Content feed Comments Feed

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Pazar günü meydana gelen helikopter kazasında ölmesinin ardından yazılı bir açıklama yapan İran Komünist Partisi, Reisi’nin geçmişten bugüne komünistler başta olmak üzere muhaliflere yönelik atılan adımlarda aldığı önemli rollere dikkat çekti ve “Reisi, sabıka kaydıyla kapitalist İslami hükümet sisteminin bir parçasını temsil ediyordu” ifadelerini kullandı.


İbrahim Reisi'nin ölümü İran halkının çoğunluğunda aktif ve sessiz bir sevinç yarattı. İbrahim Reisi ve beraberindekileri taşıyan helikopterin “sert iniş” yaptığı haberi yayımlandığı andan itibaren, Hamaney, Hatemi, Ruhani vb. onun sağlığı için dua etmeye başlarken, İran’ın yaslı halkı onun ölümü için dakikaları sayıyordu. Onun emriyle kör olan gözler bile bugün sevinç gözyaşları döktü. Celladın ölümünden kaynaklanan bu sevinç dalgası, İslami hükümet ile İran’ın acı çeken işçileri ve halkı arasındaki ilişkinin uzlaşmazlık sınırına ulaştığını bir kez daha gösterdi.

İbrahim Reisi’nin adı ve yüzü, her şeyden önce, ölüm komitesinin bir üyesi ve siyasi tutukluların öldürülmesinin uygulayıcısı olarak, 20. yüzyılın sonlarında dünyanın bu köşesinde insanlığa karşı işlenen suçların bir hatırlatıcısıdır. Humeyni, Hamaney ve Rafsancani'nin tavsiyesiyle, savaş ve ekonomik sefalet nedeniyle hayatlarını kaybeden, izleri ve belgeleri İslami rejim yetkililerinin açgözlülüğünün canlı bir kanıtı olan insanları terörize etmek amacıyla insanlık karşıtı bir suç işledi. O dönemde Humeyni’nin emriyle, daha sonra ölüm komitesi olarak bilinen ve İbrahim Reisi'nin de üyelerinden biri olduğu özel bir komite oluşturuldu ve siyasi tutukluların öldürülmesi projesinin yürütülmesinden sorumlu tutuldu. O günlerde İbrahim Reisi ve komitenin diğer üyeleri, farklı siyasi görüşlere sahip binlerce mahkûmu ölüm mangasına teslim ederek isimsiz toplu mezarlara gömdüler. İbrahim Reisi, bu insanlık suçunu işlemeden önce de Meşhed'de ve daha sonra Süleyman Camii, Karaj, Tahran ve Hamedan'da savcılık görevlerinde siyasi muhaliflerin, özellikle de sol güçlerin bastırılmasında aktif rol oynamıştır. Daha sonra Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi başkanı, yargı başkanı ve ardından İslam Devleti başkanı oldu.

İbrahim Reisi, yargının başı olarak, cinayetleri meşrulaştırmak ve Kasım 1998’deki ülke çapındaki ayaklanmanın savaşçılarına karşı acımasız cezalar vermek, işçi hareketi ve diğer ilerici sosyal hareketlerin aktivistlerini tutuklamak ve siyasi mahkûmları idam etmek için hiçbir suçtan kaçınmadı. İslami rejimin tamamlanmamış başkanlığı sırasında 600’den fazla protestocuyu öldürdü, gözleri kör etti, kız okullarına kimyasal saldırılar düzenledi ve mahkûmlara yönelik art arda infaz dalgaları başlattı. İşçilere saldırması ve İran’ın özgür kadınlarına karşı ülke çapında bir savaş ilan etmesi, suçlarla dolu sicilini daha da utanç verici hale getirdi. İbrahim Reisi, İslami hükümetin eğitimli isimlerinden biri olarak, insanlığın bilinen değerlerini çiğnemekten, kadın düşmanlığından ve insan haklarını aşağılamadan, cehalet ve batıl inançları yaymaktan, insanların en temel siyasi, bireysel ve sosyal haklarını ellerinden almaktan, İslam bayrağını yükseltmek için vekâlet savaşları başlatmaktan vb. geri kalmadı. İşte bu nedenle İran’ın özgürlükçü ve eşitlikçi halkı, özellikle de kurbanların aileleri, İbrahim Reisi’nin insanlığa karşı suç işlemekten dolayı halka açık bir mahkemede ve kitlelerin önünde yargılanmasını ve yaptıklarından dolayı cezalandırılmasını sabırsızlıkla talep etti.

O, devrim sırasında, petrol endüstrisi işçileri petrol ihracat vanasını kapatıp siyasi ve sınıfsal talepleriyle öne çıktıklarında, kraliyet rejiminin karşı-devriminin kitlelerin ayaklanmasını Jaleha Caddesi'nde kan dökerek bastıramayacağı anlaşıldığında. İran kapitalist sınıfı ile Amerika ve diğer emperyalist kapitalist güçlerin İran'ın kapitalist sistemini kurtarmak için öne sürdüğü Humeyni liderliğindeki İslam devriminin ayaklarından biriydi. Yavaş yavaş, o günlerde İran burjuvazisi, kapitalist sistemi devrimden korumak için bağımsızlık bayrağını Humeyni’nin eline verdi ve Guadeloupe Konferansı'nda toplanan emperyalist güçler, İslami hareketi sürdürmek için hazır ve nazır olan orduyu ve baskı aygıtlarını teslim etti. Devrimi bastırma ve kanını akıtma görevini ona bıraktı. Reisi, bu eğilimlerin bir ürünüydü ve sabıka kaydıyla kapitalist İslami hükümet sisteminin bir parçasını temsil ediyordu.

Hamaney ve Devrim Muhafızları liderliği, beş günlük yas ilan ederek, Reisi ve arkadaşlarının ölümünü İslami rejimin dağınık saflarını birleştirmek ve kitleleri sindirmek için bir fırsata dönüştürmek üzere tehdit ve gözdağı vermek istemektedir. Kapitalist hükümetlerin ikiyüzlü liderleri, Reisi’nin insan hakları karşıtı sicilini saklıyor ve birbiri ardına İslami hükümete sempati mesajları gönderiyorlar. Reisi'nin ölümüyle birlikte, yukarıdan değişim ve dönüşümü ve İslam Cumhuriyeti rejiminin yumuşak bir şekilde devrilmesini stratejilerinin dayanaklarından biri haline getiren burjuva muhalefetinin bazı kesimleri, İbrahim Reisi yerine neden Hamaney’in ölmediğinden yakınarak, “siyasi süreçlerde onun ölümünün etkili olacağını” ve İslami rejimi devirme stratejilerinin yeni bir aşamaya gireceğini dile getiriyorlar. Ancak komünist işçiler, Hamaney’in ölümünü ve yukarıdan değişiklikleri bekleme ve umut etme eğilimlerine karşı mücadele ediyorlar ve İran’ın işçi kitlelerinin ve özgürlük seven halkının İran’ın renkli burjuva muhalefetinin yolunu izlemesine izin vermeyecekler.

Komünist işçiler, İslami hükümetin can damarının işçi sınıfının elinde olduğunu bilirler. Tıpkı devrim sırasında petrol işçilerinin petrol musluğunu kapatarak kraliyet diktatörlüğünün devrilmesine neden olması gibi, mevcut durumda da sadece petrol, gaz ve petrokimya endüstrileri, çelik endüstrileri, otomobil fabrikaları, demir eritme, elektrik endüstrileri, madenler, demiryolları vb. gibi endüstriyel ve kilit üretim merkezlerinde işçi grevleriyle, işçilerin ve emeklilerin acil taleplerinin derhal yerine getirilmesini, tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, idam cezasına son verilmesini ve kadınlara yönelik baskılara derhal son verilmesini talep ederek, İslami hükümetin boğazı sıkılabilir ve baskı aygıtı durdurulabilir. Komünist işçiler, kestirme yol olmadığını biliyor. Kilit üretim merkezlerindeki işçilerin ülke çapındaki grevleri, toplumdaki tüm önde gelen sosyal hareketleri ve protestoları harekete geçirebilir. İşçi grevlerinin belkemiğini oluşturduğu kitlesel siyasi grevler, silahlı kuvvetler ve Devrim Muhafızları saflarının birliğini parçalayabilir, bu saflardaki çatlağı derinleştirebilir ve onları bastırma gücünü zayıflatabilir ve ayaklanmayı örgütleme ve İslam Cumhuriyeti rejiminin devrimci bir şekilde devrilmesinin zeminini sağlayabilir.

Yaşasın özgürlük, eşitlik ve işçilerin yönetimi!


Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Gerçeğin Günlüğü’nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya, Twitter üzerinden takip etmek için burayablogun Telegram kanalını takip etmek için ise bu bağlantıya tıklayınız. 

0 Responses to İran Komünist Partisi’nden, Reisi’nin ardından açıklama

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi