Content feed Comments Feed

Danny Boyle’un Slumdog Millionaire filminin bu gece düzenlenecek olan Oscar Ödül Töreni’nde çeşitli dallarda Oscar kazanması beklenirken, Hindistanlıların filme yönelik eleştirileri de devam ediyor. Filmi eleştiren kişilerden olan Hindistanlı akademisyen Mitu Sengupta, Slumdog Millionaire’in “içi boş bir sosyal adalet mesajından ibaret” olduğunu iddia ediyor:


Slumdog Millionaire, biraz da “kader” yardımıyla Mumbai’nin rezil kenar mahallelerinde sefaletini sona erdirme konusunda zafere ulaşan aşka tutulmuş bir genç olan Jamal’ın, Raca’ya çaput bağlama hikâyesini anlatan son zamanların en çok övülen filmlerinden. Slumdog, coşkulu eleştiri yazılarının dalgasına binerek şimdi Hollywood’un en büyük övgüsünü, En İyi Görüntü dalında Akademi Ödülü’nü almaya hazır. Bu onurlandırma, Oscar kazananlara genellikle olduğu gibi Slumdog’un gişe gelirlerine 100 milyon dolar ekleyebilir. Ancak aynı zamanda Hindistan’ın kent yoksullarının hayatlarının güvenilir bir temsili olarak zaten sahip olduğu kuvvetli şöhreti arttıracak. Şimdiye kadar, film tarafından kazanılan ödüllerin çoğu “çocukların” adına kabul edildi, kendi oyuncularının filmi bir eğlencelik, sinematik olarak muhteşem bir kurgu olarak düzenlemedikleri, taraf olmanın güçlü bir aracı olduğu iddia edildi. Aksi yönde aldatmalarına rağmen sosyal adalete dair bariz mesajın içini boşaltan Slumdog’un yoksulların yetkilerini almadan öykülerini anlatmasından daha endişe verici bir şey olamazdı.

Birçok Hindistanlı Slumdog tarafından kızdırıldı, çünkü ülkelerinin büyüyen bir ekonomik bir güç ve demokrasinin deniz feneri şeklindeki imajını lekeliyor. Bu anlaşılabilir ancak hak verilemez. Zaman zaman utandırıcı şekilde yapmacık olmasına rağmen, filmin yürek parçalayıcı senaryosunun çoğu bir hüzün yansıtıyor, ancak detaylı olarak hazırlanmış bir gerçeklik. İşkence polisler arasında duyulmamış olmamasına rağmen, hiçbiri yükselen bir medya fenomeni olan konuşkan bir adamı hedefleyecek kadar aptal değil. Onu sadece dokunarak tanımlamak şöyle dursun, böyle bir çocuğun ömrü boyunca 100 dolarlık bir banknota rastlama ihtimali olmamasına rağmen, dilenci yapıcılar, terkedilmiş çocukları toparlıyorlar ve onları daha sempatik hale getirmek için sakatlıyorlar.

İlle de fark aranacaksa, Boyle’un büyülü masalı, inandırıcı olmayan tek boyutlu karakterleriyle ve saçma komplo düzenekleriyle, Hindistanlı yoksullar arasındaki acının derinliğini küçümsüyor. Örneğin, Jamal’ın harabeye çevrilmiş hayatından taze bir cilt ve üst sınıf aksanıyla çıkması imkânsız. Ancak Slumdog’daki asıl problem, yoksulluğun sığ tasviri değil, adlarına konuştuklarını iddia ettiklerinin yapabileceklerini ve hatta temel insanlıklarını küçümsemesi.

Dharavi’nin gösterilmeyen yüzü

Filmin, Mumbai’nin kalbine yayılan kenar mahalleler olan Dharavi’deki yaşamı yansıtma niyetinde olduğu açık. Film, Dharavi’yi sınıfın, halkın veya merhametin ufak bir açıklamasıyla vahşi bir çöl olarak betimliyor. Çocuklardan başka kimse en ufak ölçüde bile iyi niyetli değil. Fahişeler ve aşağılık yerel diktatörler cinnet geçiriyor ve hatta Jamal’ın öğretmeni nedeni anlaşılmaz biçimde duyarsız. Bölge tamamen kötülüğün ve çürümenin mekânı.


Fakat gerçeklikten daha öte bir şey yok. Dharavi canlılıkla dolu ve tahmini senelik iş hacmi 50 ile 100 milyon dolar arasında olan küçük ölçekli sanayinin merkezi. Dharavi ne yönetim yapılarından ne de verimli sosyal ilişkilerden yoksun. Sakinleri çoğunlukla kastın ve dini inancın uçucu olması imkân dahilinde olan sınırı karşısında güçlü işbirliği ağları kurmuş. Birçok kooperatif şirket, çoğunlukla devletin ihtiyaçlarını karşılamadaki üzücü yetersizliğinin yerini doldurarak, bölge sakinlerine temel sağlık, eğitim, çöp yok etme gibi olmazsa olmaz hizmetleri sağlamak için sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışıyor. Eziyet verici yoksulluklarına rağmen Slumdog’da büyütülerek gösterildiğinin aksine kenar mahallelilerin gelişigüzel ve bireyci biçimde en güçlü olanın egemenliğini sürdürmesi türünde bir yaşamdan uzak oldukları ve itibar, asalet ve beceriklilik dolu bir hayatları olduğu gerçeğiyle birlikte bu yetersiz bütçeli örgütler sadece buzdağının meşhur görünen kısmına dokunsa da, çabalarının hakkı teslim edilmeliydi.

Eninde sonunda film tüm rahatsız edici politik akıl yürütmeleriyle yoksulluğun insanlıktan çıkarılmış bir görüntüsünü sunuyor. İç kaynaklar ve yaratıcı fikir ve işlerde kabiliyetli kişiler olmadığına göre tüm “çözümler” dışarıdan gelmeli. Anarşik bir yığın içindeki yürek parçalayıcı hayattan sonra, Jamal için kurtuluş sadece “kader” sayesinde başarılı olduğu ithal bir bilgi yarışmasıyla geliyor. Soğukkanlı Jamal gibi diğer bahtsızlar da sabırla yabancı bir el tarafından kurtarılacakları kendi kaderlerini mi beklemeliler? Bu “yılın iyi hissetme filmi”, bizim yeryüzünün şanslı kişileri olarak “iyi hissetmemize” yardım edebilirken, bunun dışındakilere hor gören, sömürgeci ve sonuç olarak düzmece bir ifade iletiyor.

Mitu Sengupta: Toronto’da bulunan Ryerson Üniversitesi’nin Siyaset ve Kamu Yönetimi bölümünde yardımcı doçent.

http://counterpunch.org/sengupta02202009.html adresinde yayımlanan yazıdan çevrilmiştir.

0 Responses to Slumdog Millionaire: Kof bir sosyal adalet mesajı

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi