21 Mayıs 2016 Cumartesi

MST’den Brezilya’daki siyasi krizin gerçek kökenlerine dair

Brezilya Topraksız İşçiler Hareketi (MST), Brezilya’da yaşanan siyasi krize dair detaylı bir bakışla krizin emekçileri nasıl etkileyeceğini ve buna karşı nasıl bir cevap verilmesi gerektiğine dair görüşlerini ifade etti.


1. Krizin doğası

Brezilya’daki siyasi kriz, son haftalarda ivme ve hız kazandı. Her gün isnatlar, suçlamalar, tehditler ve krizin sonucuna dair tahminlere şahit oluyoruz. Sağdan gelen nefret ve şiddet tahrikleri aktivistlere ve örgütlere yönelik tehditlerle artıyor. Böylesi bir yanlış bilgilendirme ve söylenti ortamında birçok kişi kaybetmiş ya da cesareti kırılmış hissedebilir. Bu sebeple, kimin ve hangi çıkarların kapsandığının yanı sıra neyin tehlikede olduğu konusunda da net olmak önemli.

Brezilya’daki mevcut siyasi uğrağı anlamak için, hesaba katacağımız ilk unsur krizin Brezilya’ya özgü olmadığı. Bilakis, bu kriz, 2008 yılında başlayan ve uluslararası kapitalist sistemdeki sayısız şirketi etkileyen ekonomik krizin devam eden bir sonucu. Bütün ülkeler iflasa doğru gitti ve dünya ekonomisi teşkilatlanması dengesini yitirdi. Şu anda ihtilaflı olan şey, önümüzdeki yıllarda ekonominin düzeninin eksiksiz olarak nasıl sağlanacağı.

Dünya genelinde sermaye, net biçimde krizden çıkış yolu için tasarlanıyor: düşürülmüş emtia (tarımsal ürünler, petrol vb.) fiyatları ve kâr oranlarını sağlama almak için azaltılan ücretler ve emekçilerin hakları. Latin Amerika genelinde uygulamaya çalıştıkları ve ülkelerimizi tekrar ABD ile aynı hizaya sokmayı da içeren proje bu. Brezilya’nın, daha önce benzerini Venezüella, Bolivya ve Arjantin’de gördüğümüz şekilde şu anda sağın saldırısına uğramasının nedeni bu.

Ancak bu krizden çıkış, kapitalizm yeniden işler hale gelsin diye fedakârlık yükünü emekçilerin sırtına yüklüyor. Bu çıkış yolu sadece toplumsal krizi arttırır, çünkü planın işlemesi için haklar azalırken işsizlik artmalıdır. Dahası, ekonomik kriz, çevresel kriz ve değerler krizi gibi başka krizlerin içinde gözler önüne serildi.

Brezilya’da bu proje net. Proje, kazanımların ve emeklilik gibi sosyal hakların (emeklilik yaşının yükseltilmesi) zayıflatılması, ücretlerin düşürülmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda, hidroelektrik enerji santrallerinin, kamu bankalarının yanı sıra petrol gibi önemli maden kaynaklarının yabancı şirketlere teslim edilmesi ve sosyal projelerin askıya alınması anlamına geliyor.

Brezilya’da ekonomik krizi kızıştıran şey, siyasi bir krizle de karşı karşıya olmamız. Öte yandan, kazanımları ve sosyal hakları ileri taşıması için seçilmiş bir hükümetimiz var. Ancak seçildiğinde sahip olduğu düzlemin gereğini yapmadı. Diğer taraftan, halk tarafından değil, milyonluk kampanya bağışları vasıtasıyla büyük şirketler tarafından seçilmiş bir meclisimiz var. Şirketlerin, temsilciler ve senatörlerin kimler olacağına ve ne yönde oy vereceklerine karar vermesi ile sonuçlandı bu. Örneğin 2015 yılında ulusal meclisin bütün gündemi emekçilerin haklarına karşı, şirketlerin ise çıkarınaydı.

2. Krizden çıkışın gerçek yolu

Bu durumdan çıkışın yolu, özel bir kurucu meclis ve özel kampanya bağışlarının yasaklanması, daha şeffaf kampanyaların oluşturulması, özellikle kilit konularda referandumlar yoluyla halkın katılımının başka mekanizmalarının yaratılması kanalıyla adamakıllı bir politik reformdan geçecektir.

Siyasi krizi ateşleyen şey, iş ve milyon dolarlık sözleşmeler karşılığında şirketlerce yapılan yasadışı bağışlara yönelik Araba Yıkama Operasyonu denilen meşru soruşturmaydı. Suçlamaya tüm partilerden siyasetçiler dahildi fakat Parana Kamu Bakanlığı’ndan yargıç Sergio Moro sadece İşçi Partisi (PT) ile bağlantılı siyasetçileri hedef aldı.

Sergio Moro’nun icraatları, yargının başka kesimlerinden ve araştırma verilerine illegal biçimde erişerek sadece kendi çıkarına olan bölümleri yayınlayan Globo Network’den de (Latin Amerika’da yayın yapan dünyanın en büyük ikinci televizyon ağı; ç.n.) ortaklıklar buldu. Seçimle gelmedikleri ve Brezilya demokrasisinde gücün istismar edilmesini engellemek doğrultusunda bir toplumsal kontrol mekanizması bulunmadığı için yargı da, medya ile birlikte kimseye hesap verme sorumluluğu olmadan hareket ediyor.

Sandıkta kaybettiğinden beri, sağın özelleştirme projesi ve onu koruyan sermaye, futbolda söylendiği şekliyle “sahada” kazanmak istiyor. Devam etmekte olan oyunun kurallarını halka danışmanda değiştirerek kazanmak istiyorlar. Bunun için ilk hedefleri devlet başkanımız Dilma Rousseff’i görevden almak. Hükümetinin yaptığı tüm hatalara karşın demokratik şekilde seçildiği ve herhangi bir suçla itham edilmediği inkâr edilemez. Bu sebeple, başkanlıktan çekilmesi yolunda ithamların temeli yok. Sağ için geriye kalan tek eylem demokrasinin sonlandırılması.

Ancak başkanı görevden almak sağ için yeterli değil. Kriz uzun erimli ve projeleri de daha uzun sürmeli. Bu nedenle, ithamların yanında sağ, 2018 yılında kendilerini yeniden yenebilecek tüm adayları ekarte etmeye çalışıyor ve bu yüzden, İşçi Partisi’nin (PT) ve partinin esas lideri eski devlet başkanı Lula’nın önünü almaları önemli.

Şu ana dek Dilma’ya ya da eski devlet başkanına yönelik hiçbir suçlama kanıtlanmış değil. Ancak medya –bilhassa Globo Tv- ve sosyal ağlar, emekçileri, bahsedilen olayların hakikaten gerçekleştiğine ikna edecek şekilde söylenti ve yalanları besleyerek bunlara geniş aleniyet sağlıyor.

Süreç; anayasaya, kanunlara ve yerleşik yasalara riayet etmediğinden bu bir darbe.

Ordunun 1964 yılında yaptığının aynısı: halkı yok saydılar ve kendi kanunlarını uygulamaya koydular.

Ve bugün bunu meşru bir şekilde seçilmiş devlet başkanına yapıyorlarsa, mücadeleye giriştiğimizde haklarımızın üzerinden geçerek, gerekçesiz şekilde liderlerimizi tutuklayarak ve benzeri şekillerde, halk hareketlerine çok daha kötüsünü yapabilirler.

Ve sağ bu iklimi yaratmak için sağcı kesimleri gösteriler düzenlemeye ve aktivistlere, parti merkezlerine, sendikalara ve hareketlere saldırmaya teşvik ediyor.

3. Sağın gerçek hedefleri


Aslında sermaye, kâr oranlarının düşmesi, şirketlerin başarısız olması, daha güçlü yabancı kapitalistlerle rekabete girilmesi anlamına gelen ciddi bir krizle karşı karşıya. Bu aynı zamanda servetin finansal sistemde toplanması krizi. Ekonomide neo-liberal değişimler yapmak için geniş güçlere ihtiyaçları var.

Önceki kâr oranlarını yeniden kazanmak için emekçiler tarafından kazanılmış tarihsel hakları ortadan kaldırmaları gerekiyor. Ücretleri düşmeye zorlamak için işsizlik oranını yükseltme gereksinimleri var. Daha önce eğitime, sağlığa, tarım reformuna giden kamu kaynaklarını azaltmaya ve tüm bu kaynakları kendi yatırım modellerine kullanmaya ihtiyaçları var. Sanki ödüyorlarmış gibi vergileri düşürmek istiyorlar.

Kapitalistler için zenginliğin ve olağanüstü gelirin kaynağı olan elde son kalan elektrik şirketleri ve petrol ile özelleştirme döngüsünü tamamlamaları gerekiyor.

Ancak bu neo-liberal modeli uygulamak için, Dilma’nın hükümetinde olduğu gibi koalisyon hükümeti oluşturamazlar. Daha geniş yetkilere ihtiyaçları var. Ve bir darbe yaparak Rousseff’i görevden almaya, başkan yardımcısı Temer’i koltukta tutmaya, istedikleri her şeyi yapmaya gereksinimleri var.

Yolsuzluk dumanının krizle hiçbir ilgisi yok. Ya da Araba Yıkama Operasyonu’nun, girişimcilerden rüşvet alan zanlılar olarak listelenen 316 siyasetçiyi darbeden sonra hapsedeceğini düşünüyor musunuz? Veya Globo Tv, Paraty sahilinde yasadışı bir şekilde inşa edilen yalının maddi kaynağının nereden geldiğini açıklayacak mı? Ana şirketin, eski devlet başkanı Fernando Henrique Cardoso’nun harcamaları için rüşvet veren şirketin ta kendisi olduğu kayıt altında.

4. MST’nin misyonu

Bunlar zor zamanlar ancak aynı zamanda mücadele zamanları. Önümüzdeki görevler büyük ve kısa erimli değil.

İlk olarak, durumu incelememiz ve bilmemiz gerekiyor. Komşularımızı, dostlarımızı bir araya getirelim ve tartışmalar yürütelim, halk hareketlerinin görüşü konusunda bilgilendirelim ve anaakım medyanın bize her gün bombardımanda bulunduğu enformasyona kendimizi kaptırmayalım. Sağın daha çok saldırganlaşacağını ve aktivistlerin güvenliğini güvence altına almanın, provokasyona gelmemenin ve yarattığımız mirası korumanın önemini bilmeliyiz.

İkincisi ve daha önemlisi, mücadeleye sahip çıkmak zorundayız. Sağın manevralarının kesmek için –ki bu ancak sokaktaki insanlarla olur-, halkla müzakere edelim, tartışalım ve sağın hiçbir neticede yasaların ötesine geçemeyeceğini ve ülkemizde demokrasiyi sonlandıramayacağını fark etmeleri için örgütlü gücümüzü gösterelim.

Bu mücadelelerin inşası sırasında ittifaklar oluşturmak, mücadele etmek isteyen tarafları, sendikaları, erkek ve kadın emekçileri bir araya getirmek zorundayız. Halk hareketlerinin bu muharebe için oluşturduğu araçlardan biri, farklı örgütlenmelerden aktivistleri şu iki fikir etrafında bir araya getiren Brezilya Halk Cephesi’dir: demokrasiyi savunmalı ve ekonomi politikasında değişikliklerle daha fazla sosyal hak kazanmalıyız.

Şimdi başlıca mevzu örgütlenmek ve mücadele etmek. Ancak aynı zamanda, emekçilerin haklarını ortadan kaldırmaksızın, hesabı kapitalistlere ödeterek ülkeyi krizden çekip çıkaracak bir Acil Önlemler Programı oluşturmalıyız. Kent merkezlerinde konut edindirme amaçlı inşaat yatırımlarını, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini, aşırı derecede ihtiyaç duyulan kamu projelerinde daha fazla istihdam yaratılmasını içeren, tarım reformu uygulayan ve kırsal bölgelerde gıda üretiminin durumunu geliştiren bir program.

Sınıf mücadelesi şiddetlenmiştir. Bu, bazıları daha uzun zaman alacak daha fazla mücadeleye girmemiz gerektiği anlamındadır. Ancak bütün Brezilya toplumuna ihtiyaç duyduğu kazanımları ve değişimleri getirecek yegâne mücadele de budur.

http://upsidedownworld.org/main/brazil-archives-63/5629-landless-workers-movement-on-the-true-origins-of-brazils-political-crisis adresinde yayımlanan metinden çevrilmiştir.


Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Gerçeğin Günlüğü'nü Facebook üzerinden takip etmek için buraya tıklayınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder