümeti, kendisinden önceki hükümetler
gibi, verdiği sözlerin aksine, ülke ekonomisinin gerileme eğilimini
değiştiremedi ve ülkenin çalışkan emekçilerinin iş ve yaşam koşullarını
iyileştiremedi, çünkü bu hükümet de daha öncekilerin neoliberal modele dayalı
otuz yıllık makro-ekonomik programlarını sürdürdü.
İslam Konseyi ve Uzmanlar Meclisi seçimlerinin boykot
edilmesi, rejimin resmi istatistiklerine göre bile halkın %60’ından fazlasının
katılmadığı ve buna rağmen seçimlere katılanlar tarafından milyonlarca geçersiz
oy kullanıldığı eşi görülmemiş ölçekte bir boykottu. Bazı şehirlerde geçersiz
oyların sayısı seçilenlerin oylarından bile fazlaydı. Bu, Ali Hamaney ve onun
suçlu başkanının halkımız nezdindeki “popülarite” seviyesinin son sınanmasıydı.
Rejimin başlıca unsurlarından biri olan ve İslam Cumhuriyeti
içindeki bazı güçlü çevreler tarafından Ali Hamaney’in yerine geçirilmeye
hazırlanan İbrahim Reisi ‘Cellat’ın ölümü, rejimin ülkedeki son derece kritik
durumu kontrol etme planlarına bir darbedir. Ali Hamaney'in dün gece ‘bir grup
asker ailesi’ ile bir araya geldiği yönündeki sözleri ‘İran halkı endişe
etmesin, ülke yönetiminde herhangi bir aksama olmayacak’ sözleri, rejim
liderlerinin mevcut çok kritik durumdan duyduğu endişeyi göstermektedir.
Ülkemizin insanları ve bu gericilik ve zorbalığın, rejimin paralı
askerlerinin korkunç suçlarından kurtulanların ailelerinin, İbrahim Reisi’nin
ölümüyle ilgili tek üzüntüleri, çok uzak olmayan bir gelecekte tarihi
yargılanma şansının ortadan kalkmış olmasıdır.
Partimizin son aylarda işaret ettiği üzere, bugün toplumun
çoğunluğu ile iktidardaki diktatörlük arasındaki derin ve geniş uçurum
onarılamaz. Toplumun büyük kesimi, özellikle de işçi sınıfı ve diğer emekçi
kesimler, siyasi ve sosyal alanda köklü değişiklikler yapılmasını ve bu
otoriter rejimden kurtulmayı istemektedir. İslam Cumhuriyeti çürümektedir ve
hayatta kalması için krizler ve zor kararlarla karşı karşıyadır. Ülkenin tüm
ulusal ve özgürlükçü güçleri, ortak ve birleşik mücadelesini yoğunlaştırarak,
diktatörlük yönetimine son vermenin ve ulusal ve demokratik bir hükümet
kurmanın yolunu açmalıdır.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü
Gerçeğin Günlüğü’nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya, Twitter üzerinden takip etmek için buraya, blogun Telegram kanalını takip etmek için ise bu bağlantıya tıklayınız.
0 Responses to TUDEH: İbrahim Reisi ‘Cellat’ın ölümü, rejimin ülkedeki kritik durumu kontrol etme planlarına bir darbedir