Dünyaca ünlü dilbilimci ve siyasi muhalif, emekli MIT Profesörü Noam Chomsky, pazartesi gecesi New York’taki Barnard Koleji’nde, İsrail ve Hamas tarihi tutuklu değişimini tamamlamadan hemen saatler önce, İsrail-Filistin çatışması hakkında konuştu. “İsrailli asker Gilad Şalit’in çok daha önce serbest bırakılmış olması gerektiğini düşünüyorum. Ama hikayenin bütününde eksik bir şeyler var. Yani, Filistinli kadınların hiç resmi yok ve tartışmasız ki, aslında şunun hikayesinde hiçbir tartışma bulunmuyor- peki ya serbest bırakılan Filistinli mahkumlar? Onlar nereden çıktı? diye soruyor Chomsky. “Bununla ilgili söylenecek çok şey var. Mesela, serbest bırakılanlar arasında –en azından Times’da okumadım- ABD, Avrupa Birliği ve İsrail’in, Arap dünyasının özgür bir seçimle gelmiş tek meclisini yok etme kararıyla 2007’de İsrail tarafından kaçırılıp tutsak edilen seçilmiş Filistinli yetkililerin olup olmadığını bilmiyoruz. Chomsky aynı zamanda, Yemen’de son Amerikan suikastine kurban giden ABD doğumlu rahip Enver el-Awlaki hakkında konuşuyor. Sayıca fazla olmayan hemen hemen tüm eleştirmenler, eylemi Awlaki’nin bir Amerikan vatandaşı olması gerçeğinden dolayı eleştirdi ya da böyle niteledi.” diyor Chomsky. “Yani, yolda yürürken üzerine bastığımız karıncalara davrandığımız gibi kasten öldürülen ya da sivil kayıplardan olan meçhul ölülerin aksine, o bir insandı. Diğerleriyse Amerikan vatandaşı değiller, haliyle insan değiller ve bu nedenden ötürü rahatlıkla öldürülebilirler. (kısa transkript)
AMY GOODMAN: 5 yıldır Gazze’de esir olan İsrailli asker Gilad Şalit bugün, 477 Filistinli tutsak karşılığında eve döndü. 550 askerin daha iki ay içinde salıverilmesi planlanıyor. Filistinli tutsaklardan kırkı, Suriye, Katar, Türkiye ve Ürdün’e sınırdışı edilecekler. Gilad Şalit ilk röportajında, bütün Filistinli tutsakların özgürleşmesine dair desteğini dile getirdi. Filistinliler bugün Gazze’de çok büyük kutlamalar yaparken, Filistinli tutsaklara destek grupları, daha 4 binden fazla Filistinlinin hapis kaldığını vurguladı.
Dünyaca ünlü dilbilimci ve siyasi muhalif Mit Profesörü Noam Chomsky’e dönüyoruz şimdi. Pazartesi gecesi New York’taki Barnard Koleji’nde, İsrail ve Hamas tarihi tutuklu değişimini tamamlamadan hemen saatler önce, İsrail-Filistin çatışması ve bir uçtan diğer uca Orta Doğu hakkında konuştu.
NOAM CHOMSKY: Bir hafta kadar önce, New York Times; “Batı, Din Adamı’nın Ölümünü Kutluyor” diye manşet attı. Rahip, bir insansız hava aracı tarafından öldürülen Awlaki’ydi. Sadece bir ölüm değildi, -aslında uluslar arası terörizmde yeni rekorlar kıran Obama’nın suikast kampanyasının attığı yeni bir adımdı- suikastti. Eh, Batı’da herkesin bunu kutladığı doğru değildir. Bazı eleştirmenler vardı. Sayıca fazla olmayan hemen hemen tüm eleştirmenler, eylemi Awlaki’nin bir Amerikan vatandaşı olması gerçeğinden dolayı eleştirdi ya da böyle niteledi.” diyor Chomsky. “Yani, yolda yürürken üzerine bastığımız karıncalara davrandığımız gibi kasten öldürülen ya da sivil kayıplardan olan meçhul ölülerin aksine, o bir insandı. Diğerleriyse Amerikan vatandaşı değiller, haliyle insan değiller ve bu nedenden ötürü rahatlıkla öldürülebilirler.
İyi hafızası olanlar hatırlayabilirler; eskiden, Anglo-Amerikan hukukunun masumiyet karinesi denilen ve mahkemede suçu kanıtlanana dek herkesin masum olduğu bir kavram vardı. Artık tarihin derinliklerine gömülü ve tekrar onu gündeme getirmenin bile bir anlamı yok, ama bir zamanlar vardı. Bazı eleştirmenler, “hiçbir insan – insan vurgusu- hukuki süreç olmaksızın yaşam, özgürlük ve mülkiyetten yoksun bırakılamaz” diyen Anayasanın Beşinci Maddesi’nden bahsediyor. Eh, tabii ki, bunun hiçbir zaman insanlara uygulanması amaçlanmadı ve sonuç itibariyle “insan olmayanlara” da uygulanması amaçlanmadı.
Ve “insan olmayanlar” birçok kategoriye bölünüyor. Öncelikle, elde bulunan ya da kısa sürede fethedilmesi umulan bölgelerdeki yerli nüfus var. Bu onlar için geçerli değildi. Ve tabii ki, Anayasa’nın beşte üç insan –yani insan olmayan- ilan ettiklerine de uygulanmadı. Bu ikinci kategori –teorik olarak, bu konuda beşinci Anayasa değişikliği aynı üsluba sahip 14. değişiklik insan kategorisine dahil edildi, ancak bu sefer, bir insanın özgürleşmiş köleleri tutsak etmesine yönelikti. Artık bu teoride kaldı. Pratikte, nerdeyse gerçekleşti. Yaklaşık on yıl sonra, -gerçekte İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanan- siyahların yaşamlarının bölücü suç olarak sayılmasıyla aslında köleliği yeniden gündeme getiren -belki kölelikten bile daha kötü bir şey- beşte-üç insan kategorisi, “insan olmayan” kategorisine döndü. Ve şimdi, 30 yıl aradan sonra, ciddi bir ahlaki ve sosyal çöküşün ardından yeniden tesis ediliyor.
Eh, 14. değişiklik derhal sorunlu olarak tanındı. İnsan kavramı hem fazla dardı hem de fazla genişti ve mahkemeler bu hataların üstesinden gelmek için işe koyuldu. İnsan kavramı, yasal kurguları dahil etmek için genişletildi, onaylandı-yaratıldı ve şirket olarak adlandırılan devlet tarafından desteklendi. Ayrıca delili olmayan yabancıları hariç tutmak adına yıllarca daraltıldı. Bu günümüze, şirketlerin kişilerden ibaret olmadığını, aslında et ve kemikten oluşanların ötesinde, hakları olan insanlardan, yani bir tür süper insanlardan oluştuğunu açıkça gösteren son Yüksek Mahkeme davalarına kadar uzanır. Yanlış etiketlenmiş serbest ticaret anlaşmaları, onlara hayret verici haklar tanır. Ve tabi ki, mahkeme daha fazlasını da ekledi.
Ancak önemli olan gereksinim, insan olmayanlar kategorisine, Orta Amerika ve Meksika’da yarattığımız korkulardan kaçanları dahil etmeyi ve onları, birey olmayanları, yani insan olmayanları buraya getirmeye çalışmayı sağlama almaktır. Ve tabi ki, bu terör kavramı herhangi bir yabancıyı, özellikle terör ile suçlananları içerir ki, 1981’de Ronald Reagan’ın daireye gelip, bugünkü süslü terminolojisiyle TKS olarak adlandırılan, terörle küresel savaşı bildirdiğinden beri, kavramsal olarak oldukça ilginç bir değişime uğramıştır. Bu ifadenin, hiçbir farkındalık yaratmaksızın günümüzde nasıl kullanıldığına dair bir yorum, bir not belirtmek haricinde bu konuya girmeyeceğim.
O halde, örneğin Ömer Kadir. O 15 yaşında bir çocuk, bir Kanadalı. Şimdi -çok ağır bir suç ile itham edilmişti- şöyle ki, Afganistan’daki köyünü, ABD’li işgalcilerden müdafaa etmeye çalışıyordu. Belli ki, bu ağır bir suç, tehlikeli bir terörist, bu yüzden ilk olarak Bagram’daki gizli cezaevine gönderildi, sonra sekiz yıl boyunca Guantanamo’da kaldı. Sekiz yılın ardından, bazı ithamlara yönelik suçunu itiraf etti. Bunun ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer isterseniz, Wikipedia’dan ya da diğer kaynaklardan birkaç ayrıntı toplayabilirsiniz. Böylece suçunu kabul etti ve sekiz yıla daha mahkum oldu. Suçunu itiraf etmeseydi, otuz yıla daha mahkûm olabilirdi, olurdu da. Sonuçta, Amerikalı saldırganlardan köyünüzü korumak ağır bir suç. O Kanadalı, bu yüzden Kanada, onu ülkesine iade ettirebilirdi. Fakat tipik bir cesaret ile reddettiler. Efendiyi gücendirmek istemedikleri anlaşılır. Eh, saldırıya karşı direnme suçu yeni bir terörizm kategorisi değildir. Aranızda, Gestapo tarafından kullanılan ve bizim devraldığımız “teröre karşı terör” sloganını hatırlayacak kadar yaşlı olanlar vardır. Bunların hiçbiri ilgi çekmez, çünkü bütün bu kurbanlar, insan olmayan kategorisine aittir.
Peki, konumuza dönecek olursak, insan olmayan kavramı bu gecenin ana başlığı. İsrailli Yahudiler, insanlardır. Filistinlilerse insan olmayanlardır. Ve birçoğu sürekli belli açıklamaların izini sürer. O halde, yanımda getirmeyi unutmadıysam, işte size New York Times’dan bir parça. Baş sayfa haberi, 12 Ekim Çarşamba, ana hikâye şu: “Hamas’la anlaşmak, 2006’dan beri tutsak olan İsrailli’yi özgürleştirecek.” O, Gilad Şalit. Ve bunun tam yanında, ön sayfanın başında, Gilad Şalit’ın kaderi yüzünden acı çeken dört kadının resmi. “Üstçavuş Gilad Şalit’in arkadaşları ve ailesinin destekçileri, Kudüs’teki ailenin protesto çadırına, anlaşma haberini aldılar.” Peki, bu aslında anlaşılabilir. Bence çok uzun zaman önce serbest bırakılmalıydı. Fakat tüm hikâyede eksik olan bir şey var. Yani, Filistinli kadınların hiç resmi yok ve aslında şunun hikâyesinde hiçbir tartışma bulunmuyor- peki ya serbest bırakılan Filistinli mahkûmlar? Onlar nereden çıktı?
Bununla ilgili söylenecek çok şey var. Mesela, serbest bırakılanlar arasında –en azından Times’da okumadım- ABD, Avrupa Birliği ve İsrail’in, Arap dünyasının özgür bir seçimle gelmiş tek meclisini yok etme kararıyla 2007’de İsrail tarafından kaçırılıp tutsak edilen seçilmiş Filistinli yetkililerin olup olmadığını bilmiyoruz. Bu, terime aşina değilseniz, teknik olarak “demokrasi terfisi” olarak adlandırılıyor. Bu yüzden onlara ne olduğunu bilmiyorum. Ayrıca Gilad Şalit’in tam olarak cezaevinde kaldığı süre kadar, aslında bir gün daha fazla, hapiste kalan başka insanlar var. Gilad Şalit’in sınırda yakalandığı günden bir gün önce, İsrailli bölükler Gazze’ye girmişti, 2 kardeşi, -Muammer kardeşleri- kaçırmışlar ve tabi ki Cenevre Sözleşmesi’ne göre, sınırda onları ayırmışlardı. Ve İsrail’in cezaevi sisteminde yok oldular. Onlara ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok; bununla ilgili tek bir kelime bile duymadım. Ve bildiğim kadarıyla, kimsenin umurunda değil ki bu da anlaşılır bir durum. Sonuçta, insan olmayanlar. Saldıran tarafın ordusundan bir askeri esir almakla ilgili her ne düşünüyorsanız düşünün, aleni bir şekilde sivilleri kaçırmak, çok daha ağır bir suçtur. Bu durum gerçekten önemli değil. Bilinmediği için değil, o yüzden Muammer kardeşlerin yakalandığı günden bir sonraki günün basınına bir göz atarsanız, oraya buraya dağılmış birkaç satır görürsünüz. Ama bu hiç de önemli değil, tabi ki bu da anlaşılır, çünkü cezaevinde daha birçoğu, hiçbir şeyle itham edilmemiş binlercesi var.
Üstelik buna ilaveten internette bakmak isterseniz, bir de Tesis 1391 (İsrail’in “yüksek riskli” tutsaklar için kullandığı yüksek güvenlikli cezaevi; ç.n.) gibi, aslında ortaya çıktığında İsrail ve hatta İngiltere ve Avrupa’da gayet güzel lanse edilen gizli bir cezaevi var İsrail’de- bir işkence odası- fakat burada, en azından herhangi bir kişinin bakma olasılığı olan herhangi bir yerde, bununla ilgili tek bir kelime bile görmedim. Bunun ve diğerlerinin hakkında yazdım. Bütün bunlar- bunların hepsi insan olmayanlar, bu anlamda, doğal olarak, kimse umursamıyor. Aslında, faşizm o kadar derin ki, nefes aldığımız hava gibi: onun farkında değilizdir, bilirsiniz, sadece her şeyin içine işler.
Bu konuşmanın başlığına gelecek olursak, bu yanlış yerlere götürülebilir ve görüşmelerin klasik tablosunun destekleyicisiymiş gibi yorumlanabilir- yanlış yorumlanabilir- : Birleşik Devletler burada ve orada, bu iki boyun eğmeyen gücün üzerinde, iki savaşçının, birbiriyle anlaşamayan zorlu grupların arasını düzeltmeye çalışan dürüst bir aracıdır. Tamam, bu- standart bir uyarlamadır ama tamamen yanlıştır. Kastettiğim şu ki, eğer bunlar ciddi görüşmeler olsaydı, Brezilya gibi objektif bir taraf hakemliğinde düzenlenirdi ve bir yanda Birleşik Devletler ve İsrail, diğer yanda is tüm dünya olurdu. Bu tam anlamıyla doğrudur fakat ağza alınamayan şeylerden biridir.
AMY GOODMAN: MIT Profesörü Noam Chomsky’nin Pazartesi gecesi Barnard Koleji’ndeki konuşması.
www.democracynow.org/2011/10/18/noam_chomsky_on_israel_palestine_prisoner adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü Kolektifi/Zeynep Müge Karadağ - Doruk Köse
Gerçeğin Günlüğü'nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız
Noam Chomsky: İsrail-Filistin tutuklu değişimine ve Yemen’deki Amerikan suikast kampanyasına dair
20 Ekim 2011 Perşembe
0 Responses to Noam Chomsky: İsrail-Filistin tutuklu değişimine ve Yemen’deki Amerikan suikast kampanyasına dair