Content feed Comments Feed


Kanadalı gazeteci-yazar Naomi Klein, Occupy Wall Street hareketini yerinde ziyaret ederken, burada eylemcilere kısa bir konuşma yaptı. Söz konusu konuşmanın tam metni ise çeşitli internet yaynları ile birlikte The Nation’da da yayımlandı:


Perşembe gecesi Wall Street İşgali’nde konuşmak için davet edildiğimde gururlandım. Amplifikasyon (Utanç verici bir şekilde) yasaklandığından beri ve söylediğim her söz, diğerleri de duyabilsin diye yüzlerce insan tarafından tekrarlanmak zorunda kalacağı için (“beşeri mikrofon” olarak da bilinir), Liberty Plaza’da söylediklerim çok kısa olmak zaruretinde olacak. Bnu da aklımda bulundurarak, işte konuşmamın uzun ve kesilmemiş versiyonu:

Sizi seviyorum.

Bunu, - açıkcası beşeri mikronun ekstra bir özelliği olmasına rağmen- yalnızca siz yüzlerce insan geri “biz de seni seviyoruz” diye haykırasınız diye söylemedim. Başkalarına söylenileni, size söyletmenizin tek yolu daha da yüksek ses.

Dün işçi mitinginde konuşmacılardan biri şöyle söyledi: “Birbirimizi bulduk”. Burada yaratılan güzelliği bu ifade yakalamıştır. Birbirlerini bulabilecekleri daha iyi bir dünya isteyen tüm insanlar için (hiçbir alanın kapsayamayacağı büyüklükte bir fikir olmanın yanı sıra)sonsuz genişlikte bir alan. Çok minnettarız.

Bildiğim bir şey varsa, bu da yüzde 1’in kriz sevdiğidir. İnsanlar paniklemiş, umutsuz ve kimse ne yapacağını bilmezken, şirket destekçisi politikalarının istek listesini kabul ettirmek için ideal zamandır; eğitim ve sosyal güvenliği özelleştirmek, kamu hizmetlerini kesmek, şirketlerin iktidarı üzerindeki son kısıtlamalardan kurtulmak. Ekonomik krizin ortasında, dünyada bunlar gerçekleşiyor.

Ve bu taktiği engelleyebilecek tek bir şey var ve neyse ki bu çok büyük bir şey: yüzde 99. Bu yüzde 99 Madison’dan Madrid’e; “Hayır. Krizinizin faturasını biz ödemeyeceğiz” demek için sokaklara dökülüyorlar.

Bu slogan 2008’de İtalya’da başladı. Yunanistan’a, Fransa’ya, İrlanda’ya sıçradı ve nihayet bu uzun yol krizin başladığı yere ulaştı.

Şaşkın uzmanlar TV’lerde “neyi protesto ediyorlar?” diye soruyorlar. Bu arada, dünyanın geri kalanı da: “Neden bu kadar zamanınızı aldı? Ne zaman ortaya çıkacağınızı merak ediyorduk.” Ve bilhassa: “Hoş geldiniz” diyor.

Bir çok kişi Wall Street İşgali ve 1999’da dünya gündemine oturan Seattle’daki küreselleşme karşıtı diye tabir edilen protestolar arasında benzerlikler kuruyorlar. Bu hareket, şirket iktidarını hedef alan, küresel, gençlik önderliğinde ve merkezsizleştirilmiş son hareketti. Ve ben, “hareketlerin hareketi” dediğimiz bu hareketin bir parçası olmakla gurur duyuyorum.

Fakat önemli farklılıklar da mevcut. Örneğin, biz zirveleri hedef olarak seçtik: Dünya Ticaret Örgütü, IMF, G8. Zirveler, doğaları gereği geçicidir, bir hafta sürer. Bu bizi de geçici kıldı. Göründük, dünyadaki haber başlıklarını kapladık ve sonra ortadan kaybolduk. 11 Eylül saldırılarının ardından yükselen vatanseverlik ve militarizm çılgınlığı içinde, bizi tamamen süpürmek kolaydı, en azından Kuzey Amerika’da.

Wall Street İşgali, öte yandan, sabit bir hedef seçti. Buradaki varlığınıza herhangi bir bitiş tarihi koymadınız. Akıllıca. Kımıldamazsan köklerin büyür. Bu çok önemli. Bir bilgi çağı gerçeğidir ki; birçok hareket güzel çiçekler gibi birden ortaya çıkıp, kısa sürede solar. Kökleri olmadığı içindir. Ve kendilerini nasıl devam ettirecekleri konusunda uzun vadeli planları yoktur. Güçlü fırtınalar geldiğinde, sürüklenip giderler.

Yatay ve derinlemesine demokratik olmak harika. Fakat bu ilkeler, yapının inşasındaki sıkı çalışma ve krizleri atlatmaya fazlasıyla yetecek güçteki kurumlarla uyumludur. Bunun gerçekleşeceğine dair çok büyük bir inancım var.

Bu hareketin doğru yaptığı başka bir şey de: Kendinize şiddetten kaçınma sözü verdiniz. Medyaya delicesine arzu ettiği kırılmış camlar ve sokak savaşları görüntüleri vermeyi reddediyorsunuz. Ve bu muazzam disiplin, tekrar ve tekrar, hikayenin utanç verici olmadığı ve polis şiddetini provoke etmediği anlamına geliyor. Daha dün gece buna tanıklık ettik. Bu arada, bu harekete olan destek giderek büyüyor. Daha akıllıca.

Fakat geride kalan on yılın yarattığı en büyük farklılık, 1999’da, çılgınca bir ekonomik patlamanın zirvesinde olan kapitalizmle savaşıyorduk. İşsizlik düşüktü ve hisse senedi portföyleri şişirilmişti. Medya kolay para sarhoşuydu. O günlerde hareket, kapitalizmin şaha kalkmasıyla alakalıydı, durma noktasına gelmesiyle değil.

Çılgınlığın ardında, kursalsızlaştırmanın bir bedeli olduğu vurgusunu yaptık. Çalışma standartlarına zarar veriyordu. Çevre standartlarına zarar veriyordu. Şirketler hükümetlerden daha güçlü hale gelmekteydi ve bu demokrasilerimize zarar veriyordu. Fakat size karşı dürüst olmam gerekirse, iyi zamanlar geçip giderken, açgözlülüğe dayalı bir ekonomik sistemi kabul etmek, en azından zengin ülkelerde sağlam bir kazıktı.

On yıl sonra, hiç zengin ülke olmayacakmış gibi görünüyor. Sadece bir sürü zengin insan var. Zenginleşen insanlar da, dünya çapında kamu varlıklarını ve doğal kaynakları yağmalayanlar.

Asıl husus, bugün herkesin sistemin temelinden adaletsiz olduğunu ve kontrolden çıktığını görebilmesi. Dizginlenemeyen açgözlülük, küresel ekonomiyi çöpe çevirdi. Ve bu, aynı zamanda doğal dünyayı da çöpe çevirmekte. Okyanuslarımızda aşırı avlanıyoruz, derin deniz sondajı ve dipte açtığımız çatlaklarla suyumuzu kirletiyoruz, Alberta katran kumları gibi gezegendeki en kirli enerji formlarına yöneliyoruz. Ve atmosfer kendisine yüklediğimiz karbon miktarını absorbe edemeyerek tehlikeli seviyelerde ısı üretiyor. Yeni normal, seri afetler: ekonomik ve ekolojik.

Bunlar yüzeydeki gerçekler. Bu o kadar bariz ve açık ki; toplumla iletişim kurmak ve hareketi çabucak inşa etmek 1999’dakinden çok daha kolay.

Hepimiz dünyanın tepe taklak olduğunu biliyoruz ya da en azından hissediyoruz: Aslında fosil yakıt ve bunun emisyonunu absorbe edecek atmosferik boşluğun bir sonu olmasına rağmen, sonsuzmuş gibi davranıyoruz. Ve ihtiyaç duyduğumuz toplumu yaratmak için finansal kaynakların son derece bol olmasına karşılık, katı ve değişmez sınırları varmış gibi davranıyoruz.

Zamanımızın görevi, bu sahte kıtlığa meydan okumak için, bunu tersine çevirmek; saygın, etraflı bir toplum yaratmaya gücümüzün yettiği konusunda ısrarcı olmak, aynı zamanda, dünyanın bize sunabileceği gerçek sınırlarına saygı duymaktır.

İklim değişikliği, bunu sonuna kadar yapmak zorunda olduğumuz anlamına gelir. Bu sefer hareketimizin dikkati dağıtılamaz, bölünemez, olaylarla yakılıp yıkılıp süpürülüp ortadan kaldırılamaz. Ve ben, önemli olsa da, bankaları düzene sokmaktan ve zenginlere yönelik vergilerin artırılmasından bahsetmiyorum.

Toplumumuza hükmeden temel değerleri değiştirmekten bahsediyorum. Bunun tek bir medya-dostu talebe sığdırılması ve nasıl halledileceğini hesaplamak zordur. Ama zor olduğu için daha az acil değildir.

Bu meydanda cereyan ettiğini gördüğüm şey bu. Birbirinizi beslemeniz, birbirinizi sıcak tutmanız, özgürce bilgi paylaşımında bulunmanız, sağlık hizmeti sunmanız, meditasyon dersleri ve güçlendirme eğitimleri vermeniz gibi. Favori işaretim burada, “sizi önemsiyorum” diyor. Bu, birbirlerine gözlerini dikip bakmalarından kaçınmaları, “bırakın ölsünler” demeleri hususunda halkı eğiten bir kültürde, derinden radikal bir ifadedir.

Son birkaç düşünce. Bu harikulade mücadelede, önemli olmayan bazı şeyler var.

- Giydiklerimiz

- Yumruklarımızı sallamamız ya da barış işareti yapmamız

- Daha iyi bir dünya hayarllerimizi medyanın küçük haberlerine sığdırı sığdıramadığımız

Ve şimdi de önemli bazı şeyler:

- Cesaretimiz

- Ahlaki pusulamız

- Birbirimize nasıl davrandığımız.

Gezegendeki en büyük ekonomik ve politik güçlere karşı kavga başlattık. Bu korkutucu. Ve bu hareket güçlenmeye devam ettikçe, daha da korkutucu hale gelecek. Daha küçük hedeflere doğru yön değiştirmek için cezbedici bir şeyler olacağının her zaman farkında olun –mesela bu mitingte yanınızda oturan kişi gibi. Ne de olsa bu, kazanması daha kolay olan bir mücadele.

Şeytana uymayın. Boktan bir durumdayken birbirinizi çağırmayın demiyorum. Ancak bu kez, birbirinize yıllar sürecek bir mücadelede yan yana çalışmayı planlıyormuşuz gibi davranın. Çünkü önümüzdeki görev bundan aşka bir şey gerektirmeyecek.

Bu hareketi dünyanın en önemli şeyiymiş sayın. Çünkü öyle. Gerçekten öyle.


http://www.thenation.com/article/163844/occupy-wall-street-most-important-thing-world-now adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.


Çeviri: Gerçeğin Günlüğü Kolektifi/Doruk Köse

0 Responses to Wall Street İşgali: Şu an dünyadaki en önemli şey

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi