Çevre uzmanları, iklim değişikliği birinci etkilerinden birinin su kıtlığı olacağı konusunda uyarıyorlar, özellikle de Afrika kıtası boyunca. Zaten azalmış su kaynakları gittikçe seyrek duruma gelecek.
Sonuç olarak Güney Afrika gibi ülkeler geri dönüşüme ve kirlenmiş suya çok daha fazla bel bağlamak zorunda kalacaklar. Bazı su uzmanları bir krizin ufukta göründüğüne inanıyor. IPS’ten Kristin Palitza, deneyimli politika uzmanı Victor Munnik ile yaklaşmakta olan su krizi üzerine konuştu.
IPS: Su miktarının yanı sıra su kalitesi açısından Güney Afrika’nın su güvenliğini ne tehdit ediyor?
Munnik: Güney Afrika’da su kaynaklarının yüzde 98’ine abone olunmuş, bu bizim aslında kullanılmamış su kaynağımız kalmadığı anlamına geliyor. Bazı yeni talepler verimli kullanımla ve dönüşümden gelenlerle karşılanmak zorunda kalacak. Su kalitesi ve miktarının sıkı sıkıya bağlantılı olmasının nedeni bu. Geri dönüşümlerin, su yeniden kullanılabilsin diye yeterince yüksek kalitede olması gerekiyor.
Su güvenliği önemli bir sorun, özellikle de kirliliğin düzeltilmesinin zor olduğu sanayi ve madencilik sektörlerinde su kullanıldığı zaman. Size bir örnek vereyim, Su İnceleme Komisyonu’na göre ülkenin kanalizasyon sisteminin üçte ikisi kullanılmaz durumda.
Buradaki ivedilik şu ki, geride kullanılmamış su kaynağımız kalmadı. Sonuç olarak verimsiz kullanım, israf ve su kalitesine zara verme büyük tehditler. Korkunç bir durumdayız.
IPS: Çevresel uzmanlar Güney Afrika’da yaklaşan bir su krizi konusunda uyarıyorlar. Bu neden kaynaklandı ve bunu engellemek için ne yapılmalıydı?
Munnik: Birkaç tehlike var, ama en büyüklerinden biri madencilik sektöründen kaynaklanan kirlenme, sudaki PH düzeyini düşürerek insanlar ve hayvanlar için sağlık riskleri ortaya çıkaran asit maden drenajı.
Su kalitesi sistemimizi kuvvetlendirmeye ihtiyacımız var. Güney Afrika’nın oldukça iyi geliştirilmiş su politikası var, ancak çözülmesi gereken sorun bunun uygulanması. Bizim mesela daha fazla su kalitesi denetçisine ve su kalitesinin izlenmesine halkı da katmaya ihtiyacımız var. Bilhassa daha azimli çabaya ihtiyacımız var.
IPS: Su ticari bir mal olarak mı yoksa toplumsal bir mal olarak mı sayılmalı?
Munnik: Her ne kadar su hizmetleri ticari olabiliyorsa da su toplumsal bir mal olarak sayılmalı. Hukuk, suyun sahiplenilemeyeceğini şart koşuyor, havanın sahiplenilemeyeceği gibi. Halkın kullanımı içindir. Kullanırsınız ve geri verirsiniz, bir dolaşıma girer.
Suyun ticarileştirilmesinin bunu bu şekilde tutmayı daha zor duruma getirdiğini belirtmek önemli olsa da suya erişim temel bir insan hakkıdır.
IPS: Su, yoksul ailelerce erişilemeyecek düzeyde fiyatlandırılmaya devam ediyor?
Munnik: Belediyeler, buna gerçekten gücü yetemeyecek insanlara verilen su hizmetinin maliyetini kurtarmalarını gerektiren bir durumdalar ve bu suya erişim konusundaki insan haklarıyla çatışıyor. İlk seriler ücretsiz ya da çok ucuz olursa, kademelendirilmiş seri tarife (artan ödeme yapısı) içinde bir çözüm mümkün.
Şimdilik, aileler ayda 6 kilolitre (6 bin litre) suyu bedava alıyor, ama bu yeterli bir miktar değil, özellikle de bu insanlar çok su kullanan alafranga tuvaletlere sahiplerse.
IPS: Tamamen özelleştirilse ya da şirketleştirilse de suyun ticarileştirilmesi insanların su hakkıyla ne şekilde ilişkili oluyor?
Munnik: Suyun ticarileştirilmesi insanların suya erişimini azaltmak için bir mazeret olarak kullanılmamalı. Su özelleştirilmiş ya da şirketleştirilmiş olduğu halde belediyeler su hizmetinde yetkili makam olma rolleri kapsamında toplumsal hedeflerini gerçekleştirmeye mecburlar ve şirketleri denetlemek zorundalar.
Şirketleştirme, sahip olduğumuz su ilkelerini hükümsüz kılmıyor. İhtiyatlı olmalıyız çünkü suyu şirketleştirmek isteyenler genellikle altyapı iyileştirmeleri veya yoksullara su sağlanması gibi tutmayacakları sözler veriyorlar.
IPS: Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), iklim değişikliğine bağlı olarak Güney Afrika’nın dünyadaki en kurak iki bölgeden bir haline geleceği uyarısını yaptı. Bu durum halkın suya erişimini ve besin güvenliğini nasıl etkileyecek?
Munnik: Ben Batı ve Kuzey Cape’in iklim değişikliğine bağlı olarak daha kuru hale gelmesi muhtemel olsa da WWF’nin tahmininin gerçeğe dönüşeceğinden emin değilim. Her ne kadar iklim değişikliği kesinlikle gerçekleşecekse de, belirli bir coğrafi alan için tahminler yapmanın zor olduğuna inanıyorum.
Güney Afrika’da olacak şey şu ki, yağışlar nereye ne kadar yağışın düşeceği açısından şu anki halinden daha fazla tahmin edilemez duruma gelecek. Bu, tarım ve yiyecek güvenliğini olumsuz yönde etkileyecek. Eğer yağış miktarı değişirse, barajlar gibi su toplama alanlarımız yanlış bölgelerde bulunur hale gelebilir.
IPS: Bazı uzmanlar bir su krizinin toplumsal istikrarsızlığa neden olabileceğini ve ülkenin ekonomik gelişimini engelleyebileceğini tahmin ediyorlar. Aynı fikirde misiniz?
Munnik: Hayır, değilim. Bu tahminlerin fazla dramatize olduğunu düşünüyorum. Bir su krizinin doruğundayız ve bu nedenle su kaynaklarımızı farklı bir biçimde yönetmeye ihtiyacımız var. Su kıtlığı hem bir meydan okuma hem de bir fırsat olabilir.
Güney Afrika’nın bir önceki Ormancılık ve Su İşleri Bakanı Kader Asmal, bir keresinde su yönetiminin demokrasiye öncülük edebileceğini söyledi ve aynı fikirdeyim. Halk şeyleri kendi ellerine alabilir ve çözümler bulabilir.
Biz aynı zamanda ekonomik gelişmemizi sahip olduğumuz su kaynaklarına uyumlu duruma getirmeliyiz ve su verimliliği hareket tarzıyla büyümeliyiz. Aksi halde bu bir krize dönüşecek. Ekonomik büyümeyi, suyu hesaba katmadan kovalayamayız. Aslında, suyumuz üzerindeki etki en baştan her ekonomik gelişme planına entegre olmak zorunda.
http://www.ipsnews.net/news.asp?idnews=45658 adresinde yer alan söyleşiden çevrilmiştir.
0 Responses to Gelişme, sahip olduğumuz su kaynaklarına uyumlandırılmalı