Tunus, nesiller sonra ilk gerçekten özgür seçimlerini gerçekleştirdi. John Rees ile birlikte “Halkın Talebi: Arap Devrimlerinin Kısa Bir Tarihçesi” kitabının iki yazarından biri olan Joseph Daher, Tunus’un yeni politik görünümümü analiz etti ve ülkeyi neyin beklediğini sorguladı. Daher, seçimleri kazanan Raşid Gannuşi önderliğindeki Nahda’nın AKP ile benzerliklerine ve emperyalist ülkelere olan bağlılığına dikkat çekiyor:
Tunus, Ocak ayında Arap devrimlerinin başlamasından bu yana bölgedeki ilk seçimi gerçekleştirdi. Bu, ülkede 1956’dan bu yana sonucun önceden belirlenmediği ilk özgür seçim. Bu seçimin galibi yüzde 40 oy alan İslamcı Nahda partisi olurken, onu toplamda yüzde 30 oy alan merkez sol partiler Cumhuriyet İçin Kongre Partisi (CPR) ve Ettakatol izledi.
Nahda, ticari ve ekonomik ortakları ile yatırımcılara yakın zamanda istikrar ve Tunus’ta yatırım için iyi koşullar beklentileri olduğu güvencesini verirken, Ettakatol ve CPR ile koalisyon oluşturmayı düşünüyor.
Nahda, buna rağmen yakın zamanda, bazı Batılı ülkelerin, özellikle de Fransa’nın, kendisini Batı’ya ve Batı’nın çıkarlarına düşman olan köktenci bir parti olarak tanımlayan eleştirilerinin hedefi oldu. Tunus halkının kendi kaderini tayin hakkı, Nahda’yı sözüm ona aşırıcı şeklinde tanımlamaları gerçeklikten çok uzak olan ve son ana kadar Ben Ali diktatörlüğünü destekleyen bazı Batılı güçler tarafından eleştirilmekte. Nahda, Batı emperyalizmine ve kapitalist sisteme kesinlikle düşman değil.
Tunuslular, 33 bölgede toplam 217 kurucu meclis üyesini seçmek üzere kitlesel biçimde –seçmenlerin yaklaşık yüzde 90’ı- sandığa gitti. 1400’den fazla liste oluşturulmuştu. Her bir liste, ülkenin gençlerine daha fazla temsil imkânı vermek adına 30 yaşın altında bir aday içermek zorundaydı. Her listedeki isimlerin kadın ve erkek alternatifini sunması zorunluydu.
Bu seçimler, anayasa düzenleme sürecinde bir geçici başkan ve geçici hükümet belirlemenin yanı sıra, yeni anayasayı düzenlemekten sorumlu bir topluluk oluşturdu. Seçimlerde, 80’den fazla siyasi partiyi temsilen 11 binden fazla aday yarıştı. Birkaç bin aday da seçimlere bağımsız olarak katıldı.
Bu seçimler etrafındaki büyük beklentilere karşın sol partilerin birçoğu, ikinci geçici hükümeti deviren kitlesel halk hareketinin sonucu olan Kurucu Meclis’in, gelecek anayasada ve ülkenin manzarasında asgari değişimleri uygulayacak liberal, İslamcı ve merkez-solda yer alan başlıca partiler tarafından çalındığına inanıyor. Ancak Tunuslular, toplumlarında asgari değişimden çok daha fazlası için mücadele verdi.
Başlıca politik eğilimler
Bu seçimde, birtakım eğilimler öne çıktı. Seçimi kazanan Nahda, kampanyanın başından beri favoriydi. Türkiye’de iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) örneğinin takipçisi olacaklarını defalarca vurguladılar. Nahda, AKP gibi kapitalist sistemi destekliyor, Tunus’un borcuna ve mevcut ekonomik sisteme karşı çıkmıyor. Parti lideri Raşid Gannuşi, son beş ay boyunca şu anda daha yüksek maaş istemenin karşı devrimci bir talep olduğunu tekrar tekrar belirtirken, niyetlerini, uluslararası finans kuruluşlarıyla ve ABD ile çeşitli anlaşmalara riayet edileceği şeklinde açıkladılar.
Nahda, aynı zamanda Batılı güçlere ve son birkaç ayda ABD ve İngiltere ile ilerleyen görüşmelere ve ilişkilere de hasım değil. Tanınmış Siyonist senatörlerle ve meclis üyeleriyle (McCain, Lieberman, Ackerman vb.) ABD’de toplantılar düzenlediler. Nahda’nın bir temsilcisi, ABD temsilcisi ile gerçekleştirdiği toplantıda, İsrail’deki dini partileri, dini ve demokratik partilere örnek olarak gösterdi. Wikileaks belgelerine göre, partinin en önemli isimleri ve sözcülerinin bazıları, Ben Ali devrilmeden önce, onun adına birkaç yıldır Amerikalılar ile bizzat “diyalog”da bulunuyordu.
Parti; kendisini kampanya süresince düzenli olarak finanse eden Suudi Arabistan ve Katar gibi karşı devrimci ülkelerle çok iyi ilişkilere sahip. Bu durum partiye, başkent Tunus’un şehir merkezindeki parıldayan çok katlı binadan yoksun faaliyet sürdürürken, düzlemini hazırlamak için profesyonelce hazırlanmış karton kapaklı kitaplar verme, basın toplantılarında simültane çeviri için kablosuz kulaklıklar dağıtma, mitinglerdeki kalabalıklara ücretsiz olarak pet şişe sular verme, oyları toplamak için bazı bölgelerdeki seçmenlerinin Ramazan sofralarının ve düğünlerinin parasını ödeme şeklinde, çıkarcı ilişkilere dayanan bir ağ kurma olanağı sağladı.
Nahda’nın kadın haklarına yönelik tutumu da belirsiz. Partinin başı örtülü olmayan adayı Souad Abdel-Rahim’i öne çıkarırken, kadınların kazanım ve haklarını koruyacaklarını vurgularken, bununla birlikte erkekler ile kadınlar arasındaki ayrımı alenen savunan Selefi yazarların kitabını da destekledi.
İkinci eğilim, Ettakatol, Cumhuriyet İçin Kongre Partisi (CPR), İlerici Demokrat Parti (PDP) gibi farklı güçlere bölünmüş olan merkez sol. Bu siyasi partiler, yabancı yatırımı arttırmak için kuralları gevşetmeye hazırken, genel olarak asgari ücrette artışı destekliyorlar. Bunlar aynı zamanda uluslararası ve Avrupalı finans kuruluşları ile anlaşmaları bozmayı istemiyorlar ve Tunus’un borcunun meşruiyetini reddetme niyetleri yok.
Tunus İşçileri Komünist Partisi (PCOT) öncülüğündeki anti-kapitalist solun muhtelif bileşenleri ve radikal 14 Ocak Cephesi’nden geriye kalanlar, bu seçimlerde beceri gösteremediler. Bu eğilim, anti-kapitalist solun çeşitli eğilimlerini birleştirmedeki başarısızlığı ile karakterize edilmiştir. Aynı zamanda, sosyo-ekonomik ve politik sorunlar etrafındaki başlıca tartışmaları şekillendirmeyi de becerememiştir. Tunus’taki gerçek karşıtlık, devrimi devam ettirmeyi ve toplumda gerçek değişimi elde etmeyi isteyen halkla, küçük değişikliklerle statükonun korunması taraftarı olanlar arasındayken, tartışma, çoğu kez bunun yerine laiklik ve din arasındaki karşıtlık etrafında şekillenmiştir.
PCOT öncülüğündeki anti-kapitalist sol, eski rejimin baskı araçlarının kalıntılarının tasfiyesini savunurken, başlıca talepleri de borçların, Avrupa Birliği ve diğer finans kuruluşlarıyla yapılan anlaşmaların iptaliydi. Aynı zamanda bölgeler arasında bir eşit gelişim planını ve doğrudan demokrasiyi, ulaşım, sağlık ve iletişim alanlarında ücretsiz hizmeti ve “kültürel istisna” denilen insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda imzalanmış uluslararası sözleşmelerin uygulamasının ortadan kaldırılmasını destekliyorlar.
Pek büyük oranda oy almayan son eğilim, liberaller tarafından temsil ediliyordu. Bunlar, yeni politik çehrelerin yanı sıra, Ben Ali’nin eski partisi Demokratik Anayasal Birlik Partisi’nin (CDR) eski üyelerini de barındırıyor.
Özgür Yurtsever Birlik (FPU) bu liberallerin bir örneği. Birlik, geçmişte siyasete pek fazla bulaşmaksızın uzun yıllar yurtdışında yaşamış olan bir grup Tunuslu işadamı tarafından oluşturuldu. FPU, tanıtıma diğer tüm partilerden fazla para harcadı. Parti, piyasa ekonomisine dayanan bir bölgesel kalkınma modelini ve daha çok özel yatırımı kapsayan büyük projeleri savunan düzlemde ilerliyor. Parti kurucularından biri olan Imed Belkacem, defalarca kez FPU’nun, eski iktidar partisi olan CDR’nin dağılması ile boşalan merkez-sağ boşluğu doldurduğunu söyledi.
Devam eden toplumsal seferberlik
Bununla birlikte toplumsal durum, Ben Ali’nin devrilmesinden şimdiye kadar geçen dönemde, muhtelif geçici hükümetlerin artan toplumsal ve ekonomik problemleri çözmeye çalışacakları sözünü vermelerine karşın kötüleşti. Kayıtdışı çalışma ve karaborsa sürekli büyürken işsizlik de arttı. İşsizlik yardımları sadece birkaç hafta verildi ve işten çıkarmalar artıyor. Fiyatlar artmaya devam ederken tahıl, meyve ve sebze üretimi şiddetli biçimde düştü.
Toplumsal seferberlik sürmekte. Diplomalı İşsizler Birliği (UGU) ve diğer devrimci sol partiler, seferberliğin tam ortasında. UGU, Kasım ayının başında, 500 civarında üniversite mezunu ve işsizin katıldığı bir ulusal miting örgütledi. Başlıca talepleri, toplumsal ve ekonomik özgürlük etrafındaydı.
Ağustos ortasında solcular, sendikacılar, hukukçular ve UDC tarafından desteklenen ve bunlar tarafından öncülük edilen seferberlik zirveye ulaşarak başkent Tunus’ta on binden fazla göstericiyi topladı. Eski rejimin bazı temsilcilerinin, yargıçların ve mevcut başbakanın suç ortaklığı ile serbest bırakılmasını protesto ediyorlardı. Gösteri polis tarafından bastırıldı ve bir gösterici vurularak öldürüldü.
Sendika bürokrasisi, hükümetle ortaklaşa biçimde, yaptı –liberal siyasi partilerin ve İslamcı Nahda’nın desteğiyle- protestocuların öfkesini emme çabasıyla, şehrin kenar mahallelerindeki tecrit edilmiş alanlarda yeni bir gösteri çağrısı. 1000’den az gösterici topladılar. Tunus’un başka yerlerinde, Sfax, Sousse, Monastir vb. yerlerde protestolasr UGTT (Tunus İşçileri Genel Sendikası) merkezleri önünde devam etti.
Seçimden bir gün önce polis, ayaklanma sırasında güvenlik güçleri tarafından vurulan ve hükümetin kendisine temel tıbbi hizmet konusunda yardım etmesini talep eden genç bir adam tarafından Kasbah’da, hükümet konağının yakınında gerçekleştirilen oturma eylemine aman vermedi. Oturma eylemine ilaveten, yedi genç adam da seçimlerden bir hafta önce, geçici hükümetin kendilerinin temel sağlık ihtiyaçlarını gözetme konusundaki ihmalini protesto etmek amacıyla açlık grevine başladı.
On adam daha onlara katılmak üzere Kasserine ve Thala’dan başkent Tunus’a geldi, fakat hükümet, yaralıların ücretsiz tedavi için hastaneye yatırılmalarını reddetmeye devam ediyor. Hepsi, Ben Ali devrilmeden hemen önceki günlerde barışçıl protestolar gerçekleştirirken güvenlik güçleri tarafından vurulmuştu.
Belli başlı çeşitli partilerin söylemi; demokrasi, özgürlük, adalet, iyi yönetim ve hukukun üstünlüğüne yönelik retorik sadakati yineliyor, ancak bunu, geçtiğimiz yılın sonunda devrimlerine başlamalarından bu yana Tunus halkına taleplerini karşılayacak ve yerine getirecek hiçbir somut öneride bulunmadan yapıyor.
Bu belli başlı siyasi partiler, mevcut hükümete ve eski rejimin kalıntılarına meydan okumamaktalar. Bazı siyasi partiler (İşçi Birliği gibi) hâlâ yasaklıyken baskı devam ediyor. Mevcut hükümet, emperyalist Batı’yla ortak çalışırken ve onların politik ve ekonomik desteklerini isterken (Ekim’de Tunus Başbakanı M. Béji Caïd Essebsi öncülüğünde ABD’ye yapılan ziyarette görüldüğü üzere), geçmiş Ben Ali diktatörlüğü tarafından uluslararası alacaklılara yaratılan yasadışı borçları ödemeye de kendini adamış durumda. Bu hükümet, Üçüncü Arap Bloggerları Buluşması için Tunus’a gelecek 12 Filistinliden 11’ine vize vermeyi de reddetti.
Yeni Kurucu Meclis’teki siyasi partilerin çoğu, devrimin sosyal ve ekonomik yönlerini yok sayıyor. Tunus halkının, tüm haklarını elde etmek ve demokratik, sosyal ve anti-emperyalist Tunus’u görmek için süregiden devrimci süreçlerine devam etmeleri gerekiyor.
http://www.counterfire.org/index.php/articles/51/15065 adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü Kolektifi/Erkan Çınar
Gerçeğin Günlüğü'nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız
0 Responses to Tunus’un geleceği ne olacak?