Uruguaylı gazeteci-yazar Raúl Zibechi, La Bottega del Barbieri isimli blog ile gerçekleştirdiği söyleşide pandemi koşulları vasıtasıyla dayatılan otoriterleşme ve özgürlük alanının kısıtlanmasının yanı sıra, sisteme alternatif yaratacak pratikler üzerine görüşlerini paylaştı.
Güney Amerika’da pandemi dönemini devletler demokratik erişilebilirlik alanlarını kısıtlamak için nasıl fırsat olarak kullandı?
Pandemi; sokaklardaki polis gücü sayısını arttırmak, en ufak
kamusal tartışma olmaksızın kontrol ve kısıtlama tedbirleri uygulamak, otoriter
tedbirler vasıtasıyla bir çeşit tekno-bilimsel diktatörlük tatbik etmek için
kusursuz bir bahane.
Güney Amerika’da gördüğümüzün devletin ve baskı aygıtlarının
tek taraflı bir büyümesi olmasının yanında devlet bağlantılı şiddetin de
yoğunlaşmasıdır: paramiliter gruplar Kolombiya, Brezilya ve Meksika’da tamamen özgür
faaliyet gösteriyor, uyuşturucu trafiğinde daha fazla hareket var ve bu, çoğu
kez paramiliterlerle ittifak halinde yapılıyor. Bu şiddet dolayısıyla yerli ve
siyah halk arasında, köylülerde ve kentlerin kenar mahallelerinde yaşayanlar
arasında cinayetlerin artmasına neden oluyor.
Kolombiya’da devlet bağlantılı şiddet olayları geçtiğimiz
Eylül ayında Bogotà’da gençlerin ayaklanmasını tetikledi
ve ayaklanma sonucunda 20 civarında polis karakolu yakıldı. Meksika’da, Chiapas
dağlarındaki Aldama alanlarında Zapatista topluluklarına yönelik aralıksız saldırganlık
karşısında Lopez Obrador hükûmeti susuyor, paramiliter şiddetin suç ortağı
olarak susuyor.
Bununla paralel biçimde, daha az görünür olarak ancak daha
az acı olmayan biçimde, çıkarmaya dayanan projeler, özellikle de madencilik
sömürüsü ve büyük altyapı işleri arttı. Şili’de Mapuche halkı, pandemi Yerli Halklar
ve Kabile Halkları Sözleşmesi (OIT) kapsamında düzenlenecek büyük toplantılara
katılımı engellediğinden rızaları şöyle dursun, sorgulanmaksızın izin verilen
onlarca projeye karşı koyuyor.
Özetle; pandemi, hareketlerin boynunda sıkılaştırılarak
onları hareketsiz kılan ve direnişlerini engelleyen bir boyunduruk gibi
militarizasyonu, baskıyı ve çıkarmaya/madenciliğe dayalı ekonomiyi kuvvetlendirdi.
Hareketlerin, daralan
demokratik alanlara ve devletlerin
otoriter tedbirlerine karşı en iyi yanıtı ne olur?
Halklar ve hareketler, farklı şekillerde tutuldukları
boyunduruğu kırmak için harekete geçtiler: Şili ve Bolivya’da bu, bütün
beklentilerin ötesinde kitlesel seçimler yolu ile oldu. Yerli Bolivya
köylülerinin, etkileyici seferberlikler ve yol kapatmalarla darbe hükûmetini
seçim tarihi belirlemeye zorladığını kabul etmek gerekir; Şili’de referandum
zaferi, sokaklardaki geniş çaplı seferberlikle desteklendi.
Kolombiya’da, özellikle de Bogotà’da polis
şiddetine karşı kendiliğinden ve öfkeli bir militanlığa şahit olduk ve ABD’de
George Floyd’un katledilmesindeki tarzı hatırlatan şekilde bir avukatın
katledilmesine karşı polis karakollarının yakılması ve çatışmalarla bu
militanlık doruğa ulaştı.
Kolombiya’daki Nasa del Cauca yerlileri
de bunun yerine, Santander di Quilichao’da başlayıp on günde 500
kilometre giderek Cali ve Bogotà’da sona eren yürüyüşle şiddet
olaylarını kınamak üzere harekete geçtiler.
Aynı şekilde; yerli, siyah ve köylü olan
Minga halkı devletten şiddetin sona erdirilmesi değilse de ordu, paramiliterler
ve uyuşturucu çeteleri tarafından işlenen cinayetlerin kınanması haricinde
hiçbir şey istemedi –başka olaylarda yaptığı gibi-.
Yerli ve siyahlar ile halklarını ve
hareketlerini koruyan toplum muhafızlarının (şimdiden 70 bin birim mevcut) rolünün
altını çizmek önemli.
Ve son olarak Zapatistaların durumu: önümüzdeki
baharın sonları için programlanan Avrupa ülkelerine yönelik çığır açıcı yolculuk
girişimi, hareketlerin savunmada olduğu böylesi bir zamanda bir politik
inisiyatif alma yöntemidir. Ana akım medya, polis, ekonomi, erkek egemen ve
sömürgeci sistem tarafından üstümüzde uygulanan çok yönlü boyunduruktan kendimizi
kurtarmak için onlarca Avrupalı kolektif ile geniş ittifak gerektiren bir inisiyatif.
Pandemi, sonu gelmeyen kriz ve olağanüstü hal ışığında kâr ekonomisi ile
karşılaştırdığımızda, buna karşı başka bir dünya beklentisine doğru giden bir “birbirine
özen toplumu”, karşılıklı yardımlaşma, otonom dayanışma yöntemleri çöküşe çözüm
olabilir mi?
Özen toplumu, yaşadığımız krize iyi bir
çözümdür ve bu bir devlet politikası değil, hareketler tarafından, aşağıdan bir
şekilde toplum tarafından, kapitalizm ve hükûmetlerce dayatılana karşıt olarak
benimsenen bir yöntemdir.
Şöyle açıklayayım: tepede, iktidar ve
kapitalizm kontrolü ve birikim sistemini kuvvetlendiriyor ve şu anda pandemi
korkusuyla önemli bir toplumsal destek elde etmiş durumdalar. Bu onlar için
büyük bir fırsat. Korku aracılığıyla bir grubu disipline etmek, en asi olanları
yalnızlaştırmak ve büyük oranda pasif destek kazanmak istiyorlar. Bunun
için, “özen toplumu”nun yukarıdan değil, yukarıdakilere karşı başlayacağından eminim.
Bence, pandemiye, devletlerin boyunduruğuna ve kapitalizme en iyi yanıt,
hareketlerin devreye soktuğu yanıttır.
Şili’de meclisler ve ortak inisiyatifler (500’den fazla) kolektif
biçimde yemek yapmak ve yemek için süpermarketleri atlayıp doğrudan çiftçileri hedefledi.
Kolombiya’da yerli halklar patates, mısır ve meyvelerini takas ettikleri takas
pazarları kurdular. Zaten yapmışlardı, ancak şu anda bu pazarlar, her ailenin
ihtiyaçlarına göre takas yaptığı ürünler bakımından çoğaldı. Topluluklar, şehirlere
gıda ürünü gönderiyor ve bunun karşılığında sağlık malzemesi dönüyor. Brezilya’daki
Topraksızlar hareketi, kent banliyölerine binlerce ton gıda bağışladı ve aynı zamanda
bunların oradaki dağıtım organizasyonuna da destek oldu. Ayrıca, Batı tıbbı ile
geleneksel yerli tıbbını harmanlayan halk klinikleri kıta genelinde çoğaldı. Bu
“özen toplumu”nda kullanım değerleri, piyasanın değişim değerlerine baskındır. Birçok
aile, halklar ve bireyler arasındaki karşılıklı yardım ve dayanışma pratikleri vasıtasıyla
kendi kendini besler, kendi sağlık durumunu tespit eder ve gerçek ihtiyaçlarının
üstesinden gelir.
http://www.labottegadelbarbieri.org/intervista-a-raul-zibechi/ adresinde yayımlanan söyleşiden çevrilmiştir.
Çeviri: Gerçeğin Günlüğü
Gerçeğin Günlüğü’nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya, Twitter üzerinden takip etmek için ise buraya tıklayınız
0 Responses to Raúl Zibechi: Pandemiye, devletlerin boyunduruğuna ve kapitalizme yanıt dayanışma