Savaşın ön cephelerinden bağımsız biçimde haber vermek, başlıca uluslararası medya kuruluşları adına çalışan gazeteciler için giderek artan biçimde seyrekleşen bir sorumluluk. Irak’tan Afganistan’a, muhabirler giderek daha çok Batılı askeri güçlere eklemleniyor, serbestlik olmadan çalışıyor.
İsrail askeri güçleri Gazze Şeridi’ne yönelik işgal başlattığı zaman, uluslararası basının bölgeye girişi İsrail Yüksek Mahkemesi’nin hükümete uluslararası muhabirlerin girişine izin verme çağrısına rağmen İsrail hükümeti tarafından yasaklandı. CNN ve BBC’nin de aralarında olduğu başlıca uluslararası medya kuruluşları sonunda gerçek çatışma bölgesinden kilometrelerce uzakta İsrail kontrolündeki bölgedeki tepelerin doruklarından haber vermeye başladı.
İngiliz gazeteci Robert Fisk, on yıllardır şiddetle Ortadoğu’nun her yanından çatışmaların bağımsız haberlerini veriyor. Beyrut merkezli çalışan Fisk, İngiliz Independent gazetesi için haber yapıyor ve dünyada yaygın olarak okunuyor. Fisk, aktivist ve gazeteci Stefan Christoff ile Gazze’deki son savaşa medya tepkisi üzerine konuştu:
Stefan Christoff: Ortadoğu’dan geçilen günlük haberlerde genelde tarihsel bağlam yer almaz. Gazze’deki son savaşa dair herhangi bir tarihsel bakış açısı sunabilir misiniz?
Robert Fisk: Yaygın olarak kabul edilen rakamla 750 bin Filistinli, 1948 yılında evlerini terk etti veya sürüldü. Kuzeydekiler Lübnan’da bulunan ve daha sonra İsrial’in içine dahil olan Galilee’ye, Kudüs’tekiler doğuya doğru, şimdi Batı Şeria dediğimiz yere vgüneydekiler de şu anda Gazze Şeridi adı verilen yere kaçtılar.
Örneğin 2000 yılında, İsrail Lübnan’daki 22 yıllık işgalini bitirip sınırın karşı tarafına geçtiğinde Lübnan’daki birçok Filistinli sınıra indi ve karşıya baktı. Bunu Kuzey İsrail’e bakmak için değil, kendi bildikleri şekliyle Filistin’in kuzey parçasına bakmak için yaptılar. Bazıları 1948’de ailelerinin veya atalarının geldiği köyleri gerçekten görebildi.
Bu nedenle israil'in dört bir yanında, evleri sınırın öte yanında kaldığı için evlerine gidemeyen bu bütün Diaspora var. Bu gerçeklik, BM Genel Kurulu’nun Filistinli mültecilerin evlerine dönme hakkı olduğunu belirten 194 sayılı kararına odaklı.
Gazze’de yaşayanların yarısından fazlası, bugün İsrail olan bölgeye 10-12 mil uzakta yaşayan Filistinlilerden geriye kalanlardan ya da onların torunlarından oluşan aileler. Bu nedenle, İsraillilerin teröristlerin İsrail’e roket ateşlediklerini duyduğunuzda Gazze’deki Filistinliler birçok durumda, “Torunum şehrime roket atıyor, çünkü 1948’den önce o alanlar Filistinlilerin malıydı” diyebilir.
Stefan Christoff: Gazze’deki son savaştaki medya yayınlarına dair algılamalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Robert Fisk: Burada olan iki şey var. Birincisi, uluslararası basın kendi aşağılanmasına izin verdi: İsrail basına Gazze’ye gidemeyeceklerini söyledi ve onlar da gerçekten denemediler, bu nedenle basın Gazze dışında oturdu ve iki mil uzaktan ahkâm kesti. İsrail uluslararası basını Gazze’nin dışında tutmak istedi ve tuttu, olan bu.
Başlıca Batılı medya kuruluşlarından hiçbirinin savaş başladığında orada olmak üzere Gazze’de muhabirinin bulunmadığına dikkat etmek öğretici. Şüphesiz, Gazze’ye yerleşmiş bir BBC muhabirinin kaçırılmasından sonra uluslararası haber ajanslarının buraya muhabir yerleştirmek konusunda çekingen olması şaşırtıcı değil. Bununla birlikte, bugün pek bahsedilmediği biçimde BBC muhabirini Hamas hükümetinin serbest bıraktırdığına dikkat etmek de öğretici.
“Muhabirler kendi hikâyelerini anlattılar”
Stefan Christoff: Durum böyle olunca, Gazze’de kalan muhabirlerin Batılı medya üzerinde ne türden yaygın etkileri oldu?
Robert Fisk: Gazze’de kalan gazetecilerin sadece Filistinli muhabirler olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalındığında başlıca iletişim ağları haber verme işlerini, çoğu Gazze’nin içinde mülteci olan Filistinli Araplara devretmek zorunda kaldı. Bu, sahada kendi halkları hakkında konuşan ve Batılı muhabirlerin sorgulamalarından ya da hikâyenin yüzde 50’sini bir taraftan, yüzde 50’sini öteki taraftan kurmaya gayret etmekten bağımsız Filistinli muhabirlere sahip olmanız anlamındaydı.
El Cezire, gazeteciliğin kahramanı olarak ortaya çıktı çünkü kendi uluslararası servislerine, İngilizce servislerine ve aynı zamanda Gazze’nin içinde kullanıma hazır Arapça servislerine sahiplerdi. Uluslararası basın kuruluşları için çalışan Filistinli bireyler, yetenekli gazeteciler olabileceklerini gösterdiler ve Gazze’nin dışında duran Batılı gazeteciler onların Ortadoğu haberlerine kendilerine yakışır biçimde olabildiğince acıklı baktılar.
Independent’ın Gazze’de bulunan Filistinli muhabiri, İngilizce bilen iyi eğitimli eski bir Filistinli yargıç olan babasının bir hava saldırısında bahçesinde öldürülmesi olayındaki gibi Filistinli muhabirler kendi öykülerini anlatıyorlardı. Böyle olunca Independent olarak, bahçesinde dururken İsrail hava saldırısında bedeni parçalara ayrılan bu masum adamın korkunç ve trajik hikâyesini, kendi oğlu tarafından haberleştirilen hikâyeyi ön sayfadan verdik.
Bu, Filistin’den Batılı basında şimdiye kadar görmediğimiz türden bir gazetecilikti, sonuçta Gazze’ye girişi yasaklanan uluslararası basın tepetaklak olmuştu. Bununla birlikte, uluslararası muhabirlerin işi gerçekten acınacak durumda.
Stefan Christoff: Montreal’de yaşayan bir gazeteci.
http://www.rabble.ca/news/robert-fisk-gaza-and-media adresinde yer alan söyleşiden çevrilmiştir.
0 Responses to Robert Fisk’le Gazze saldırısında medyanın durumu üzerine