Üçüncü Bölüm
1895-1900: Paris ve Almanya’ya Seyahatler, Bir Derginin
Yaratılması
Yüzyılın başında Vladimir’e seyahat etme izni verilir. Paris’te
Marx’ın damadı Lafargue ile karşılaşır. Ardından İsviçre ve Berlin’e seyahat
eder. Ocak 1900’de sürgünü sona erer ama Almanya’ya geri döner.
1895 yılındayız. Vladimir’e nihayet seyahat izni verilir.
İsviçre’ye gider ve orada Plehanov’la tanışır. Bu aristokrasi evladı, Rusya’da
Marksizmi yaymadan önce Engels’le tanışmıştır. Lenin onu okumuş ve hayranlık
duymuştur. Birlikte Marksist bir dergi çıkarmayı düşünürler. Sonra Lenin Paris’e
gider. Burada Marx’ın damadı Lafargue ile tanışır ve İsviçre’deki bir tedavinin
ardından Berlin’e gider. Tabii ki kitap
okumaktadır. Kaldığı yer mutlaka bir kütüphanenin yanında olmalıdır. Eylül
ayında ülkesine döner, Marksist okumaları bavulunun sahte tabanına
gizlenmiştir.
Rusya’da ufak işçi sınıfı sesini yükseltmeye başlamıştır.
Vladimir, henüz kurulan İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’nin
bürolarına katılır. Çok geçmeden bir dergi kurma zamanı gelir, ancak polis bu
emellere son verir: Birliğin militanları hapse atılır. Vladimir hapishanede
görünmez mürekkeple -sütle- yazar, hücresine bakar, egzersiz yapar ve bir
sonraki yazı projesine yoğunlaşır. Ocak 1897’nin sonunda 3 yıl sürgüne mahkûm
edilir. Yön: Doğu Sibirya. Bir oda kiralar, nehirde yıkanır, balık tutar ve
tutkuyla avlanır. Ailesi maddi ihtiyaçlarını karşılamaya devam eder; kısa süre
sonra bir köpek ona eşlik eder. Nadezhda Krupskaya, annesiyle birlikte ona
katılır. Soylu olmayan genç Marksist, onunla 1894’te Saint Petersburg’da bir
konferans sırasında tanışmıştır. O da Birlik’e katılmıştı. Çift, 1897 yazında
bir kilisede evlenir. Lenin’in Anıları adlı kitabında şöyle yazacaktır:
“Vladimir İlyiç, işçilerin yaşamı ve koşullarına dair bir resim oluşturmasına,
devrimci propaganda konusunda onlara yaklaşabileceği bir yol bulmasına yardımcı
olabilecek her küçük ayrıntıyla ilgileniyordu.”
Birlikte birkaç İngilizce sosyalist metnin çevirisi için
uğraştılar ve Lenin makalelerini çoğalttı. Takma bir adla iki kitap yayımladı.
Ancak sürgün ona azap verir: güçsüzlüğünün acı bir şekilde farkındadır.
Özellikle de Marksist dünya huzursuzken. Felsefenin Sefaleti’nin Almanca
çevirmeni, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin önde gelen teorisyeni ve Engels’in
vasiyetini yerine getiren Eduard Bernstein, 1896’da “Sosyalizmin Sorunları”
başlıklı üç makale, üç yıl sonra da Evrimci Sosyalizm kitabını yayımlar. Ne
diyordu? Özetle şunu: Marx yanlış yoldaydı; kapitalizm kendi iç çelişkilerinin
ağırlığı altında çökmeyecektir; orta sınıflar artık ihmal edilmemelidir; devlet,
genel oy hakkı yoluyla mücadelenin odağı haline gelebilir. Özetle: şiddetli
devrim yerine reform. Elbette bir ayaklanma. Rosa Luxemburg, ünlü “Reform mu
Devrim mi?” kitabına dönüşecek makalelerinde yanıt vermekten çekinmez.
Bernstein yanılıyor. Daha da kötüsü, bu saf oportünizmdir (“revizyonizm” olarak
adlandırılır). “Ama şimdi Bernstein’ın kitabında yüzünü gösterdiğine göre,
insan hayretle haykırmaktan kendini alamıyor: “Ne? Tüm söyleyeceğin bu mu?
Orijinal bir düşüncenin gölgesi bile yok! Marksizm tarafından onlarca yıl önce
çürütülmemiş, ezilmemiş, toz haline getirilmemiş tek bir fikir bile yok!”
Vladimir defalarca kitabın kendisine gönderilmesini talep
eder. Kitabı eşiyle birlikte okuduktan sonra da küçümsediğini gizlemez. Bir
kedi onlarla yaşamaya başlar ve Vladimir’in ailesi, mektuplarında günlük
yaşamına dair hiçbir şey anlatmadığından yakınır. Ama o, bu tür bir ruhtan
yoksundur. Önemli olan işidir. Daha sonra Gorki, Lenin için “Basit
alışkanlıkları olan, içki ve sigaraya yabancı bir adamdı, sabahtan akşama kadar
zor ve karmaşık işiyle meşguldü ve kendi ihtiyaçlarını göremese de
yoldaşlarının iyiliğini gözetirdi” diyecektir. Nihayet 19 Ocak 1900 gelir:
sürgün sona ermiştir. Çift, 500 kiloluk kitaplarını toplar ve Pskov’a yerleşir.
Polis, onu buna zorlar. Ancak Rusya içinden hiçbir şey yapılamayacağından
emindir. En ufak bir kıpırtıda tekrar içeri dalacaktır.
Yeni ortaya çıkan protesto hareketini birleştirmek için bir
gazeteye ihtiyacı vardır, ancak gazete basılır basılmaz sansürlenecektir.
Ayrılma zamanı: yetkililere bir dilekçe verir. Böylesine önemli bir adamdan
kurtulma fikri hoşlarına gider ve kabul ederler. Temmuz ayında Almanya’ya gider
ve orada Plehanov ile bu birlik için çalışma umuduyla buluşur.
Bu bir aldatmacadır. Hem de acı bir aldatmaca. Plehanov;
şüpheci, sinirli, hoşgörüsüz ve otoriterdir. Hepsinin ötesinde, antisemitizme
kayar. Vladimir’in hiçbir zaman bu kadar saygı duyduğu bir adam olmamıştı;
ayrılırken hiç bu kadar yaralanmamıştı. Militan Troçkist Tony Cliff, Building
the Party, Lenin 1893-1914 (Cilt 1) adlı kitabında, “Bu olay ona, kendi başına
bir lider olmak için ilk kez kaslarını esnettiğini gösteriyor. Gelecekteki
ittifaklarının ve kavgalarının kişisel ve siyasi yönlerini asla birbirine
karıştırmamayı öğretti -doğasının duygusal yönünü disipline etmeyi öğrendi”
diye yazıyor. Yüzyıl sona ermektedir ve Vladimir, Almanya’da Iskra’nın
(Kıvılcım) ilk sayısına son rötuşları yapmaktadır. Sloganı mı? “Bir kıvılcımdan
bir ateş alevlenecektir.”
https://www.versobooks.com/en-gb/blogs/news/the-novel-of-lenin-chapter-three adresinde yayımlanan ve Fransızca orijinalinden Patrick Lyons tarafından çevrilen metinden Türkçeye çevrilmiştir.
Bir önceki bölüm olan "Kardeşin Ölümü, Marksist Çevreler, II. Nicholas Tahta Çıkıyor (1885-1893)"u okumak için buraya tıklayınız.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü
0 Responses to Lenin Romanı-Üçüncü Bölüm: Paris ve Almanya’ya Seyahatler, Bir Derginin Yaratılması (1895-1900)