Content feed Comments Feed

Fransız düşünür Alain Badiou, Portekiz’de yayın yapan AbrilAbril portalı ile Paris Komünü ve Komün'ün bugüne bıraktığı derslere dair kısa bir söyleşi gerçekleştirdi.



 

Bugün Paris Komünü’nü kutlamak, anmak ne anlama gelir?

 

Paris Komünü, büyük bir kent ölçeğinde devrimci işçiler ve entelektüeller tarafından “iktidara el koyulması” anlamında ilktir. Grevler, gösteriler ve hatta silahlı isyanlar 1848’de olduğu gibi hâlihazırda biliniyordu. Ancak ayaklanmaların hiçbiri yeni bir iktidar biçimine yol açmamıştı; Paris’le sınırlanan kısıtlı iktidar biçiminde bile böyleydi. Bu açıdan Komün, benim “siyasete dair siyasi beyanname” dediğim şeydir.

Komün, toplumsal yaşamdaki neredeyse bütün sorunlara ilişkin bir program oluşturmuştu, burjuvazinin elinden alınarak fethedilen iktidarına yöneltilen neredeyse tüm sorunlara çözüm arayışındaydı.

Tüm bunlar, gerçek bir devrimci stratejinin ne olması gerektiğine dair aktif düşünmeyi tesis etti ki bu aynı zamanda bir tür komünizmin rehberlik ettiği siyasi strateji anlamına da geliyordu. Tabii ki askeri yetersizlik nedeniyle neredeyse her şey program düzeyinde kaldı. Fakat 1917 Ekim Devrimi sonrasında iktidarı alan Lenin ve Bolşeviklerin “ne yapmalı” sorusuna yanıt olarak Komün'den başka kıyaslama noktalarının olmadığını görmek çarpıcıdır. Rusya’da Sovyet iktidarı, Paris komünarlarınınkinden bir gün fazla sürerken Lenin’in karda dans etmesinin sebebi de budur.

Paris Komünü neydi?

 

Marx tarafından kullanılan ifadeyle “proletarya diktatörlüğü”ydü. Bu, Paris’te siyasi iktidarın burjuva sınıfının elinden alınarak işçilerin ve halk hareketlerinin eline aktarılması anlamına geliyordu. Bu, Komün'ün programında ve eyleminde kusursuz bir şekilde görülür: bu, çalışmanın örgütlenmesinden politik meclislere, halk eğitimine, askeri güçlere, ücretli emeğe vb. dek her düzeyde “gerçek” bir demokrasi tesis etme meselesidir. Komün'ün gerçek doğası, sadece devlet iktidarının değişmesinden ibaret değildir, aynı zamanda bütün açılarıyla toplumun kendinin değişmesidir.

Başarısızlığının nedenleri nelerdir ve Paris Komünü imgelemimizdeki yerini neden hâlâ korur?

 

Komün'ün başarısızlığı en az iki düzlemde değerlendirilmelidir: askeri organizasyon ve ekonomik organizasyon. İlk noktada, hareketin Komün devrimini tüm ülkeye, hatta büyük şehirlere bile yaymayı başaramaması nedeniyle bu başarısızlık kaçınılmazdı. Komün, burjuvaziye neredeyse tamamen sadık kalan ve gördüğümüz üzere asileri katletmeye hazır olan klasik ordu tarafından; özel mülkiyete karşı olan Komün savunucularına nefretle bakan taşra kamuoyu, özellikle de zamanın Fransa’sında hâlâ çoğunluk olan köylüler tarafından ve son olarak, Paris’in çok yakınında konuşlanmış olan ve Versailles’a kaçan burjuva siyasetçileri ile aynı şekilde devrimi ezmek isteyen Alman işgalciler tarafından üçlü kuşatılmışlık içinde kaldı. Bütün bunlar karşısında Komün gönüllülerinin ve bazı devrimci subayların, özellikle de yabancıların cesaretleri yeterli olamazdı.

İkinci noktaya gelirsek; komün, Banque de France’ın (Fransız Merkez Bankası; ç.n.) finansal manivela gücünden faydalanmama hatasını yaptı. Komünist bakış açısından, bir utangaçlık, kapitalist servete haddinden fazla bir saygı vardı.

Bu koşullarda, Paris’in Komün destekçileri tarafından savunusu, çok daha fazla silahlanmış ve disiplinli katilleri karşısında yegâne kaynak olarak cesaretin bulunduğu umutsuz bir mücadelenin romantik büyüsünü benimsedi. Bu romantizm kaçınılmazdı, ancak Komün’ün ezilmesinin, işçi hareketindeki komünist hipotezi uluslararası düzeyde elli yıl boyunca fiilen ortadan kaldırdığı gerçeğini de gizlememelidir.

Yeryüzünün asileri her zaman yenilmeye mi mahkûmdurlar?

 

Neredeyse bir asır geçmişken, bir veya daha fazla büyük kentte ayaklanma biçimini alan komünizme doğru giden komünist odaklı devrimci bir başarı örneği yoktur. Bugünden önceki bu türden bütün girişimler katliamla ve kapitalist düzenin restorasyonuyla son buldu; Almanya’da Spartakistlerin ezilmesinden Latin Amerika’daki isyanlara, Şangay ya da Guangzhou’daki ayaklanmalara dek. Mao’nun Çin’inden Castro’nun Küba’sına ya da Ho Chi Minh’in Vietnam’ına kadar bütün başarılar, ilk olarak kırsalda başlatılan uzun süreli savaşlar biçiminde oldu. Sonuç olarak; büyük kapitalist ülkelerde, Kuzey Amerika’da ya da Batı Avrupa’da bir komünist zafer olasılığı sorunu çok umutsuz hale gelmiştir ve tamamen yeniden düşünülmelidir. Ancak bu politik ve tarihsel görev, komünist hipotezin kendisini zayıflatmadan yerine getirilmeli, bu hipotez bugün olduğu gibi büyük oranda terk edilmiş olmak şöyle dursun, yenilenmeli ve yeniden yapılandırılmalı, Paris Komünü’nden bugüne dek meydana gelen çok kısmi başarılar ve görkemli başarısızlıkların mantığı ile birleşmelidir.

    


https://www.abrilabril.pt/internacional/badiou-comuna-de-paris-e-reafirmacao-da-hipotese-comunista  adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.

Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Gerçeğin Günlüğü’nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya, Twitter üzerinden takip etmek için burayablogun Telegram kanalını takip etmek için ise bu bağlantıya tıklayınız. 



 


0 Responses to Badiou ile Paris Komünü ve komünist hipotezin kendini yeniden doğrulaması üzerine

Yorum Gönder

Blog içi arama

En çok okunanlar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İzleyiciler

Günlük Arşivi