Fransa’da yayımlanan l'Humanité gazetesinden Pierre Chaillan, feminist düşünür Judith Butler ile #Metoo hareketinin feminist mücadele, insanlık ve toplumsal kurtuluş mücadelesi açısından önemi ve sonuçlarının yanı sıra mevcut siyasi konjonktürde ortak mücadele arayışına ilişkin bir söyleşi gerçekleştirdi.
- #Metoo hareketiyle ne değişti?
“#Metoo”nun önemli katkısı, daha geniş bir kamuoyunun kadınlara yönelik zorlayıcı cinsel davranışın sistematik ve yaygın varlığını idrak edebilmesi oldu. Bunlar sadece bir dizi olay değil, cinsel zorlamanın kanıksanmışlığına işaret ettiler. Bu da önemli çünkü cinsel şiddet mağduru olduklarında kadınlar çok sıklıkla utanmış hissediyorlar. Hikâye anlatılmadığı için şiddetin bu biçiminin gizli konumu sürüyor. Çoğu insan şu anda feminist teze, yani bu tür davranışın her tarafa yayıldığına ve nihayet mevcut durumun akla yatkın olduğuna inandılar. Şikâyette bulunma hikâyesini anlatan kadınları histerik gösterme çabaları artık gerçekten akla yatkın değil. Ve muhtemelen gelecekte daha az akla yatkın hale gelecekler.
- ABD’de Donald Trump’ın seçilmesini takip eden Kadın Yürüyüşü’nden bu yana feminist hareket ataerkil, muhafazakâr ve neoliberal sisteme karşı çıkışın merkezinde. Feminizm, Marx’ın düşündüğü anlamda yeni bir “proletarya”nın temsili, çıkarı kurulu düzenin alaşağı edilmesinde olan bir “sınıf” haline mi geldi?
Hayır, işçi sınıfından ve yoksul kadınların her zaman sınıfın bir parçası olmasına karşın kadınların yeni proletarya olduklarını düşünmüyorum. Aslında, kadınların hem yoksulluk hem de cehaletten acısını çektikleri orantısız hallere dair düşünmeksizin sınıfa dair düşünmek mümkün değil. Ve sınıfa dair düşünmeksizin kadınların kategorisine ilişkin düşünemeyiz. Bu kategoriler birbirlerinin parçası zaten ve ayrık güç eksenleri değil. Tabii ki sınıfı kuramlaştıranlar her zaman kadınları dikkate almamıştır ve feministler de kimi zaman sınıfı dikkate almadan ataerkiye odaklanmıştır. Ancak bu çerçevelerin bize sağladıklarından daha zengin açıklamalara ihtiyacımız var. Soracak olursak, toplumsal cinsiyet olarak sınıf nasıl yaşar? Ya da ırk, sınıf olarak nasıl yaşar? Dokulu gerçekliklerin temsil şekillerimizde nasıl görünebildiğini ve bunların, politik analizlerimizi daha canlı ve merak uyandıran hale getireceğini görmeye başlıyoruz. Bazıları buna kesişimsel diyor.
- Eril ve kapitalist tahakküme meydan okumaktan politik alternatiflerin inşasına giden yol nedir? Birleştirici siyasi proje için nereye bakmalıyız?
Bourdieu’nün eril tahakküm düşüncesine ve kapitalizmin devamlı sömürücü ve yabancılaştırıcı güçlerine dair düşünmek kadar önemli olan, geçerli olan sadece iki iktidar biçimi olmadığıdır. Mesela, neoliberalizmin, geç kapitalizm ile aynı şey mi olduğu, yoksa ayrı bir iktidar biçimi mi olduğu net değildir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, her zaman kadınlara karşı ayrımcılık ile aynı değildir. Toplumsal cinsiyet normlarına –eril ya da dişil- uymayan birçok insan, ayrımcılığın mağduru olur ve cinsiyet ayrımcılığının bu biçimi eril tahakküm çerçevesinde açıklanamaz. Üstelik ırk, mültecilik hali, inanç ve cinsiyet temelli ayrımcılıkların tamamı, mevcut gerici siyaset ikliminin parçası olarak anlaşılmalı. Bana göre görev, tek ya da yapay bir çerçeve bulmak değil, ittifak halinde düşünmenin bir yolunu bulmaktır. İttifak geniş, genişliyor ve bu, daha radikal bir demokrasi mücadelesi. Ortak bir siyasi proje varsa, bu otoriterizm ve faşizmin yeni biçimlerine karşı mücadelede bir araya gelecek olan bir toplumun ifadesinde bulunur –kadınlar ve onların müttefikleri hiç kuşku yok ki ön safta olacaklar, fakat aynı zamanda kuirler ve translar, kâğıtsızlar ve işleri artık onlara geçinecekleri bir ücret vermeyenler de olacaklar. Neyle mücadele ettiğimizi ve ne tür bir dünya inşa etmek istediğimizi bilirsek, ortak amacımızı da sağlıklı bulabiliriz.
Orijinali l'Humanité gazetesinde yayımlanan söyleşinin https://www.versobooks.com/blogs/3718-thinking-in-alliance-an-interview-with-judith-butler adresinde yayımlanan İngilizce versiyonundan çevrilmiştir.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü
Gerçeğin Günlüğü’nü, Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız
0 Responses to İttifakla düşünmek: Judith Butler ile bir söyleşi