Fidel Castro, 23 Ocak günü yaptığı yazılı açıklama ile Küba’nın deprem sonrasında Haiti’ye yardım için elinden geleni yaptığını ve yüzlerce doktorunu bölgeye gönderdiğini belirterek, bölgeye doktor göndermek yerine asker göndermeyi tercih eden ABD ve diğer ülkeleri eleştirdi:
Haiti’de gerçekleşen, komşu kardeş ulusumuzu harap eden felaketten iki gün sonra, 14 Ocak’taki açıklamamda şöyle yazmıştım: “Küba, küçük ve ambargo altındaki bir ülke olsa da sağlık ve diğer alanlarda Haiti halkı Küba’nın yardımını almıştır. Yaklaşık 400 doktor ve sağlık çalışanı Haitililere ücretsiz olarak yardım etmekte. Doktorlarımız ülkenin 237 yerleşim yerinin 227’sinde her gün çalışmakta. Öte yandan 400’den genç Haitili ülkemizden tıp doktoru diploması almış durumda. Onlar şimdi, bu kritik durumda hayat kurtarmak üzere dün ülkeye giden destek güçlerinin yanında çalışacaklar. Böylece binden fazla doktor ve sağlık çalışanı herhangi bir özel çaba sarf edilmeksizin seferber olabilecek ve çoğu Haitililerin hayatını kurtarmayı ve yaralıları iyileştirmeyi arzulayan her devletle işbirliği yapmaya şimdiden hazır.”
“Tıbbi ekibimizin başkanı, bizi oradaki durumun zor olduğu, ancak şimdiden hayat kurtarmaya başladıkları konusunda bilgilendirdi.”
Kübalı sağlık uzmanları durmaksızın, saatlerce, gece gündüz, ayakta kalan birkaç tesiste, çadırlarda ve artçı şoklar nedeniyle halk korktuğundan beri parklarda veya açık alanlarda çalışmaya başlamıştı.
Durum aslında düşünüldüğünden çok daha ciddiydi. On binlerce yaralı Port-au-Prince sokaklarında yardım için feryat ediyordu, ölü ya da diri, balçık yığınının veya nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı kerpiçten yapılma evlerin altında. En sağlamı bile çökmüş. Bunun yanında yıkılmış mahallelerde Latin Amerika Tıp Okulu’ndan mezun doktorların izini sürmek önemli. Bu doktorların çoğu trajediden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiş.
Birçok Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi yatakhanelerinde sıkışmış ve birkaç Haiti’de İstikrar İçin Birleşmiş Milletler Misyonu (MİNUSTAH) şefinin de aralarında olduğu onlarcası hayatını kaybetmiş durumda. BM elemanlarından yüzlercesinin akıbeti ise henüz bilinmiyor.
Haiti Başkanlık Sarayı çökmüş durumda. Birkaç hastanenin de dahil olduğu birçok kamu kuruluşu harabe durumda.
Başlıca uluslararası televizyon kanalları tarafından yayınlanan görüntüler vasıtasıyla görülebilen afet tüm dünyayı şoka uğratmış durumda. Tüm dünya devletleri kurtarma uzmanları, gıda, ilaç, teçhizat ve başka kaynaklar göndereceklerini açıkladı.
Küba tarafından açıkça beyan edilen duruşla uyumlu biçimde, farklı ülkelerden tıbbi ekipler –İspanya, Meksika, Kolombiya ve diğerleri- hazırladıkları tesislerde bizim doktorlarımızla birlikte çok yoğun biçimde çalışıyorlar. PAHO (Pan Amerikan Sağlık Örgütü) gibi örgütler, Venezüella gibi dost ülkeler ve diğer ülkeler ilaç ve diğer kaynakları tedarik etti. İlgi odağının dışında kalmayı tercih eden Kübalı uzmanların ve liderlerinin kusursuz hareket tarzı kesinlikle şovenizmden arınmış durumda.
Küba benzer koşullar altında yaptığı gibi, Katrina Kasırgası New Orleans’ta devasa tahribata yol açtığı ve binlerce ABD yurttaşının hayatı tehlikede olduğu zaman da, çok iyi bilindiği üzere muazzam kaynaklara sahip ABD’nin halkıyla işbirliği yapmak üzere tamamen tıbbi bir birlik göndermeyi önermişti. O anda ihtiyaç duyulan hayatları kurtarmak üzere eğitimli ve iyi donanımlı doktorlardı. New Orleans’ın coğrafi konumu dikkate alındığında, Henry Reeve birliğindeki binden fazla doktor seferber edildi ve tıbbi malzeme ve ekipmanı beraberinde getirerek gece ya da gündüz bu şehre gitmek üzere hazırlandı. Bu ülkenin başkanının teklifimizi reddedeceği ve kurtarılabilecek bazı Amerikalıların ölmesine izin vereceği aklımızdan geçmemişti. Hükümet tarafından yapılan hata belki de Küba halkının ABD halkını düşman olarak görmediğini anlayamama acizliğinden kaynaklanıyordu; Kübalılar onları yurdumuzun mağdur olduğu saldırganlığın sorumlusu olarak görmedi.
“Diz çökmeyecek, af dilemeyeceğiz”
Söz konusu devlet, ülkemizin yardımlara el açmaya veya yarım yüzyıldan bu yana boşu boşuna bizi dizlerimizin üzerine çöktürmeye çalışanlardan af dilemeye ihtiyacı olmadığını anlayamıyor.
Ülkemiz, Haiti olayında da ABD’li yetkililerinin depremden etkilenen ABD ve Haiti yurttaşlarına olabildiğince çabuk yardım dağıtabilmeleri için gereken diğer olanaklarla birlikte Küba’nın doğusu üzerinde uçma talebine acilen yanıt verdi.
Böylesi ilkeler bizim insanlarımızın etik davranışlarını karakterize etmiştir. Bunun tarafsızlığı ve sebatıyla, dış politikamızın hazır ve nazır özellikleri belirlenmiştir.Ve bu yalnızca uluslararası arenada bizim hasımlarımız tarafından çok iyi bilinmektedir.
Küba, Batı yarıkürenin en fakir ülkesi olan Haiti’de yaşanan trajedinin dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerine karşı bir mücadele çağrısı olduğu fikrine kararlı bir şekilde bağlı kalacaktır.
Haiti dünya üzerinde sömürgeci, kapitalist ve emperyalist sisteme maruz bırakılmanın net bir ürünüdür. Haiti’nin köleliği ve bunu takip eden yoksulluğu dış mihraklar tarafından empoze edilmiştir. Bu korkunç deprem, 192 Birleşmiş Milletler devletinin en temel haklarının ayaklar altına alındığı Kopenhag Zirvesi sonrası vuku bulmuştur.
Yaşanan trajedi sonrasında Haiti’de, çocukları alelacele ve yasadışı yollardan evlat edinmek için bir mücadele başladı. UNICEF, bu çocukların yakın akrabalarını haklarından mahrum bırakan uzaklaştırmaya karşı önlem almak zorunda bırakıldı.
Yüz binin üzerinde kurban bulunmakta. Vatandaşların büyük bir bölümü kollarını ve bacaklarını kaybetmişler yahut kendi başlarına yaşamlarını devam ettirmelerini engelleyen ve rehabilite edilmesi gereken yaralar nedeniyle acı çekmekteler.
Ülkenin yüzde sekseni yeniden inşa edilmeli. Haiti, üretimsel kapasitesine göre ihtiyaçlarını karşılayacak, yeterli gelişim gösteren bir ekonomiye gereksinim duymaktadır.Avrupa ve Japonya’nın üretimsel kapasite ve nüfusun fenni seviyesine göre yeniden yapılandırılması süreci, Haiti’de sergilenmesi gereken gayrete oranla basit bir görevdir. Orada, Afrika’nın büyük bir bölümünde ya da herhangi bir üçüncü dünya ülkesinde olduğu gibi sürdürülebilir bir gelişim elde etmek için gerekli koşulları yaratmak elzemdir. Kırk yıllık bir zaman diliminde, insan nüfusu dokuz milyardan fazla olacaktır ve daha şimdiden bilim adamlarının kaçınılmaz bir gerçek olarak kabul ettiği bir iklim değişikliğinin meydan okumasıyla yüzleşmiştir.
Haiti trajedisinin tam ortasında, binlerce Amerikan piyadesi, 82. Hava İndirme Tümeni askerleri ve diğer askeri kuvvetler, hiç kimsenin sebebini ve nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde Haiti’yi işgal etmişlerdir. Daha da kötüsü, ne Birleşmiş Milletler ne de Amerikan Hükümeti, kamuoyuna askerlerin konuşlandırılmasıyla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
Birçok hükümet, Haiti’ye göndermiş oldukları insani ve teknik yardım taşıyan uçakların inmesine izin verilmediği hususunda yakınmakta.
Bazı ülkeler, kendi hesaplarına, ilave asker ve askeri ekipman göndereceklerini duyurdular. Bana kalırsa, bu tür eylemler zaten kendi içinde karmaşık bir hal almış olan uluslararası işbirliğini daha da karmaşık hale getirecek ve kaos yaratacaktır. Bu konuyu ciddi bir şekilde tartışmak şarttır. Böylesine hassas olaylarda BM’nin hak ettiği lider rolüyle görevlendirilmesi gerekmektedir.
Bizim ülkemiz tam anlamıyla insani bir görevi başarmaktadır ve mümkün mertebe kendi tanzimiyle insani ve maddi yardım dağıtacaktır. Hayati hizmetler sunmak adına dayanışan tıp doktorları ve işçileriyle gurur duyan insanlarımızın arzuları güçlüdür ve vakanın üzerine güneş gibi doğacaktır.
Kayda değer herhangi bir imkan yaratmak adına ülkemize sunulan teklifler geri çevrilmeyecektir. Ancak bunun kabul edilebilirliği, bütünüyle ülkemizden talep edilen insani yardımın önemi ve ehemmiyetine bağlı olacaktır.
Şunu beyan etmek gerekir ki; şuana dek Haitililer için Küba tarafından gönderilen uçaklar ve insani yardım herhangi bir zorlukla karşılaşmadan hedef noktalarına varmıştır.
Biz asker değil,doktor gönderiyoruz..!
http://www.elhabanero.cubaweb.cu/2010/enero/nro2770_ene10/nac_10english790.html adresinde yayımlanan açıklamadan çevrilmiştir.
0 Responses to Castro: Biz doktor gönderiyoruz, asker değil!