“Çocuklarla birlikte kaçmalıydım. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu” şeklinde konuşan Ghalia, çatışmalar süresince sığınak olarak kullandığı BM okulundan konuşuyor ve “Şimdi hiçbir şeyim yok. Nasıl hayatta kalacağız” diye soruyor.
Kıyı şeridindeki yerleşim birimlerindeki 1.5 milyon insanın yarısı İsrail’in öldürücü Dökme Kurşun Operasyonu’nun en şiddetli kısmından bunalmış. BM’ye göre onlar savaş sonrası sürecin en savunmasız kesimi.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in üç haftalık saldırısında 114 kadın öldü ve bine yakını yaralandı. Ve Ghalia gibi sayısız kadın şimdi savaştan ekonomik ve psikolojik olarak yara almış durumda. Saldırıda toplamda bin 300’den fazla kişi yaralandı ve 5 bin 300’den fazla kişi de yaralandı.
Yine BM’ye göre, savaşta kocaları ve oğullarını kaybeden ve yüzde 49’luk bir işsizlik oranıyla yaşayan Gazzeli kadınlar giderek artan biçimde insani yardıma bel bağlamaya başlayacak.
Kadınlar, savaş süresince durmak bilmeyen zorluklarla ve trajediyle yüzleştiler ölen erkek yakınlarının sorumluluklarını aldılar, saldırı altındayken aileleri için yiyecek aradılar ve çocuklarını molozdan kazarak çıkardılar.
Bu ayın başlarında BM Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, “Gazze’deki kadınların insan haklarının, özellikle de barış ve güvenlik, serbest hareket, geçimini sağlama ve sağlık haklarının askeri çatışma süresince ciddi biçimde ihlal edildiğini” açıkladı.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre ise kadınlar Gazze’deki kuşatılmış hastanelere erişme denemelerinde en büyük zorlukla karşılaşırken, kadın ve çocuklar yemek kıtlığından en sert biçimde etkilendi.
Ateşkesten hemen önce, 16 Ocak’ta Han Yunus’taki Al-Naser Hastanesi’nin acil servisinde bulunan Abu Haitem, “Kızım insülin almasının üzerinden günler geçti. Ancak evden çıkmak çok tehlikeliydi. Sonra yanımızdaki ev bir roket tarafından vuruldu ve biz de kaçmak zorunda kaldık” şeklinde konuşmuştu. Abu Haitem, sonunda 14 yaşındaki diyabetli kızını hastaneye getirmek için 7 çocuğunun Han Yunus dışındaki köylerinde bir yabancıya bırakmak zorunda kalmıştı. Kocası ise hemen yanında bir roket saldırısında ölmüştü.
Doğum ve düşükler arttı
BM Nüfus Fonu (UNFPA), hamile kadınlar ve onların doğmamış ya da yeni doğmuş çocuklarının, savaşın en fazla olduğundan az belirtilen kayıpları olduğunu belirtiyor.
BM tarafından yapılan bir değerlendirmeye göre 22 gün boyunca Gazze’nin kuzeyine yönelik İsrail bombardımanının, deniz saldırılarının ve kara saldırısının şiddetli doğası, şok ve travma sebebiyle gereğinden fazla düşüğe ve prematüre doğuma neden oldu. UNFPA’nın Gazze’deki yardımcı temsilcisi Ziad Yiash’a göre, normalde bir ayda Gazze’de 4 bin bebek doğarken, Ocak ayında 5 bin bebek doğdu ve düşük miktarı yüzde 51 arttı. Yiash, “Çok sayıda kadının psikolojik etki nedeniyle erken doğurduğunu” söylüyor.
34 yaşındaki Fatima Al-Zaid, saldırı sırasında Han Yunus’taki evinde bir kız çocuğu doğurmuş. Ertesi gün hastaneye erişebilmiş ve kızı yaşamış. Fatima, “Kocam ona ‘savaşçı’ ismini vermek istedi. Fakat Amal ismini koymayı kararlaştırdık” diyor. Amal, umut anlamına geliyor. Yiash, birçok kadının evlerinde ya da yerel sığınaklarda kadın aile üyelerinin gözetimi altında doğum yaptığını söylüyor. Bölge sakinleri, hamile kadınlara tıbbi yardım istemek için cami hoparlörünü kullanmış. Birçoğu hastane yolunda ölmüş, özellikle de Gazze’nin kuzeyindekiler.
Ancak kadınlar hastaneye güvenli biçimde ulaştırılabilseler bile, yaralılar için acil tıbbi müdahale birimlerine çevrilmiş doğum koğuşlarıyla karşılaşmışlar. UNFPA, kadınların doğumun üzerinden henüz 30 dakika geçmişken evlerine gönderildiklerini belirtiyor. Gazze genelindeki elektrik kesintileri, kuvözlere ve solunum cihazlarına bağlı olan prematüre bebeklerin hayatını riske atmış ve sonuç olarak bazıları ölmüş.
Saldırının sonuçları fiziksel yaraların ötesine geçiyor. Ziad Yiash, “Bir kadın bana savaş süresince çocuğunun üzerinde yattığını söyledi. Onlar öldüklerinde yaşamayı istemiyormuş, hep birlikte ölmek istiyormuş” şeklinde konuşuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dul kadınlar ve kadınların sorumluluğundaki aileler savaşın sonucu olarak psikolojik desteğe en çok ihtiyaç duyan kişiler durumundalar. Ciddi biçimde yaralanan veya sakat kalan kadınlar, yaralarının ailedeki geleneksel üretkenliklerini zayıflatmasından korkuyor.
Filistinli kadın hakları savunucusu ve Batı Şeria’daki Bir Zeit Üniversitesi profesörü Islah Jad, “Bu tür durumlarda, savaşın yükü ve sosyal dokunun yeniden örgütlenmesi kadına bırakılıyor. Bir kez daha, Filistinli kadınlar yükselen yoksulluk ve işsizlik düzeyiyle karşı karşıya kalmakla meşgul olacak ” diyor.
Jad ve diğer kadın aktivistleri, zamanlarının ve enerjilerinin daha acil insani ve ailevi ihtiyaçlara yöneleceğinden ve Gazze’deki geniş kadın hakları hareketinin savaşla birlikte yıllarca geriye gidebileceğinden korkuyor. Jad, “Tüm hayallerimiz yasal reformla dair, elverişli cinsiyet ihtiyaçlarımız ve toplumsal cinsiyete dair. Şimdi tüm bunlar yıllarca rafa kaldırıldı” şeklinde konuşuyor.
http://www.ipsnews.net/news.asp?idnews=45897 adresinde yer alan haberden çevrilmiştir.
0 Responses to Bombalar altında “umut” adı verilen bir kız çocuğu