Sahtekârlıkla elde edilen seçim zaferinin üzerinden geçen altı aydan fazla bir zamanın ardından, İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad sistematik bir biçimde, seçimdeki başlıca rakibi eski başbakan Hüseyin Musavi liderliğindeki “Yeşil Hareket”in destekçilerinin üzerine gidiyor.
Tutuklamalara, işkence ve cinayetlere rağmen halen muhalifleri ezmekte başarılı olamadı. Ve son haftalarda, Şiraz İran Telekomünikasyon Şirketi’nde on üç aydır ücret alamayan işçilerin Vali Konağı’nı ve bir otoyolu işgaliyle ekonomik mücadeleler daha da alevlendi. Bu eylemi, İsfahan’da bulunan Mübarek Çelik Fabrikası’nda ücretlerin düşürülmesi sonucu başlatılan iki günlük açlık grevi takip etti.
Chicago’da bulunan DePaul Üniversitesi’nde uluslararası çalışmalar yapan İran asıllı Amerikalı yazar-aktivist Kaveh Ehsani, İran’daki muhalifliğin çeşitli mücadeleler ile etkileşim içerisine girerek daha ileri taşınması gerektiğini savunuyor. Ehsani, reformistlerin gölgelemeye çalıştıkları 11 Şubat İran Devrimi’nin 30. yıldönümü protestolarının ardından, İran’daki politikanın durumu hakkında Lee Sustar’a konuştu.
Lee Sustar: Muhalefetin şu anki gücü hakkındaki değerlendirmeleriniz neler?
Kaveh Ehsani:
Baskılar daha da kötüleşti -ki bu rejimin iyi olduğu şeylerden birisi de bu zaten. İntibak ettirir. Ayakta kalmasının yolu, belirli bir şekle bürünmek için, dayanışmanın örgütlü, bağımsız belirtilerini engellemektir. Bu,sendikaları, dernekleri, siyasi partileri vb. kapsar. Örgütlenmemiş ve savruk muhaliflikle, ayaklanmalarla ve birtakım hoşnutsuzluk gösterileriyle başa çıkabilir. Zaten bunu 30 yıldır yapıyor.
Sonuçta muhalefetin gücü bugüne dek örgütsüzlük oldu. Bunlar sayıları üç ile yedi arasında değişen şahsi grupların hareketi ve çok savruklar. Muhalefet, halkın bir araya gelmesine talebin bu sembolik günlerinde, tamamen rejimle mücadeleye odaklandı.
Muhalefet ve protestolar için meydan, şuana dek rejim tarafından kontrol altında tutulan kamusal alanlar oldu. Bu, meydan okuma sınırlarına dayanmıştır. Bu, tekrar edebilir –gelecekte de tekrar edebilir- ama şuan itibariyle, aradan geçen altı, yedi aydan sonra, rejim kilit örgütleyicileri tutuklamakta, olaylara kendi destekçilerini nakletmekte ve terörün ve emniyetsizliğin saltanatını yaymakta başarılı oldu. Muhalifliği göstermenin temel yolu olan kamusal alanlardaki halk protestolarının gelecekte de başarılı olacağından emin değilim. Duruma göre başarı elde edebilir. Ancak tek strateji bu olamaz. Sonuçta muhalefet, protestoları işyerlerine yaymak, grevler örgütlemek ve özellikle sınıf koalisyonları tesis etmek düşüncelerini de kapsayan yeni yollar bulmak zorundadır.
Bugüne dek gözden kaçırılan temel şey sınıfın dili olmuştur –Yeşil Hareket’in başlıca talebi olarak halkın ekonomik taleplerini ileri sürmek.
Ama sanırım bu gerçekleşmek üzere. Son röportajlarında Musavi bundan bahsetti. Çalışan ve özü itibariyle bolluğu yaratan insanlar sistem ve Ahmedinejad tarafından tamamen saf dışı bırakılmakta. Ve bu insanlar Yeşil Hareket’in tam kalbinde yer almak zorundalar. Sanıyor ve ümit ediyorum ki, sendikaları örgütlemek, işçiler, öğrenciler, öğretmenler ve hatta esnaflar arasında koalisyon tesis etmek adına daha fazla girişim göreceğiz.
Lee Sustar: Musavi, devrimin 31. yıldönümünde henüz amaçlarına ulaşamadığını söyledi ve bunun gibi bazı toplumsal sorunlara değindi.
Kaveh Ehsani: O çok önemli bir mülakattı. 30 yılın ardından devrimi nasıl değerlendirdiğini sordular ve o da, bazı ütopyaları olduğunu, ama birçok hata yaptıklarını da kabul etmek zorunda olduğunu, demokrasi ve özgürlüğü de kapsayan toplumsal adalet ve eşitlik gibi birçok taleplerinin de gerçekleşmediğini dile getirdi.
Eğer 30 yıl geriye giderseniz, taleplerin özgürlük, bağımsızlık ve İslamiyet’in de eklentili olduğu bir cumhuriyet için olduğunu görürsünüz. O, bu konuda çok ısrarcıydı.
Lee Sustar: Musavi, imamların eski devlet başkanlığı adayı Mehdi Karrubi ve eski devlet başkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani gibi muhalefetin ağır topları arasında politik bir ayrışma söz konusu mudur? Rafsancani, genelde yaptığı gibi bir arabulucu rolü mü üstlenmeye çalışıyor?
Kaveh Ehsani: Derin uçurumlar var. Bu bir koalisyon.
Rafsancani aslında düzeni temsil eder ve düzen, neo-liberallerden statükocu kuruluşlara kadar çeşitli çıkar grupları arasındaki barışı koruma işini üstlenmiştir. Onlar, seçimleri ve bu çeşitli çıkar grupları arasındaki bölücü gücü kontrol altında tutarlar.
Rafsancani her zaman uzlaşmayı temsil eder. O, sistemi muhafaza etmek ve Nomenklatura’nın (eski SSCB’de seçkin sınıfa verilen isim) iktidarda kalmasının güvence altına alındığı bir merkezi otoriteyi geri getirmek istiyor.
Karrubi giderek kimlik siyaseti, etnik azınlıklar ve orta sınıf imtiyazı gibi çeşitli liberal taleplerin sesi haline gelmiştir.
Musavi ise gitgide, toplumsal adalet adına toplumsal demokratik adaleti temsil eder hale geldi. O, sınıfın dilini kullanıyor ve pazarı kontrol altında tutmaktan ve orada bir refah devletini garanti altına almaktan bahsediyor.
Ancak, aynı zamanda muhalifler işlerin gidişatıyla ilgili mutsuzlukları konusunda birleşmiş durumdalar. Hepsinin ortak hissiyatı, iktidar için ordu, milisler ve istihbarat cemiyeti tarafından gerçekleştirilen darbe gibi bir şey olduğu yönünde.
Lee Sustar: Ahmedinejad etrafındaki çemberin şuan yapmaya çalıştığı şey nedir? Amerika’yı devre dışında tutmak için nükleer sorunlar gibi konularla ilgili çıtayı yükseltmek mi, muhalifleri dizginde tutmak mı, yoksa her ikisi de mi?
Kaveh Ehsani: İran’daki iktidar oyunu çok komplike. Birçok oyuncuyu barındırmakta.
Ahmedinejad temelde, İslami Cumhuriyet içinde, ya teknokrasi ya da istihbarat servisleri ve baskıcı politik yapılanmalarda yer alan bir dizi orta halli yönetici ve memuru temsil etmektedir. Beş yıl evvel (Başkan Ayetullah Ali) Hamaney, siyasal temsilcilere –yönetim mekanizmasında yer alan birilerine- sahip olmak istediği için onları terfi ettirdi -ancak Rafsancani’nin yahut eski başkan Muhammed Hatemi’nin sahip olduğu aynı sevecen güçten uzak birilerine. Bunlar, onun kuklaları olacaktı.
Sonuç olarak, “savaştık (1980’lerdeki İran-Irak Savaşı), muhalefeti bastırmada yardımcı olduk, ama bunun dışında hiçbir şey elde edemedik” hissiyatında olan ve birçok serzenişte bulunan orta düzey çalışanları terfi ettirdi. Bunlar eski askerler, milisler, hapishane ve istihbarat sistemlerini kontrol eden kimselerdi. Bundan ötürü pastadan bir dilim istediler ve işte Ahmedinejad bunları temsil etmektedir.
Ahmedinejad ve onun taraftarları arasındaki ikilem, ortada kalıcı bir kriz durumu var olduğu sürece hayatta kalma şansları olduğudur. Ama şayet işler, yurtiçinde muhalefet, Hamaney ve rejim arasındaki bir çeşit uzlaşma ya da uluslararası bazda bir uzlaşmanın sağlandığı bir noktaya gelirse, Ahmedinejad gibilere yer olmayacaktır.
Ahmedinejad, krizin sırtından geçinen insanları temsil eder. Bunlar rejimin koçbaşlarıdır. Bunlar, insanları sömüren ya da ordu tarafından idare edilen yasadışı ticaret şebekelerinin kayıt dışı ekonomisinin kırıntılarıyla beslenen insanlardır. O halde, bir uzlaşma durumunda Ahmedinejad’ın ya da en azından destekçilerinin yeri ne olacaktır? Kolaylıkla kenara itilecektir. Sanırım korktuğu da bu. Hamaney’in çıkarının bir kuklası. Açıkçası, reform hareketinin ona ve onun temsil ettiği her şeye karşı toplumsal bir tabanı vardır.
Bundan dolayı, kendisi ve takipçileri için bir hayatta kalma oyununa bağlanmış durumdadır. Durumu yurtiçinde ve uluslararası platformda dengesiz bir halde tutmak istiyor, böylece bir kukla başkan olarak kalması için iktidar odakları tarafından ona ihtiyaç duyulacaktır.
Lee Sustar: Amerika’nın yaptırım baskısının etkileri neler olacaktır?
Kaveh Ehsani: Sanırım bu çok oportünistçedir. Amerika’yı ilgilendiren tek şey emperyalist çıkarlarıdır. Amerika, İran’ın bölgede kendi çıkarlarını ve doğalgaz ile petrolü kontrol ederek ekonomik koşulları dikte edemeyecek pozisyondaki bir rejime, Afganistan ve Irak’ta yaşananların seviyesinin üzerinde olmayan yumuşak ve zayıf bir rejime dönmesini istiyor. Şayet toplum zayıflatılırsa, sonuç olarak bu kaçınılmazdır.
http://socialistworker.org/2010/02/26/next-for-iran-reform-movement adresinde yayımlanan söyleşiden çevrilmiştir.
0 Responses to İran’da reform hareketi nereye gidiyor?