Mısırlı akademisyen-ekonomist Samir Amin, Arap ülkelerindeki ayaklanmalara dair Fransa’nın L'Humanité gazetesinden Hassane Zerrouky ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Arap ülkelerinde rtık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirten Amin’e göre, ayaklanmalar uzun erimli olarak devam edecek ve özellikle Mısır ve Yemen’de bu ayaklanmaların ilerici-Marksist fikirlerden etkilenme, bu yönde ilerleme ihtimali hiç de az değil:
Hassane Zerrouky: Tunus’ta Ben Ali’nin ve Mısır’da Hüsnü Mübarek’in düşüşünden altı ay sonra Arap dünyasındaki gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Samir Amin: Hiçbir şey eskisiyle aynı olmayacak; bu kesin. Çünkü ayaklanma sadece saltanat süren dktatörlerin devrilmesiyle ilgili değil; aynı zamanda hem içerideki toplumsal düzenin çeşitli boyutlarına, özellikle de gelir dağılımındaki bariz adaletsizliğe, hem de uluslararası düzenin çeşitli boyutlarına, küresel ekonomik düzende Arap ülkelerinin konumuna meydan okuyan kalıcı bir protesto hareketi –bir başka deyişle, neoliberalizm ile küresel siyasi düzende ABD ve NATO diktasına boyun eğmeye son vermeye çabalıyor. Arzusu aynı zamanda toplumu demokratikleştirme olan, toplumsal adalet, yeni ulusal ve anti-emperyalist toplumsal ve ekonomik politika isteyen bu hareket, haftalar ya da hatta aylar içinde kendi çözümnü bulamayacağından –kesinlikle inişleri ve çıkışları, ilerlemeleri ve geri çekilmeleri olacaksa da- yıllarca sürecek.
Hassane Zerrouky: Ayaklanmaların yeni oyuncularla, bilhassa gençlerce gerçekleştirilmesi, hatta yönlendirilmesi sizi şaşırttı mı?
Samir Amin: Hayır. Bu çok olumlu. Yeni nesiller gerçek anlamda yeniden politize olmuş durumda. Örneğin Mısır’da gençler oldukça politize. Gençler, Mısır’da Marksist gelenekten gelen partiler olan geleneksel partilerin dışında yöntemlere sahipler. Ancal politik uyanışları bu partilere karşı değil. Şu anda size diyebilirim ki, gençler ile radikal Marksist sol partiler, yani sosyalist ve komünist gelenekten gelen partiler arasında derin, kendiliğinden bir duygudaşlık var.
Hassane Zerrouky: Bunun kalıcı bir hareket olduğunu söylüyorsunuz, ancak Mısır örneğini alacak olursak, devrimin gerici güçler tarafından gasp edilmesi riski yok mu?
Samir Amin: Kısa vadeden orta vadeye, gerici, İslamcı bir alternatifin hüküm sürebilme riskini de içeren çeşitli riskler kesinlikle mevcut. Sırası gelmişken; bu, en azından Mısır’da endişe uyandırdığı kadarıyla Avrupa tarafından da desteklenen bir ABD planı. Plan, Mısır’ın gerici güçleriyle Müslüman Kardeşler arasında bir ittifak tesis etmek; dahası bu, Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Washington’ın bölgedeki müttefikleri tarafından desteklenen bir ittifak –ve hatta İsrail tarafından desteklenen. Eee, bu başarılı olacak mı? Orta vadede işe yaraması olası, ancak Mısır halkının sorunlarına bir çözüm sağlamayacak. Bu nedenle protesto hareketi, mücadele sürecek ve büyüyecek. Buna ek olarak, Müslüman Kardeşler’in krizde olduğu dikkate alınmalı.
Hassane Zerrouky: Bu soru az önce söylediklerinizle ilgili: Her şeyden önce Beşar Esad yönetiminin sükuneti yeniden sağlamak amacıyla çok partili sisteme izin verdiği Suriye’de olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Samir Amin: Suriye’deki durum fazlasıyla karmaşık. Uzun zaman meşruluğa sahip olan Baas rejimi, artık hiçbir suretle eskisi gibi değil: ülke çok daha otokratik hale, giderek artan biçimde polis devleti haline geldi ve aynı zamanda esasında ekonomik liberaizme devasa bir ödün verdi. Bu yönetimin kendisini demokratik bir yönetime dönüştürebileceğine inanmıyorum. Libya’da yapılanın benzeri bir yabancı müdahalesi –çok şükür ki bu Suriye’de mümkün değil- bir başka afet ihimali olarak görüldüğünden bu yana tavizler vermeye – ki bu iyi bir şey- zorlanıyor. Dahası, Mısır ve Tunus’la karşılaştırdığımızda Suriye’nin zaafı, protesto hareketlerinin çok karmakarışık olması. Birçoğunun -genelleme yapmak istemesem de- protestonun dışında bir politik programı bile yok, rejimin siyasi diktatörlüğü ile liberal ekonomi politikaları tercihleri arasında bir bağ kurmuyorlar.
Hassane Zerrouky: Bir yanda Sunniler, bir yanda Aleviler, Dürziler ve Hıristiyanlar arasında mevcut bir mezhep çatışması riski varken Suriye’de bir iç patlamadan korkmuyor musunuz?
Samir Amin: Böyle bir risk var. Ortadoğu ülkelerinde bir iç patlamaya neden olmak, bir ABD ve İsrail planı. Bu kolay olmayacak, çünkü aralarında sürmekte olan anlaşmalıklara rağmen bugün rejime meydan okuyan bütün hareketlerde de bulunan ulusal duyarlılık Suriye’de güçlü bir faktör.
Hassane Zerrouky: Peki Yemen, bir ABD müttefiki?
Samir Amin: ABD; Ali Abdulah Salih yönetimini destekliyor. Sebebi Yemen halkından, özellikle de Güney Yemen halkından korkması. Güney Yemen bir zamanlar meşruluğa ve güçlü halkd esteğine sahip ilerici bir Marksist yönetime sahipti ve bu güçler bugün toplumsal protesto hareketinde yer alıyorlar. Washington ve müttefikleri bu nedenle, ülkenin dağılmasının Güney Yemen’de ilerici bir yönetimin yeniden tesisine sebep olmasından korkuyorlar.Yemen yönetiminin, ABD’nin de onayıyla güneydeki şehirleri, Salih’in iktidarda kalmasını kabul eder hale getirmek amacıyla ilerici toplumsal katmanların ödünü koparmayı umarak –ABD tarafından kapsamlı biçimde kullanılan bir araç olan- El Kaide’nin işgaline bırakmasının nedeni bu.
Hassane Zerrouky: Libya’daki duruma gelirsek, iç patlama riski nerede yatıyor?
Samir Amin: Durum, Mısır ve Tunus’takinden çok farklı biçimde trajik. Libya’daki iki taraf da bir diğerinden iyi değil. Ulusal Geçiş Konseyi (TNC) Başkanı Mustafa Abdülcelil çok ilginç bir demokrat: Abdülcelil, Kaddafi tarafından Adalet Bakanlığı’na terfi ettirilmeden önce Bulgar hemşireleri idama mahkum eden hakimdi. TNC, bir ultra-gerici güçler bloku. ABD’ye gelirsek, peşinde oldukları şey petrol değil –ona zaten sahipler. Hedefleri, -haklarında ne düşünürseniz düşünün, Afrika ülkelerinin kıtaya yerleşmesini reddetmesinden dolayı karargâhı şu anda Almanya’nın Stuttgart kentinde bulunan- AFRICOM’u (ABD’nin Afrika askeri komutanlığı) ülkeye yerleştirmek amacıyla Libya’yı vesayetleri altına sokmak. Libya’nın iki ya da üç devlete bölünmesi konusunda Washington pekâla Irak formülünü, yani Batı’nın askeri koruması altında resmi birliğin sürdürülmesini tercih ediyor.
http://mrzine.monthlyreview.org/2011/amin110811.html adresinde yayımlanan söyleşiden çevrilmiştir.
0 Responses to Samir Amin'le Arap ayaklanmalarının geleceğine dair