Bangkok'da seçim talebiyle Abhisit Vejajiva'nın muhalifi olan binlerce Kırmızı Gömlekli tarafından iki ay boyunca düzenlenen sokak gösterileri ve devamındaki şiddet olayları, Tayland'ın modern tarihinde karşılaştığı en kötü çatışmalar olarak tanımlanmakta. Olaylar, ardında 88 ölü, yüzlerce yaralı ve 2 milyar dolar değerinde yok olmuş mal bıraktı, bedel Ekim 1976 ve Mayıs 1992'deki politik şiddet olaylarından her bakımdan daha ağır oldu.
Ölümlerin ve hasarın çoğu, ordunun çoğunluğu sapanlar, yanan lastikler ve molotof kokteylleri ile silahlanmış protestocuları vahşice bastırdığı Mayıs ayı ortasında gerçekleşti. Geri çekilen öfkeli protestocular aralarında Güneydoğu Asya'nın ikinci büyük alışveriş merkezi olan Central World'ün de bulunduğu iki düzineden fazla binayı ateşe verdi.
Bütün bunların, Asya'nın en istikrarlı görünen ülkelerinden birinde nasıl meydana geldiği uzun ve karmaşık bir öykü. Öykünün şimdiden, her biri anlatıcısının önyargıları ile süslenmiş birçok versiyonu var.
10 yıldan fazla bir süreyi Tayland dışında habercilik yaparak geçiren dışarıdan biri olarak benim versiyonum hayli hilesiz - kökü sağlam ama yaşlanmış bir kral iktidar için hırslı ve karizmatik bir kapitalistle rekabet ediyor ve paradoksal olan sonuç ülkenin uzun süredir uykuda olan sol hareketinin yeniden doğması. Şimdi sorulacak asıl soru yeni bebeğin sağlıklı mı, ölü doğmuş mu olduğu?
Üç taraf
Tayland'ın hikâyesi aslında üç politik ve toplumsal tarafı kapsıyor - geleneksel seçkin, yeni gelişmekte olan seçkin ve kır/kent yoksulları.
Birinci taraf uzun zamandır hüküm süren ancak yaşlanan Kral Bhumibol Adulyadej tarafından temsil ediliyor ve ordu, bürokrasi, banka oligarkları ve Başbakan Abhisit Vejajiva'nın Demokrat Parti'si gibi Bangkok merkezli partilerden oluşuyor. ABD'nin Soğuk Savaş'taki yakın müttefikleriydiler, geçtiğimiz yüzyılın büyük kısmında iktidardaydılar ve yıllardan beri tasarladıkları rahat politik, ekonomik ve kültürel düzenlerini kimsenin sorgulamasını istemiyorlar.
Son on yılda veya daha fazlasında onlarla yüzleşen ise çürümüş, ancak aynı zamanda zeki ve karizmatik telekomünikasyon kodamanı olan Takşin Şinawatra liderliğindeki ticari, bölgesel ve kırsal çıkar grupları koalisyonu. Şinawatra'nın iktidarı ele geçirdiği 2001 yılındaki hayali -2006'da askeri darbe ile devrilmeden önce- Singapur ve Malezya gibi kuvvetli refaha sahip olan modern kapitalist Tayland'ı kurmaktı. Sürekli olarak Lee Kuan Yew veya Mahatir Mohammad'in rolünü oynuyordu.
Demokratik kurumlara ve süreçlere güven devam ettikçe, geleneksel ve yeni seçkinlerin ikisi de, muhaliflerine herhangi bir hesap verme veya onlardan sorgulama olmadan yönetmeyi tercih edeceklerdi. İkisinin de -biri feodal çıkarları, diğeri şirket çıkarlarını temsil eden- gerçekten demokrasiye veya onun gerektirdiklerine tutkunluğu yoktu.
Onlarca yıldan bu yana Tayland'da egemen olan kralcılar istediklerini elde etmek için düzenli olarak darbeleri desteklediler veya darbelerden yararlandılar -ülkede son 77 yılda 20'den fazla darbe oldu. Çoğunlukla birbirleriyle keyifli bir biçimde dans eden monarşi ve ordu arasında ara sıra fikir ayrılığı olurken, tüm muhaliflerini basit hilelerle ve açık baskının bileşimiyle dans pistinin dışında tuttular.
Örneğin devam eden krizde de geleneksel seçkinler demokratik normlara olan saygısızlıklarını göstermekteler. 2005 yılında Takşin ezici bir zaferle yeniden seçildiğinde "Sarı Gömlekli" destekçilerine hükümete karşı gürültücü sokak gösterileri düzenletti ve sonraki yıllarda ona karşı bir askeri darbeyi açıkça destekledi. Tayland medyası ve sivil toplumundaki krallıkçı destekçiler Tayland ordusunun kendisinin kesinlikle temiz yönetimin veya demokratik değerlerin bir örneği olmadığını örtbas ederek, "demokratik" olanlardan biri olarak halk tarafından seçilen başbakana karşı darbeyi sapkın bir biçimde haklı gösterdiler.
Tüm bunlarla yetinmeyip Takşin'in partisi 2007 seçimlerini kazandığında kralın adamları, partinin adaylarını bir bahane veya başkasıyla iktidardan uzak tutmak için yargıyı ve diğer kurumları baskı altına aldı. Bangkok'taki kilit konumdaki kurumları tahrip eden ve hatta 2008 sonlarında Bangkok Havaalanı'nı bloke eden kral destekçisi "Sarı Gömlekliler"in eylemleri hiçbir yasal takibata uğramadı.
Monarşistlerin Takşin-fobileri, birinin evine giren hırsızdan kurtulmak için evini kendi elleriyle ateşe vermesi gibi, Tayland'ın henüz toy olan demokrasisinin tahribi ile sonuçlandı. Bangkok'taki son şiddet olaylarından sonra bile geleneksel seçkinler bir ders çıkarmamış görünüyor ve tüm demokratik ilkeleri ihlâli sürdürüyor -Tayland için şüphesiz ki felaket anlamına gelen bir yaklaşım.
Takşin kendi adına 2001 yılından bu yana art arda gelen üç seçimde ezici çoğunlukla "demokratik" olarak seçilmesine rağmen, iktidarı kendi egemenliği süresince üzücü bir biçimde otoriter yöntemlerle kullandı. Kendisine eleştirel yaklaşan medyayı susturmayı denedi, yargısız infazlarla 2 bin 500'den fazla insanın canını alan sahte bir "uyuşturucuyla savaş" yürüttü, işlerine ve aile çıkarlarına yarar sağlayacak rüşvetçi kanunlar yaptı. Her ne kadar daha yerleşik rakipleri tarafından mağdur edildiyse de Takşin de gerçek bir demokrat değil.
Geleneksel ve yeni Tayland seçkinlerinin bir başka ortak özelliği "yoksullarla ilgilenme" taahhütlerine rağmen her ikisinin de koruyacakları haksız servetleri olduğu gerçeği. Örneğin Forbes dergisi 2008 yılında Tayland kralını dünyadaki en zengin kral olarak gösterdi ve serveti 37 milyar dolardan fazlaydı. Diğer yandan Takşin Şinawatra 80'lerin sonundan itibaren 10 yıldan kısa bir süre içerisinde televizyon, mobil ve uydu yayıncılığı tekellerinin fiyatını yükselterek Tayland'ın en zengin işadamı haline geldi ve onun için iktidarı geri almak bu haksız kazanılmış serveti korumanın anahtarı.
Tayland politik dinamiklerine dahil olan üçüncü taraf -kır ve kent yoksulları -daha çok epey ihmal edilmiş Kuzey ve Kuzeydoğu Tayland'dan gelmekte ve sadece onların demokratik kurumların ve süreçlerin tesisinde payları var. Bangkok'daki son protestolarda Kırmızı Gömlekliler'in sürekli talebi yeni seçimlerin düzenlenmesi, demokratik normlara saygı gösterilmesi ve yurttaşlara yöneticilerden hesap sorabilecekleri geniş güçler veren ülkenin 1977 anayasasının geri getirilmesi.
Üç süreç
Yukarıda sıraladığımız üç taraf, hepsi Tayland toplumunda geçerli olan ve kendi yöntemleriyle gerginlik ekleyen birbirine paralel üç sürecin katılımcıları.
İlk süreç, Tayland siyasi partilerinin bir lobi veya başkasıyla birlikte cephe almasıyla farklı ticaret lobileri arasına keskin rekabet sokuyor. 1980'lerin ortalarından itibaren on yıl boyunca Tayland dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biriydi ve o zamanlar rekabet ballı hükümet imtiyazları ve anlaşmaları içindi -Takşin'in politik bağlantılarını kullanarak ele geçirebildiği tekeller gibi.
Bununla birlikte 1997 yılında Asya ekonomik krizi birçoğunun servetini tamamen süpürdüğünde mücadele, başarılı işletmelere yönelik devlet destekli kurtarmaları örgütlemek içindi. Politikacıların "demokrasi" ya da "ulusal güvenliği" kabullenmelerine dair gerçek istek belirtilerine ek olarak, güçlü ticari lobiler güncel Tayland krizinin perde arkasında da iş başında.
Tayland'da işleyen ikinci süreç -aynı zamanda sıradan Taylandlıların sınıf bilinci olarak büyüyen özlemleri şeklinde- son 30 yıldaki ekonomik büyümeden kaynaklanıyor. 80'lerin ortalarından bu yana ülke kişi başına reel milli gelirin üçe katlanmasına şahit olmuş durumda. Bu periyotta aynı zamanda çoğu Taylandlının yaptıkları iş çeşidinde de çarpıcı değişim gerçekleşti. Tarımın, hane halkının üçte ikisi için geçim kaynağı olduğu bir önceki nesil ile karşılaştırıldığında, şu anda beşte ikisinden azının bu işle meşgul olduğu görülüyor. Artık emeğin yıllar boyunca büyüyen hizmet ve sanayi sektörüne dahil edilmesi daha iyi nakit gelir ile sonuçlanırken bu beraberinde sıradan Taylandlılar arasında milli gelirin daha iyi dağıtılmasına dair daha yüksek beklentileri de getirdi.
1997 yılındaki Asya ekonomik krizinin en büyük kaybedenleri, toplumsal göstergeleri düşük ve tarımsal anlamda verimsiz, turizm ve sanayi sektörleri için geleneksel olarka Tayland'ın ucuz emek kaynağı olan Kuzeydoğu Tayland'daki insanlardı. Bangkok'da çalışan büyük miktarlardaki -tahminen 3 milyonu- kır göçmeni, gelir kaynaklarını, birikimlerini ve reel gelirlerini kaybettiler.
O halde Takşin'in evrensel sağlık hizmetleri tasarısı, çiftçilere ucuz kredi ve kırsal girişimlere yatırım gibi hepsine iktidarının ilk döneminde başladığı halkçı toplumsal refah girişimlerinden çıkar sağlayanlar da aynı insanlardı. Tayland Kalkınma Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışma Takşin'in 30 baht (Tayland'ın para birimi, ç.n.) sağlık sigortası tasarısını en az 1 milyon insanı yoksulluk sınırının üzerine çıkarması nedeniyle övüyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2009 yılı Tayland İnsani Kalkınma Raporu'na göre ulusal yoksulluk oranı 2000-2007 yılları arasında yüzde 21'den yüzde 8.5'e düştü -Takşin'in başbakan olduğu zaman dilimiyle aynı zaman dilimi.
Bununla birlikte son kargaşada kırmızı gömlekler giyen kır halkının öfkesi sadece Takşin'in onlara yağdırdığı ekonomik çıkarlarının kesintiye uğramasından endişelenmeleri nedeniyle değildi. Öfkenin aynı düzeydeki ve hatta daha fazla nedeni geleneksel Tayland seçkinlerinin politik tercihlerine ve kendilerine budalalarmış gibi küçümser biçimde yaklaşması.
Ülkede Tayland'ın kuzeydoğuluları arasında her zaman Bangkok'daki seçkinlerin kendilerini hor görmesine dair tarihsel kırgınlık vardır ve şimdi Takşin'in 2006 yılında darbe ile iktidardan indirilmesini doğrudan kendilerine yönelik bir saldırı olarak algılıyorlar.
Tayland'da bundan sonra ne olacak?
Şimdilik Bangkok'da ve Tayland'ın diğer bölgelerinde işler yatışmış ve kırmızı gömleklilerin önderliği yetkililere teslim olmuşken bu kesinlikle çatışmanın gerçekten bittiği anlamına gelmiyor. Her yerde, önümüzdeki gün ve aylarda kırmızı ile sarının muharebesinin süreceği ve hatta tam bir iç savaşa neden olabileceği hissi var.
Ülkede barış ve olağan duruma çok kolay dönmek için açık bir şekilde çözümlenmemiş sorunlar var. Bu sorunu çözmenin başlangıcı yeni seçimlerin ve aynı zamanda hangi koşullar altında düzenleneceği mevzusu.
Başbakan Abhisit Vejajiva'nın Demokrat Parti'si tek başına seçimleri kazanacak yeterlilikte değil ve olabildiğince uzun süre iktidara yapışmaya çabalayacak. Takşin'in devam eden mevcut popülerliğinde ve destekçilerinin sayısal üstünlüğünde, destekçisi olduğu Puea Tai Partisi, birçok lideri siyaset yasaklı veya tutuklu olmasına rağmen seçimi kazanacağından emin.
İkinci olarak, muhtemelen Asya'nın büyük kısmında en demokratik olan ve geniş çapta halk katılımıyla oluşturulan 1977 anayasasının geri gelip gelmeyeceğine dair tartışmalı konu var. Demokrat Parti ve Tayland seçkinleri arasındaki destekçileri, kendi lehlerine olduğunu düşündükleri 2006 yılında darbeciler tarafından uygulamaya koyulan yeni anayasanın yürürlüğünün devam etmesini istiyorlar.
O halde monarşi ve Tayland'daki rolüne dair belirsizlik var. Mevcut kral Bhumibol Adulyadej yaklaşık 60 yıldan bu yana koltukta, ancak şu anda çok ağır hasta. Ölümü muhtemelen halefliği için amansız bir savaşı tetikleyecek ve üstelik kralcılar şimdi onun yerini uygun biçimde dolduracak birinin olmayabileceğinden korkuyorlar. Bu arada kırmızı gömlekli hareket içerisinde yükselen çok usta bir cumhuriyetçi dip akıntısı yok. Bundan dolayı doğrudan monarşiye yönelik şeyler söylemiyorlar, kırmızı gömlekliler açık olarak Kraliyet Danışma Meclisi'nden General Prem Tinsulananda gibi kralın bazı yardımcılarına Takşin'e karşı 2006 yılında düzenlenen darbenin arkasında olduğu gerekçesiyle saldırıyorlar.
Çiftçiler, işçiler, kent yoksulları gibi Tayland toplumunun dışlanan kesimlerinin politik temsiliyetinin yokluğu büyük bir sorun olarak kalmaya devam ediyor. Günümüzde Tayland'daki siyasi partilerin görüngülerini inceleyen biri, her birinin bir ticari lobi veya bir diğeri için, genellikle de merkez sağ için cephe olduğunu kolaylıkla görebilir.
Takşin Şinawatra, -kendi öz sebepleriyle- Tayland'ın sesi bastırılmış kır ve kent yoksulları için bir ses oldu ve onları şimdi Şinawatra'nın kendi işinin ve politik ihtiraslarının ötesine götüren bir sınıf bilincini canlandırdı.
Daha yapılacak çok iş var ve eğer kırmızı gömlekliler hareketi yakın zamanda uzun vadeli politik ve ekonomik talepler grubuyla tek bayrak altında belirginleşmezse sonuç felaket olacaktır. Hoşnutsuz kırmızı gömlekli destekçileri, enerjilerini çeşitli vandalizm ve hatta terörizm eylemleriyle israf edebilir, bu nedenle hem Tayland hem de kendi umutları kanlı ve kaotik bir karışıma indirgenir.
Öte yandan bu "kırmızı" akım sağlamlaşırsa kolaylıkla hem anti-monarşist hem de anti-kapitalist olan bağımsız bir sol hareketin temeli halini alabilir. Sola dair her şeyin -sıradan sosyal demokratları ve normal sendikaları da içeren- bastırılmasıyla dolu uzun bir tarihi olan ülkede yetenekli bir önderlik altındaki bir sol parti ya da koalisyon Tayland toplumunu tek bir fırça darbesiyle sonsuza dek dönüştürebilir.
Satya Sagar: Yeni Delhi'de yaşayan gazeteci, yazar, film yapımcısı.
http://www.zcommunications.org/two-elites-and-a-proletariat-by-satya-sagar adresinde yayımlanan yazıdan çevrilmiştir.
0 Responses to İki seçkin ve bir proletarya