Content feed Comments Feed

Romalı tarihçi Tacitus, Roma emperyalizmini kolonilerine karşı talan ve yıkımı nedeniyle kınamıştı ve demişti ki: “Bir çöl yapıyorlar ve barış olarak adlandırıyorlar.” ABD’nin Irak’ta yaptığını tanımlamak için bundan daha uygun bir cümle yok.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Oxfam tarafından yayımlanan iki rapor, ABD’nin savaş ve işgalinin izinde sağ kalan Iraklıların dayanılmaz resmini açığa vuruyor.

ABD Irak’ı, 27 milyon nüfuslu bir ülkeyi 20 yıldan beri kuşatmış durumda. 1991 Körfez Savaşı yüz binlerce insanı öldürdü. Saddam Hüseyin rejimine uygulanan yaptırımlar 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. 2003 saldırısı ve işgali 1 milyon insanın daha ölümüne, 4 milyon insanın evlerinden sürülmesine ve toplumu birbirinden yırtarak ayıran bir iç savaşa neden oldu. Toplamda ABD, Irak nüfusunun dörtte birine yakınını öldürdü ya da yerinden etti.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 18 yaşın üstündeki 4 bin 332 Iraklı ile yaptığı “Irak Ruhsal Sağlı Çalışması”na göre Iraklıların yüzde 17’si ruhsal bozukluklardan birinden etkilendiğini kabul etti, en çok görülen bozukluklar olarak ise depresyon, fobiler, post-travmatik stres bozukluğu ve anksiyete olarak belirlendi.

Associated Press bu tüyler ürpertici rakamı, “şaşırtıcı biçimde ağır ruhsal bozukluk oranları düşük” şeklinde yorumladı. Ancak çalışmaya katılan Dr. Saleh Al Hassnawi, “Irak’ta bir ruhsal hastalığa sahip olmak ile ilişkilendirilmiş oldukça fazla damga var” diyor.

Tabii ki Irak’a yönelik son 30 yıl içindeki ABD saldırılarının dehşeti karşısında, Iraklılar sağ kalmak için neredeyse süper-insan koruma mekanizması geliştirdiler. Dr. Abdul al-Monaf al-Jadiry’nin tabiri ile, “İnsanlar giderek sürekli zor deneyimlere alışık hale geliyor gibi görünüyor.”

Ruhsal hastalıklardan mustarip olduğunu belirtenlerden yüzde 70’i intihar etmeyi düşünmüş. Veriler aracılığıyla rakamı geri kalan nüfusa uyarlarsak, 3 milyon Iraklı bu bozuklukların sonucu olarak intiharı düşünmüş.

Toplumsal damgalama ve Irak sağlık sistemindeki yıkım birlikte göz önüne alındığında, ruhsal problemlerden etkilenen bu kişilerin sadece yüzde 2’si tedavi için başvurmuş. Çoğu durumunu gizlemiş, kendisini çeşitli ilaçlarla tedavi etmeye çalışmış ya da eczacılardan Valium (güçlü bir antidepresan ç.n.) ve uyku hapları istemiş.

Kadınların yüzde 55’i şiddet kurbanı

Oxfam tarafından yayımlanan çalışma ise çok daha çarpıcı. Irak’ın 18 şehrinden beşinde bin 700 kadın ile yapılan araştırma 2003 yılından bu yana süren işgalin kadınlar üzerindeki etkisini resmediyor. Oxfam, çalışma hakkında şunları belirtiyor: “Şu anda bütün güvenlik durumu kırılgan olsa da dengelenmeye başlıyor. Geriye kalan Iraklı sayısız anne, eş, dul ve bunların kızları sessiz bir tehlikenin pençesinde.”

Iraklı kadınların hayatlarındaki bunalımın derecesi akıllara durgunluk veriyor. Oxfam’a göre, araştırmaya karılan kadınları yüzde 55’i 2003’ten bu yana şiddetin kurbanı olduklarını belirtti. Araştırmacılar ayrıca kadınları yüzde 55’inin yerlerinden edildiğini veya evlerini terk etmeye zorlandığını ortaya çıkardı.

Medyanın Irak’taki güvenliğin geliştiğine dair kutlamalarına rağmen, çalışmaya katılanların yüzde 40’ı 2008 yılındaki güvenlik durumlarının 2007’ye göre daha kötü olduğunu ifade etti. Kadınların hemen hemen yüzde 60’ı güvenlik ve emniyetlerinin en acil sorunları olarak kaldığını söyledi.

Yerinden etme ve şiddetin sonucu olarak araştırmaya katılanların üçte birinden fazlası şu anda ailelerinin fiili reisi haline gelmiş durumda. Irak’ta tahmini olarak 740 bin dul kadın var ve esas rakam çok daha yüksek olabilir.

ABD’nin, merkezi hükümetin ekonominin göbeği ve sosyal hizmetlerin asli sağlayıcısı olma şeklindeki geleneksel rolünü parçalama denemesi, bu kadınları harap etmiş. Dul kadınların yüzde 76’sı eşlerinin emekli maaşlarını hükümetten alamadıklarını söylemiş. Kadınların yine yüzde 76’sı devletin yiyecek paylarına bel bağladıklarını söylerken, yüzde 45’i bu payları kesik kesik aldıklarını belirtmiş. Yüzde 33’ü 2003’ten beri hiçbir insani destek almadıklarını ve büyük çoğunluğu da 2008’deki gelirlerinin 2006 ve 2007’den düşük olduğunu ifade etmiş.

Oxfam, kadınların güvenlik dışında kadınların dile getirdiği büyük sorunun temiz su, elektrik, uygun barınma gibi temel hizmetlere erişmedeki aşırı zorluk olduğunu ve su, kanalizasyon ve sağlık hizmeti gibi elzem ihtiyaçlara erişimin ulusal ortalamaların çok altında olduğunu belirtti.

Kadınların dörtte biri gülük olarak içme suyuna erişimlerinin olmadığını ve neredeyse yarısı ulaştıkları suyun tamamen içilebilir olmadığını açıklamış. Yaklaşık olarak üçte ikisi ise günde 6 saatten daha az elektriklerinin olduğunu söylemiş.

Kadınların ve çocuklarının eğitime ulaşmaları ise şaşırtıcı olmayan biçimde daha iyi durumda değil. Oxfam, “Araştırmaya katılan kadınların yüzde 40’ı sarsıcı biçimde çocuklarının okula devam etmediğini belirtti. Bu sadece ekonomik zorlukla ilgili değil, aynı zamanda kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve güvensizlik de etkili. Bu durum aynı zamanda eğitim tesislerinin yıkılması ve çürümesinin de bir sonucu” açıklamasını yaptı.

http://mrzine.monthlyreview.org/smith180309.html adresinde yayımlanan haberden çevrilmiştir.

0 Responses to İşgal ruh sağlığını bozuyor, en çok kadınları vuruyor

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi