Tunus’ta halk ayaklanması devam ederken Fransa Maoist Komünist Partisi tarafından yapılan yazılı açıklama ile Mağrip halkları ile dayanışma çağrısı yapıldı. Açıklamada, bölgedeki iktidarların daha önce ulusal kurtuluş mücadelesine öncülük etmiş olsa da, kurtuluş mücadeleleri sonrasında sömürgeciler ile işbirliği içinde oldukları vurgulandı:
“Bağımsızlık mücadelelerle, ulusal kurtuluş savaşlarıyla kazanıldığından bu yana bürokratik ve diktatoryal rejimlerin faşist doğası Mağrip'te başarılı olmakta.
Ulusal kurtuluş için kahramanca mücadeleler nasıl oldu da Mağrip halkına karşı faşist diktatörlüğe dönüştü?
Lenin’in, Komünist Enternasyonal’in ikinci kongresindeki sözlerini anımsamak iyi olacak:
“Sömürge ülkelerinin burjuvaları ile sömürgecilerin burjuvaları arasında bir uzlaşma sağlandı; öyle ki çok sık ve muhtemelen çoğu durumda ezilen ülkelerin burjuvazileri ulusal hareketi desteklerken aynı zamanda emperyalist burjuvazi ile mutabakat içindedir; bir başka deyişle devrimci hareketlere karşı onunla birlikte mücadele eder.”
“Komünistler olarak biz, temsilcileri, biz köylülüğün ve ezilen geniş kitlelerin devrimci ruhunu eğitirken ve örgütlerken bize itiraz etmeyecek olan sömürge ülkelerindeki böylesi hareketlerin gerçekten de devrimcileşeceği kurtuluş hareketlerini desteklemeliyiz. Bu koşullar karşılanmaz ise, komünistler burjuvazinin reformuna karşı savaşmalıdır.”
Fransa, Cezayir’i 1830’da sömürgeleştirdi. Tunus, Fransa’nın mandası halini aldı. 1912 yılında sırada Fas vardı. Halkın mücadelesi durmadı (Rif Savaşı, Tunus’taki ayaklanmalar, ulusal kurtuluş savaşı), tüm bu hareketlere ulusal burjuvazi öncülük etti.
Bağımsızlıktan sonra hareketlerin liderleri, Tunus’ta Bourguiba, Fas’ta II. Hasan, Cezayir’de ordu kendi burjuva diktatörlüklerini yürürlüğe koydu.Bu, Fransız barış anlaşmalarının pazarlık sözleşmeleri, kendilerine çıkarlarının büyük bölümünü muhafaza imkanı tanıyan emperyalistler tarafından desteklendi. Muhaliflere ve özellikle de komünistlere göz açtırılmadı. Tunus’ta Bourgubia siyasi muhaliflerini öldürttü, Komünist Parti’yi ve Tunus Genel Emek Sendikası’nı (UGTT) bir müddet yasakladı.
Cezayir’de servet hakim klik tarafından kendine ayrıldı. Fas’ta II. Hasan’ın demir diktatörlüğü muhaliflerini tasfiye etti ve onlara eziyet etti, özellikle de Ilal El Aman Maoist hareketine.
Yoksulluk durmadan arttı, buna üç Magreb ülkesinde muhaliflere, emekçilere, sendikacılara, öğrencilere, ilerici avukatlara, komünistlere, özellikle de Tunus’taki Tunus İşçileri Komünist Partisi’ne (PCOT) ve Fas’taki Maoistlere yönelik vahşi baskılama eşlik etti.
Bugün yüksek fiyatlara, işsizliğe, kötü barınma koşullarına, faşist baskıya, emperyalist sistemin ve kapitalizmin “bekçi köpeği” liderlerine karşı halk ayaklanmaları daha güçlenmiş, Tunus ve Cezayir’de alabildiğine yaygın hale gelmiş durumda. Bu, iktidara gelen ulusal burjuvazinin bağlı olduğu emperyalist sistemde, kapitalist sistemde kendi çıkarlarını savunduğunu gösteriyor.
Burjuvazinin bir kanadının yerine (laik olsun ya da olmasın) bir diğerini koyamayız, çünkü bu hiçbir zaman sömürü ve baskı düzenini sorgulamayacak.
Bu sorunu sadece düzeni sonlandırmaya yönelik savaş çözebilir.
Arabulucular bu kavgada ayak bağıdır. Yalnızca proletarya önderliği Halkın Birleşik Cephesi’ne (şehir ve kır emekçilerini, öğrencileri kapsayan) öncülük etmesi, savunmayı örgütlemesi zafere götürebilir, bir başka deyişle burjuvaziyi alaşağı edebilir.
Yaşasın Tunus, Cezayir ve Fas halklarının sermayenin diktatörlüğüne karşı mücadelesi!
Yaşasın emperyalizme karşı halk savaşı!”
Tunus’ta cezaevinde bulunan muhalif rap şarkıcısı El Général’in direnişe adadığı şarkı:
http://democracyandclasstruggle.blogspot.com/2011/01/down-with-with-guard-dogs-of.html adresinde yayımlanan açıklamadan çevrilmiştir.
0 Responses to Maoistler: Kahrolsun emperyalizmin Kuzey Afrika’daki bekçi köpekleri