“Afetlerin eşitsiz etkileri vardır –en çok mağdur olanlar yoksullar ve ötekileştirilmişlerdir-“ diyen David Harvey, ABD’de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Harvey Kasırgası’nın etki ve sonuçlarından yola çıkarak, doğal afetlerin sonuçlarının ekonomik ve sınıfsal faktörler ile ilişkilerine ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Orta Amerika’yı 1998 yılında harap eden Mitch Kasırgası’na ilişkin Wikipedia girdisi şöyle:
“29 Ekim’den 3 Kasım’a dek, Mitch Kasırgası Honduras, Guatemala ve Nikaragua’ya resmi olmayan sayılara göre 75 inçi bulan tarihsel miktarlarda yağış bıraktı. 1998’in sonu itibariyle 11 bin kişi ölürken 11 binden fazla kişi de kayboldu. Buna ek olarak, yaklaşık 2.7 milyon insan da evsiz kaldı.”
Harvey Kasırgası da aynı şekilde Houston ve çevresi için başlıca yağış olayına dönüştü ancak bu arada geniş çaplı ve muazzam sele, Mitch ile yakın yağış miktarına rağmen can kaybı sayısı 10’da kaldı. Bu, orantısız bir şekilde arsa bile, hiçbir şey Mitch’in ortaya çıkardığı 11 bin ölü sayısına yaklaştıramayacak.
Mevcut tahminlere (muhtemelen düşük tahminler) göre, Mitch’in 2.7 milyonu bulan sonucuna karşılık Harvey sonucunda 30 bin kişi evsiz kalacak. (diğer yandan Harvey’in ortaya çıkardığı maddi zarar Mitch’in çok çok daha ötesinde. Umarım sigorta şirketleri icabına bakabilir.)
İki kasırga birbirine benzemekle birlikte, ortaya çıkan bu farklılıklar büyük oranda ekonomik, siyasi ve altyapısal koşullara bağlıdır. Ekonomi daha refah içinde, fiziki, toplumsal altyapı ve bilgi akışı daha ileri oldukça, maddi zarar çok daha büyük olsa bile halk da travmatik insan kayıplarından daha iyi korunur.
Doğal afetler toplumsal ve sınıfsal olaylardır.
Değişken etkiler
Bir kasırga ya da deprem olayında değişken dağılımsal etkiler mikroskop altına koyulduğunda bu daha net bir hale gelir. New Orleans’daki Katrina Kasırgası ile ölenler ya da muhtaç duruma gelenler yoksullar ve ötekileştirilenlerdi (büyük oranda Afro-Amerikanlar)
Bu tür ötekileştirilmiş halklar, genellikle daha düşük mülkiyet değeri olan, ikinci derece bilgi bulunan, sağlıksız altyapıya sahip ve daha az sosyal tedbirleri (sigorta gibi) olan daha savunmasız alanlarda yaşarlar. Kurtarma operasyonları ve acil yaşamsal ve mali destekler bu ahaliye genellikle en son ulaşır (ki şayet yapılıyorsa).
Benzer olarak, 2007-2008 yıllarında ABD emlak piyasasında hızla yayılan kasırga aynı şekilde daha varlıklı beyaz nüfusu daha az etkilerken, düşük gelirli siyah ve Hispanik nüfusu, malvarlığı değerlerinin yaklaşık olarak üçte ikisini yok ederek mülksüzleştirdi. Üstünden zaman geçmesiyle Houston’daki değişken etki verilerini görmek ilginç olacak.
Müteahhitler ve onların finans sektöründeki, eyalet hükümetlerindeki müttefikleri, çevresel etkiler ve zayıf noktalar konusunda olabildiğince az endişeyle Houston gibi kentlerdeki projeleriyle öne çıkıyorlar. Kent mekânlarını asfalt ve betonla yeniden kaplamak, akış ve su tahliyesi koşullarını değiştiriyor. Bunun, sonunda bir kasırga geldiğinde (New York’un da Sandy ile yüzleştiği üzere) devasa etkileri oluyor.
Ama durun! Bir çözüm var! Sandy sonrası Manhattan’ın East River cephesinde inşa edilen lüks apartmanın 48. katında acil durum tertibatı var. Bu tertibat, bir kasırga halinde insanların en az bir hafta kendi kendini idare edebileceği, buzdolaplarını ve telefon şarj cihazlarını sürekli çalışır tutabileceği şekilde tasarlanmış. Müteahhit, seçkin sakinlerin, bir kasırga sırasında apartmandaki günlük yaşamlarını sıkıntısız bir şekilde sürdürmek için para ödeyeceklerini göz önünde bulundurarak, bu 48. kattaki terasın gelirinden fedakârlık etmenin zahmete değer olduğunu söylüyor.
Felaket kapitalizmi
Kurtarma, nadiren etkinin eşitsizliğine çözüm bulmak için tasarlanır. Çoğu kez durumu daha kötü hale getirir. Kasırga, konut ve mülkiyeti başkaca değerli bir arazide yok ederse, müteahhitler düşük gelirli ancak satın alınabilir yerleşim muhitlerindekileri ya da geleneksel küçük işletme sanayisi bölgelerindeki yerlerinden etmek için lüks projelerle taarruza geçerler. Kitlesel yoksullaştırma karşısında toplumsal yaşama katkıda bulunan sosyal bağlar, -genellikle olduğu gibi- düşük gelirli ahalinin yerinden edilmesiyle yok edilirse bu çok kötü olur.
Çok daha yer değiştirebilir olan zenginler için, sosyal bağları mahalle ya da muhitle olmadığından bunun bir önemi yoktur. Naomi Klein’ın dikkati çektiği gibi felaket kapitalizminin ekonomisi, siyasal iktisadımızda iyi yerleşmiştir. Ekonomik krizlerde olduğu gibi sermayenin kasırga ve depremlere de atfettiği slogan “Hiçbir zaman iyi bir krizin ziyan olmasına izin vermeyin” şeklindedir.
Bununla birlikte, kasırga ya da böylesi başka olaylarda genellikle kitleler, sorunlarla olabildiğince etkin bir şekilde ilgilenilmesi için hükümete ve devlete bel bağlarlar. ‘Baskıcı’ kapitalist (ancak her zaman ‘sosyalist’ olarak adlandırılır) devletin aralıksız eleştirisi aniden babalık işlevlerini etkin ve iyi bir şekilde yerine getirme talebine dönüşür. Bu, Başkan Bush’un, Katrina karşısında en berbat şekilde başarısız olduğu bir sınavdı. Ona siyaseten çok pahalıya mal oldu.
Bu nedenle, şu anda ABD’deki gazete manşetlerinde arta kalan soru şu: ‘Trump, Harvey’e hazır mı?’ Yakında göreceğiz.
http://www.redpepper.org.uk/theres-nothing-natural-about-a-natural-disaster/ adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü
Gerçeğin Günlüğü’nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız
0 Responses to David Harvey: Bir doğal afette ‘doğal’ olan hiçbir şey yoktur