Guatemala’nın batıdaki dağlık kesimlerinde yer alan San Marcos’taki Marlin Madeni, San Miguel Ixtahuacán ve Sipakapa şehirlerinin sınır bölgesinde bulunuyor. Bu şehirlerin sakinleri ağırlıklı olarak, İspanyolca’ya ek olarak kendi geleneksel dillerini konuşan Maya yerlilerinden oluşuyor. Madenin yüzde 85’i nüfusunun çoğunluğunu en büyük Maya alt gruplarından olan Mam-Maya yerlilerinin oluşturduğu San Miguel Ixtahacán şehrinde alıyor. Sipakapa’da ise daha çok en küçük alt gruplardan olan Sipakapenseler yaşıyor.
Hem açık ocak madenciliği hem de yeraltı faaliyetlerinin yapıldığı Marlin Madeni’nin tamamı, dünyanın en büyük altın şirketlerinden Vancouver merkezli Goldcorp şirketine ait. Maden, tamamına Goldcorp’un sahip olduğu Montana Exploradora tarafından işletiliyor. Marlin Madeni, Dünya Bankası’nın Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC), Dünya Bankası tarafından finanse edilen projeleri kuruluşun “yoksulluğu azaltma ve sürdürülebilir kalkınma kapsayıcı talimatı” ile uyumlu hale getirmeyi amaçlayan ve 2003 yılında gerçekleştirilen Doğal Maddeleri İşleme Sanayi Araştırması (EIR) ardından kurum tarafından finanse edilen ilk proje. Proje aynı zamanda söz konusu Dünya Bankası standartlarına uygun bulunmayan ilk proje olma özelliğini taşıyor.
Kanada Toplumsal Yatırım Veritabanı’na göre Goldcorp şirketi Toronto Borsası Bileşik Endeksi’nde yer alan madencilik şirketleri arasında en yüksek çevresel cezaları alan şirket. Goldcorp, Meksika, Honduras, Kanada, ABD, Arjantin ve Guatemala’daki madenlerinde siyanür ve ağır metal kirliliğinde artışla ve asit boşaltımıyla suçlanıyor. 300’den fazla Kanada şirketinin toplumsal ve çevresel performansını analiz eden bağımsız yatırım araştırma şirketi Jantzi Araştırma, Nisan 2008’de emniyet ve güvenlik tehditlerine, çevresel etkilere, yerli halkların giderek artan muhalefetine ve yerel topluluklarla yetersiz müzakerelere atıfta bulunarak Goldcorp’a yatırım yapılmaması tavsiyesinde bulunmuştu. Guatemala, herhangi bir proje, yasa veya kararnameden etkilenmesi olası yerli halklara danışmanlık koşulu getiren Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 169 numaralı sözleşmesini imzalamış ve onaylamıştı. San Miguel Ixtahuacán ve Sipakapa sakinleri ise ne hükümet ne de şirket tarafından kendilerine hiçbir zaman danışılmadığı iddia ediyor.
Şirketten sahte halk toplantıları
Rosalia, basit, çakıl yol maden tarafından büyük maden kamyonlarına uygun hale getirmek için genişletinceye kadar çiftlik olarak kullandığı yerin önünde dikiliyor. Rosalia’nın ailesi, maden şirketinin kendilerine hiçbir zaman danışmadığını ya da toprak kayıplarını tazmin etmediğini söylüyor. Şirket bölgeye ilk geldiği zaman madenciliğin faydalarına dair bir dizi sunum gerçekleştirmiş. Şirket, San Miguel Ixtahuacán ve Sipakapa halkıyka 74 toplantı düzenlediğini iddia ediyor. Bu toplantılara katılanlardan, ücretsiz bir öğle yemeği karşılığında bir listeye imza atmaları talep edilmiş. Bölge halkı, Goldcorp’un daha sonra bu listeleri hükümete ve Dünya Bankası’na yerel halkı bilgilendirdiklerine dair kanıt olarak kullandığını söyleyerek, “Buradaki topluluklarla bölgeye gelen şirket hakkında herhangi bir diyalog veya danışmanlık yapılmadı. Halk bilgilendirilmedi. Bu nedenle çok sinirliyiz, çünkü bu insanların paraları var, milyonerler ve ne istiyorlarsa yapabilirler. Bizim hayatlarımız umurlarında değil. Yapabileceğimiz her şeyi yaptık ancak hiçbir şey fark etmedi. Eski belediye başkanı ve yargıç para için şirketten yana tavır aldı. Bu nedenle insanlar haklarını savunamadı” diye konuşuyor.
San Miguel Ixtahuacán’da yaşayan Julian, “Çok büyük değişiklikler ve gelişme sağlayacaklarını söylediler” diyor ve şu şekilde konuşuyor: “Ancak bunlar tamamen yalan, çünkü hiçbir gelişme görmedik! Eğer gerçekten bizim gelişmemizi düşünüyor olsalardı daha iyi koşullarda yaşıyor olurduk. Evlerimiz daha güzel, yollarımız asfaltlanmış olurdu. Fakat sadece kullanmak istedikleri yolları asfaltladılar. Geldikleri zaman evler inşa edeceklerini dair söz vermişlerdi ama bunu hiçbir zaman yapmadılar. Hatta köydeki birkaç beton ev için kendilerine pay çıkarmaya çalıştılar ama bu da yalan. Buradaki betondan yapılmış tüm evler daha önceden inşa edilmişti, çünkü buradaki ailelerin ABD’ye göçen yakınları var ve oradan para gönderiyorlar. Geriye kalan evlerimizin hepsi çamurdan ve ahşaptan inşa edilmiş, bunu biliyoruz çünkü evleri kendi ellerimizle inşa ettik. Her gün yalanlarını dinlemek zorunda kalıyoruz, ama şimdiye kadar biz bir şey vermiş değiller. Durum böyleyken neden bize tüm bu yalanları söylüyorlar?”
Candeleria ise madenin hemen altındaki evinin dışında, duvarındaki kurşun deliğinin önünde duruyor. Kocası şu anda Meksika-Cancun’daki bir otelde çalışıyor ve bu sayede yol genişletme çalışmalarında tarım arazilerinin bir kısmını kaybeden ailesine para gönderebiliyor. Aile bir gece evde uyurken evin önünden bir kamyon geçmiş ve birileri eve doğru dört el ateş etmiş. Candeleria’nın eniştesi “Daha önce tamamen barış içinde yaşıyorduk” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir kez şiddet olayı duymuştum, o da başkentteydi. Ancak şimdi şiddet burada, aramızda; çocuklarıyla kavga eden ebeveynler ve birbirleriyle kavga eden kardeşlere varıncaya dek. Çok endişeliyiz, çünkü insanların ‘Madenciliğe karşı çıkan insanları öldürecek veya kaçıracağız’ dediklerini duyuyoruz ve birçok adam öldürme, kaçırma olayı gerçekleşti, bu olaylar sadece burada değil, madenin üzerindeki birçok başka köyde de gerçekleşti. Çok zor bir hayat yaşıyoruz ve daha kötü olmaya devam edecek. Ve şunu düşünüyorum: Bizi kim savunacak? Ne yapacağız?”
San Miguel Ixtahuacán halkı, Peder Erick’in son ABD seyahatinden fotoğrafları görmek üzere kilisede bir araya gelmiş. Peder Erick’in gezisi ülkedeki çeşitli şehirleri kapsıyormuş, bu sayede insanların ailelerine destek olmak amacıyla orada, genellikle de izinsiz olarak çalışan akrabalarını ziyaret edebilmiş. Kalabalığın içinden birileri, “İş sahibi olarak madenden yarar göreceğimizi söylemişlerdi. Öyleyse işler nerede? Eğer burada iş varsa neden birçoğumuz birkaç bozukluk için hayatımızı riske ederek ailelerimizi ve evlerimizi terk etmek zorundayız?” diye homurdanıyor. ABD haricinde birçok kişi de Meksika’ya veya şeker tarlalarında çalışmak üzere Guatemala’nın sahil kesimlerine göçüyor.
Evlerin duvarları çatlıyor
YOLANDA
Yolanda adındaki çocuk madenin çevresindeki evlerden birinde yaşıyor. Bu evlerden yüzden fazlası, mayın faaliyetleri başladığından beri çatlak duvar ve zeminler gibi etkiler bırakan yapısal hasardan etkilenmiş. Şirket hiçbir sorumluluk kabul etmiyor, ancak köylüler çatlakların her gün yapılan dinamit patlatma işleminden kaynaklandığına inanıyor. Barış ve Ekoloji İçin Kırsal Komisyon (COPAE) ve Uniteryen Evrenselci Hizmet Komitesi (UUSC) tarafından yayınlanan son raporda ise şu sonuçlara varılmış: “Bir eleme sürecinin ardından, bina hasarlarının en olası nedeni olarak yer sarsıntıları kaldı. Madendeki patlatmalar ve ağır kamyon trafiği haricinde bölgede sarsıntıya neden olabilecek hiçbir kaynak yok; bu nedenle köylerdeki hasarlar çok büyük olasılıkla maden faaliyetlerinden kaynaklı ve kamyon trafiğiyle ilişkili.”
IRMA
Dağılan yatak odasının önünde duran Irma, “Evlerimiz parçalanıyor. Evimin içine girmeye korkuyorum, çünkü bir gün tepemize yıkılabilir” diyor. Goldcorp, faaliyetleri ile evlerdeki hasar arasındaki bağlantıyı onaylamayı reddediyor. Başlangıçta hasarın köyün içinden geçen araçlardan kaynaklandığını iddia etmişler, Irma ise şunları söylüyor: “Eğer soru araçlardan kaynaklanıyorsa sadece şirketin kamyonlarının ağır taşıt olduğunu ve iddia ettikleri durumda yoldan uzak evlerin de hasar görmemesi gerektiğini söyledik. O zaman da taşıtlardan kaynaklanmadığını, çürük inşadan kaynaklandığını söylediler. Biz de problem çürük yapılardan kaynaklanıyorsa sadece madenin yanındakilerin değil, ülkenin geri kalan kısmındaki evlerin çoğunun da aynı problemi taşıması gerektiğini belirttik. Masalları değişti ama herhangi bir sorumluluk almayı her zaman reddettiler. Şikayetlerimizi ciddiye bile almadılar, bize güldüler. Hatta bir keresinde müziklerimizi çok gürültülü çaldığımızdan bu hasarların oluştuğunu söylediler.”
Maria ve ailesi kendilerine yeni bir ev yapmak için dört yıllarını harcamışlar. Sonunda inşaatı bitirdikleri zaman büyük bir gurur anıymış. Ancak üç hafta sonra çimento döşemenin çatlamaya başladığını fark etmişler. Çatlak şimdilik çok ince, ama Maria çok daha büyük çatlaklara sahip evler gördüğünden bunun sadece zaman meselesi olduğunu biliyor. Her gün öğle ve sonra gece yarısı yeniden madende yerin deprem olmuş gibi sarsılmasına neden olan dinamitler ateşleniyor. Aile sonunda zararın neresinden dönülse kâr olacağına ve eve taşınmamaya karar vermiş, ev şu anda boş ve kullanılmamış olarak duruyor. Maria, “Bizi mağdur ediyorlar. İnsan muamelesi yapmıyorlar” şeklinde konuşuyor.
Geniş ölçekli birçok altın madeninde olduğu gibi çıkarılan madenin işleme sürecinde siyanür kullanılıyor. Kalan atık maddeler de atık havuzuna dökülüyor. Bölge sakinleri madenin, su kaynaklarının miktarını ve kalitesini nasıl etkileyebileceği konusunda endişeli. Maden saatte 250 bin litre kadar su kullanıyor ve bu yaklaşık olarak 8 kişilik bir Guatemalalı ailenin 25 senede kullanacağı su miktarına eşit. Kısa süre önce su kaynaklarsının 8’de 6’sının tükendiği rapor edilmiş, buna rağmen şirket suyu ya atık havuzundan geri dönüştürülen kaynaklardan ya da halkın kullandığı kaynaklarla ilişkisi olmayan derin yeraltı kaynaklarından sağladığını iddia ediyor. Diğer endişeler ise kimyasalların nehirlere sızmasına veya daha da kötüsü tüm atıkları havuzda tutan setin bölgede sık sık görülen depremlere dayanacak güçte olmamasına dair. Bunun kendilerini endişelendirdiğini ifade eden Victor, “Çünkü atık havuzu yukarıda ve biz burada onun altındayız” diyor.
Kirletmeyen maden yok
Erkek kardeşi Alex ile nehir kıyısında çamaşır yıkayan Reyna, kendilerine suyun temiz olduğunu söylediklerini dile getirerek,“Evde suyumuz yok ve kaynaklarımız kurudu, bu nedenle buraya inmek zorundayız” şeklinde konuşuyor. Barış ve Ekoloji İçin Kırsal Komisyon (COPAE) tarafından yapılan bilimsel çalışmalar atık havuzunun aşağısındaki nehirlerin arsenik içerdiğini ortaya koymuş. COPAE’den Alejandro, “Tüm madenler kirletir. Dünyanın hiçbir yerinde kirlenmeye neden olmayan madencilik sanayi örneği yok. Çalışmalarımız, madenin altındaki nehirlerin kirletilmiş olduğunu gözler önüne seriyor. Su, tüketmeye uygun değil” diyor. Şirketin, suyun güvenilir olduğuna dair iddialarına rağmen San Miguel Ixtahuacán belediye başkan yardımcılarından Freddy, şirket çalışanlarına suyu içmeyi veya suda yıkanmayı teklif ettiğinde bunu reddediyorlar.
REYNA
Eskiden kabak, fasulye, avokado, limon, portakal, şeftali ve mısır ektiklerini belirten bölge sakinlerinden Teresa, “Ancak ektiklerimiz artık aynı değil. Avokado ağaçlarına baksanıza, meyveleri yok, çiçek halindeler ama çiçekler de sonra dökülüyor. Ya hayvanların hayatı? Şu anda durum çok kötü. Benim büyüdüğüm zamanlarla aynı değil, o zamanlar sağlıklıydı, her şeyi yiyebilirdiniz. Şimdi ise yediklerimiz de içtiklerimiz de kirletilmiş durumda” ifadelerini kullanıyor.
Elinde, ailesi tarafından hasat edilen mısırlardan bazılarını tutan Crisanta, “Hasat eskiden çok daha iyiydi” diyor ve ekliyor: “Ama maden geldiğinden beri aynı şekilde çıkmıyorlar. Şimdi doğru dürüst büyümüyorlar. Üç yıldan beri iyi bir hasat yapamadık. Hasat ettiğimiz ekinleri de satamıyoruz. İnsanlar San Miguel’den olduğumuzu öğrenir öğrenmez bizden alışveriş yapmak istemiyor, çünkü buranın tamamen kirletildiğini söylüyorlar.”
Maden, hastalıkları da beraberinde getirdi
8 yaşındaki Lisandro’nun vücudunun tamamında kaşıntılı döküntüler var ve bunlar ilk olarak madenin faaliyete başladığı dört yıl önce ortaya çıkmış. Maden şirketi gelmeden önce çok fazla sağlık problemleri olmadığını söyleyen Lisandro’nun amcası Victor, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Şimdi ise birçok hastalık var. Madenci şirket, çocuk ve yetişkinlere kendisiyle birlikte deri enfeksiyonları, karın ağrısı, grip ve özellikle ishal gibi hastalıkları da getirdi. Bunların neden olduğunu söylemiyorlar. Ben bunların suyu içmemizden ve nehirde yıkanmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Bu bizi çok endişelendiriyor, ne yapacağız? Nereye gideceğiz? Kim bize yardım eli uzatacak? Bizim için kim endişelenecek? Bizi böylesine endişelendiren işte bu. Ve sonra sadece bu değil, çatışmalar, şiddet, adam kaçırmalar, daha önce bunlar olmuyordu. Eczane sahibi olan Miguel-Angel ise bunun bir gelişme projesi olmadığını ekleyerek, “Bu bir ölüm projesi! Bu bir canavar!” diyor.
Kızı Yahira’nın da vücudunun her yerinde aynı kaşıntılı döküntüler olan Irma, şirket geldiğinden beri hastalık sahibi olduklarını, daha önce bunlara benzer hastalıkları olmadığını ifade ediyor ve devam ediyor: “Daha önce çocuklar tamamen sağlıklıydı. Artık değil! Bu, madenin suçu. Eskiden herkes sağlıklıydı, ama şimdi onların yüzünden sağlıklı değil. Üstelik bizi aşağılıyorlar, kirli olduğumuzdan ve yıkanmadığımızdan bu döküntülerin çıktığını söylüyorlar. Üzgünüz. Bizi ürkütüyorlar. Bizi sadece ürkütüyorlar! Madenin burayı terk etmesini istiyorum. Buraya geldiler ve bizden yararlandılar. Burada, San Miguel’de gerçekten bizden faydalanıyorlar.”
Sol gözünün altında gizemli bir ur olan Teresa şunları söylüyor: “Eskiden iyiydik, ancak şimdi işler alışılageldiği gibi değil. Çok zor bir hayat yaşıyoruz. Ekinlerimiz, hayvanlarımız, herkesin hayatı risk altında, şiddet, adam kaçırmalar. Hesap yapmıyoruz. Bize rağmen ne olacağını bilmiyoruz. Bu bize acı veriyor, çünkü insanız, duygularımız var. Bu olaylar mayın gelmeden önce hiç olmamıştı. Onlar sadece para sevdalarını düşünüyorlar, bu nedenle de bize karşı ayrımcılık yapıyorlar. Ancak tanrıdan umuyoruz ki bir gün kalplerini değiştirebileceğiz, ondan sonra bize daha fazla şey yapmaya gelmeyecekler, çünkü sonunda bizim de insanoğlu olduğumuzu fark edecekler.”
San Miguel Ixtahuacán’ın her yerinde yapılan halk toplantılarında bölge sakinleri şu anda madenciliğe dair bir referandum örgütleme sürecinde. Söz konusu referandum komşu şehir Sipakapa’da 2005 yılında yapılan referandumdan esinlenmiş. Sipakapa’daki referandum her şeyi belli ediyor; federal seçimlere katılan 3087 kişiyle karşılaştırılabilecek şekilde 2502 seçmen katıldı. Toplamda 2426 seçmen madenciliğe karşı, 35 kişi lehine oy kullandı, 8 oy geçersiz sayıldı, 1 oy boş çıktı, 32 kişi de çekimser kaldı. Sipakapa’da toplanan 13 halk meclisinden 11’i madenciliği reddetti (çoğu sandıkta oybirliğiyle), biri destekledi, biri ise çekimser kaldı. Toplamda katılımcıların yüzde 98.5’i madenciliğe karşı çıktı. Şirket referandumun iptal edilmesi için yasal yollara başvurdu. Guatemala Anayasa Mahkemesi ise referandumun yasal olduğuna karar verdi, ancak bağlayıcı bulmadı.
Madene alternatif: Organik kahve kooperatifi
Sipakapa, şirketin yapacağı yatırımları reddetmeye devam ediyor ve bölgelerinde madeni genişletmeye yönelik denemelere karşı direniş sürüyor. Onun yerine halk alternatif bir kalkınma projesi, organik kahve kooperatifi adil ticaret projesi önermiş. 2009 yazında kahve kooperatifleri işe koyulmuş ve Fausto ile Pedro gibi katılımcıları gelecekteki kendi çiftlikleri için altyapıyı yerleştirme sürecindeler. Referandum bir yandan halkın madenciliğe karşı birleşik muhalefetini göstermek açısından önemliyken bir yandan da tüm halkın kendileri tarafından sürdürülen alternatifini sunabilmesi bakımından da önemli.
Ovideo, “Tarım bizim sanatımız, bildiğimiz şey bu. Altının bizim için değeri yok, ancak toprağımız, ailelerimiz, kültürümüz; bunlar bizim fazlasıyla değer verdiğimiz şeyler” diye konuşuyor. Hem Sipakapa’nun hem de San Miguel Ixtahuacán’ın yerli sakinleri atalarının nesiller boyunca toprağı nasıl işleyeceklerine dair bilinçlerini rötuşlayarak ve nesilden nesile aktararak bu topraklarda yaşadığını biliyor. Bundan daha sürdürülebilir ne olabilir? Kahve üreten halk tüm faktörleri hesaba katıyor, dikecekleri ağaçların arasındaki mesafeyi hesaplıyor, tepenin eğimini ölçüyor, güneşin yönünü ve toprağın kalitesini dikkate alıyor. Organik kahve projesinin arkasındaki örgütleyicilerden Fidel, şunları söylüyor: “Bu çok zor ve karmaşık bir iş, ancak kendi kendimize nasıl göz kulak olacağımızı biliyoruz. Bizim, Sipakapa halkının bölgemizde madenciliğe ‘Hayır!’ dememizin nedeni işte bu.”
Sipakapa ve San Miguel Ixtahuacán halkı kendi aralarında Marlin Madeni’nde süregiden dehşete tanıklık ederken, birçoğu bütün bu olup biteni halen anlamlandırmaya çalışıyor. Alejandro, “Her halükarda altının bu denli büyük bir bedeli olduğu fikriyle kim gelebilir?” diye soruyor ve ekliyor: “Bu yalnızca parıldayan sarı bir taş. Hayat altından daha değerli olmalı. Umarım bu bilgiler herkes tarafında alınır, bizim hikâyemizi dinlerler ve anlatırlar” diyen Reyna da sözlerini şu şekilde noktalıyor: “Bizler yalnızca mütevazı insanlarız, fakat bu deneyimler de yalnızca bizim, hepsi gerçek, içinde bulunduğumuz durumu bizden iyi hiç kimse anlayamaz, ama biz uluslararası otoritelere baskı yapabilmek için herkesin bize neler olduğunu bilmesini istiyoruz, böylelikle sadece parası olan insanları değil, biz zavallı, hiçe sayılan, küçümsenen, hiçbir şeymiş gibi davranılan fakir insanları da az da olsa düşünürler. Bizim de haklarımız var ve bu şekilde acı çekmeye devam etmek istemiyoruz.”
http://allan.lissner.net/someone-elses-treasure-guatemala/ adresinden çevrilmiştir.
0 Responses to Başkalarının serveti: Altıncılar Guatemala’da da yıkımda